Ne at izi ne it izi? sıkıntı at sineğinde. At sineğinden kurtulmadıkça, en usta iz sürücü de gelse çare olmaz. At sineği atta da itte de bulunur, onların kanlarını emerek yaşar. Yani parazittir. Zaman zaman yolunu şaşırıp evlere de uğradığı olur. Kapıdan camdan kovsan, bacadan giren yapışkan bir mahlûk.
Toplumda asalak gibi yaşayan yılışık tiplere de "at sineği" yakıştırması yapılır. Devletin tüm hücrelerine yapışmış, ülkenin kanını emen yapışkan parazit gibi duran FETÖ için de aynı yakıştırmayı yapabiliriz.
Bir gün bir tavşan ormanda yürüyormuş, acayip bir hayvan görmüş ve sormuş; "Yahu sen nesin? Köpek desem değilsin, tilki desem değilsin. Hayvan cevap vermiş; "Annem tilki babam köpek". İyi hadi bakalım diyerek yürümeye devam etmiş ve bir katır görmüş, ondan da "annem at babam eşek" cevabını almış. Sonra devekuşu görmüş, o da "Annem deve babam kuş" deyince tavşan iyice afallayıp, dünyanın çivisi çıktı diye hayıflanarak yürümeye devam etmiş. Bu kez at sineğini görmüş ona da "Ulan hadi çakalı, devekuşunu, katırı anladık ta, sinek ve at!?..." Neyse sonunda tavşan kafayı yemiş. İşte at sineği böylesine garip bir hayvan!
Bize de kafayı yedirtmeden bu parazitten kurtulmanın yoluna bakalım. Devletin ensesine öyle bir yapışmış ki, enseyi kurtaralım derken devleti çökertmeyelim. Pirincin taşını ayıklayamazsak o pilav midemize oturur, sancıdan kıvranırız.
Her işin bir yolu yordamı var. Bu işin yolunu devletin kafa kâğıdı, yani anayasası göstermektedir. Devletin, "hukuk devleti" olduğu yazılıdır anayasamızda. Bu ne demek? Devlet hukukun dışına çıkamaz demek. Burada hakem Yargı gücüdür. Yargı hukukun, hakların ihlâl edilip edilmediğini tespit eder. Bu görevini yaparken kimseden emir almaz, bağımsızdır ve de tarafsızdır.
Haksızlık yapan devlet dahi olsa onu da yargılar. Kişi, kurum, devlet, herkes yasa önünde eşittir.
Hak ihlâli olmaması ve de adalete erişimin engellenmemesi için OHAL de olsa hukukun sınırları içinde hareket edilmelidir. OHAL sürecinde temel hak ve özgürlükler askıya alınabilse de, gerek Anayasa gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; yaşama hakkına dokunulamayacağını, işkence yapılamayacağını, kanunsuz suç ve cezanın olamayacağını net bir şekilde belirtmiştir.
Ceza adaletinde "delillendirme" önemlidir. Sadece şikâyet ve ihbar üzerine uygulanan gözaltı ve tutuklamaların hukukta yeri yoktur.
Kim Fetullah'çı kim değildir; kimlik belirsizliğinin yaşandığı ortamda haksız yere ocaklar sönmesin.
Toplumda asalak gibi yaşayan yılışık tiplere de "at sineği" yakıştırması yapılır. Devletin tüm hücrelerine yapışmış, ülkenin kanını emen yapışkan parazit gibi duran FETÖ için de aynı yakıştırmayı yapabiliriz.
Bir gün bir tavşan ormanda yürüyormuş, acayip bir hayvan görmüş ve sormuş; "Yahu sen nesin? Köpek desem değilsin, tilki desem değilsin. Hayvan cevap vermiş; "Annem tilki babam köpek". İyi hadi bakalım diyerek yürümeye devam etmiş ve bir katır görmüş, ondan da "annem at babam eşek" cevabını almış. Sonra devekuşu görmüş, o da "Annem deve babam kuş" deyince tavşan iyice afallayıp, dünyanın çivisi çıktı diye hayıflanarak yürümeye devam etmiş. Bu kez at sineğini görmüş ona da "Ulan hadi çakalı, devekuşunu, katırı anladık ta, sinek ve at!?..." Neyse sonunda tavşan kafayı yemiş. İşte at sineği böylesine garip bir hayvan!
Bize de kafayı yedirtmeden bu parazitten kurtulmanın yoluna bakalım. Devletin ensesine öyle bir yapışmış ki, enseyi kurtaralım derken devleti çökertmeyelim. Pirincin taşını ayıklayamazsak o pilav midemize oturur, sancıdan kıvranırız.
Her işin bir yolu yordamı var. Bu işin yolunu devletin kafa kâğıdı, yani anayasası göstermektedir. Devletin, "hukuk devleti" olduğu yazılıdır anayasamızda. Bu ne demek? Devlet hukukun dışına çıkamaz demek. Burada hakem Yargı gücüdür. Yargı hukukun, hakların ihlâl edilip edilmediğini tespit eder. Bu görevini yaparken kimseden emir almaz, bağımsızdır ve de tarafsızdır.
Haksızlık yapan devlet dahi olsa onu da yargılar. Kişi, kurum, devlet, herkes yasa önünde eşittir.
Hak ihlâli olmaması ve de adalete erişimin engellenmemesi için OHAL de olsa hukukun sınırları içinde hareket edilmelidir. OHAL sürecinde temel hak ve özgürlükler askıya alınabilse de, gerek Anayasa gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; yaşama hakkına dokunulamayacağını, işkence yapılamayacağını, kanunsuz suç ve cezanın olamayacağını net bir şekilde belirtmiştir.
Ceza adaletinde "delillendirme" önemlidir. Sadece şikâyet ve ihbar üzerine uygulanan gözaltı ve tutuklamaların hukukta yeri yoktur.
Kim Fetullah'çı kim değildir; kimlik belirsizliğinin yaşandığı ortamda haksız yere ocaklar sönmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023