Önceki gün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'ydü.
UNESCO ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), 1994'ten beri tüm dünyada 5 Ekim'i Dünya Öğretmenler Günü olarak kutluyor. Ülkemizde de 24 Kasım ve 5 Ekim demeçlerle kutlanıyor. Öğretmenler Günü'nü kutlama amacı, öğretmenin toplumdaki yerini, işlevini, önemini vurgulamaktır.
Türkiye'de 24 Kasım öğretmenler günüdür. Bizde de kutlamalar oluyor, demeçler veriliyor. Öğretmenlerimizi seviyoruz. Arabeske atfen soruyoruz: "… bu nasıl sevgi?"
Öğretmeni sevmek sorunlarını çözmekle olur! Oysa sorunlar dağ gibi…Atanmayan öğretmenler beklemede, sayıları 400 binden fazla. Atatürk'ün irfan ordusu bugün işsizler ordusuna dönmüş.
Görevde olanlar mı…Dışı seni içi beni yakar diyelim;
Eğitim yapboz tahtası olmuş. Öğretmenler ise geçim sıkıntısıyla, siyasal baskıyla karşı karşıyalar. Bir de salgın var ya, sorma gitsin…
Aslında siyasetçiler, Milli Eğitim'e sızıp kendilerine oy verecek seçmen yetiştirme peşindeler. Böyle olmasaydı, aynı partinin kurduğu hükûmetlerde bakan değişse bile bir sürdürülebilirlik olur, gelen gidenin yaptığını ortadan kaldırmazdı. Gelen yeni bir şey yapacaksa da eğitimin tüm bileşenleriyle birlikte yapardı. Bilimsellikten uzak, kendi kişisel programını değil, gerçekten Talim ve Terbiye Kurulu'nun programını uygulardı.
Türkiye'de iki bakanlığın adının başında "milli" sözcüğünün olması boşuna değildir. "Milli Eğitim", "Milli Savunma" bakanlıklarında yapılan plan, program ve çalışmaların siyasal tercihlerle değil, ulusal duyarlılıkla yapılması zorunluluğu içindir.
Bir asır öncesine gidelim;
Bir yandan Kütahya-Eskişehir Muharebeleri tüm şiddetiyle sürerken, öte yandan Mustafa Kemal de 15-21 Temmuz 1921 tarihlerinde Ankara'da toplanan Maarif Kongresi'ne (Eğitim Kurultayı) katılmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, cepheyi bırakarak bu kongreye katılmış ve burada milli eğitim tarihine geçecek olan nutkunu okumuştu. Bir bölümünü paylaşalım: "Milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görev yüklenmiş olan gelecekteki kurtuluşumuzun yüce öncüleri kadın ve erkek öğretmenlerimiz hakkındaki saygı duygularımı bir kere daha dile getirmek istiyorum. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihten de bilinir. Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Her türlü güçlüğü göze alarak bu yolda sarsılmadan yürüyeceğinize inanıyorum. Göreviniz çok önemli ve hayatidir. Bunda muvaffak olmanızı Cenab-ı Hak'tan temenni ederim."
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında bile 1921'de Bilim Kurulu'nu (Heyet-i İlmiye) kurdurmuş, Eğitim Kurultayı yaptırmış, eğitime büyük öncelik vermiştir. Ayrıca 1921'de kurulan Telif ve Tercüme Heyeti çalışmalarını 1926 yılına kadar sürdürmüştür. 1926'daki 3.Bilim Kurulu kararları sonucu Telif ve Tercüme Heyeti yerini Talim ve Terbiye Kurulu'na (Milli Talim ve Terbiye Dairesi'ne) bırakmıştır. Milli Eğitim Şûraları toplanmış, kararlar alınmış, bunlar uygulanmıştır.
Ne var ki Atatürk'ün 100 yıl önce kurduğu Bilim Kurulu günümüzde amacına uygun oluşturulmayınca, eğitim yapboz tahtasına dönmüştür.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023