Askreri operasyon yaplsın mı, yapılmasın mı?

Bugünlerde en çok konuşulan konuların başında "Türkiye Kuzey Irak'a operasyon yapsın mı yapmasın mı?" sorusu var.Yapılan anketler de gösteriyor ki, Türk milletinin hemen hemen tamamı bu operasyonun yapılmasından yana.Niye olmasın ki? On binlerce vatan evladı PKK terörüne kurban edildi. Tam "terör bitti" denilirken, stratejik müttefiklerimiz sayesinde yeniden hortlatıldı, üstelik kendilerine altın kasede bir de güvenli bölge (Kuzey Irak) tahsis edilerek.Şimdi teröristler, ABD, İsrail, yeni Irak yönetimi ve yine Barzani'nin başkanlığında yeni oluşturulan federatif sözde Kürdistan sayesinde silahlarını güncelliyor, yaralarını sarıyor, daha sistemli ve eğitimli bir hale geliyor.PKK terörüne çok can verdik ve her gün artan sayıda şehit vermeye devam ediyoruz. Operasyon hakkımız mı, hakkımız değil mi, yapmalı mıyız, yapmamalı mıyız gibi sorular sadece oyalanmak, abesle iştigal etmektir. Tabii ki yapmalıyız ve bağımsız bir devlet olarak bu bizim en tabii hakkımız.Çünkü Irak'ta kurulan hükümetin, ABD'nin, İsrail'in, AB'nin ya da başka bir uluslararası gücün bu sorunu çözmek gibi bir gayesi asla olmaz.Çünkü onlar PKK terörünün ortaya çıkmasında da bugüne kadar varlığını sürdürmesinde de hep aktif rol üstlendiler.Bu konuda çözüm sadece bize bağlı.Fakat burada sorgulanması gereken şu? Eğer Kuzey Irak'a bir operasyon yapılacaksa, bu operasyonla PKK'nın kampları vurulmak, elebaşları ele geçirilmek isteniyorsa, aylardan beri, alenen bunu tartışmanın, bütün dünyaya ilan etmenin, hatta PKK terörüne destekleri açıkça belli olanlara danışmanın mantığı nedir?Olayı PKK'nın elebaşları penceresinden bir bakalım. Aylarca, yıllarca basında, parlamentolarda size operasyon yapılması planlanıyor ve bu herkese ilan ediliyor, ne yaparsınız? Tabii ki önlemlerinizi alırsınız, asıl unsurlarınızı bilinmeyen noktalara kaydırırsınız. Operasyon konusunda her türlü istihbarati bilgiyi edinmeye çalışırsınız, operasyonun olacağı zamanda da zaten kamplarda aşçı, çaycı, ya da temizlikçi, dışında kimseyi bırakmazsınız.Bu noktada tarihi bir misali sizlere nakledelim:Çağ açıp çağ kapatan büyük lider Fatih Sultan Mehmet doğuya sefere çıkıyor. Seferin hedefinin neresi olduğunu Fatih dışında hiç kimse bilmiyor. Merak edip soranlara büyük padişah ibret alınması gereken şu meşhur ifadeleri kullanıyor:"Eğer nereye gideceğimizi sakalımın teli bilse, boynumu vururdum"İşte size bir istihbarat dersi.Bugün bu dersi veren bizim ceddimizden biri, ama maalesef istifade edenler bizler değil, başkaları.İsrail 1 ya da 2 askeri kaçırıldı diye uluslararası bütün hukuk kurallarını çiğneyerek hiçbir kimseden onay alma ihtiyacı hissetmeden, hızlı bir manevrayla yakıp yıkmaya başlıyor.Bizler ise haklı olduğumuz bir davada, hatta on binlerce şehit vermemize rağmen hala operasyon yapalım mı yapmayalım mı diye tartışıyoruz?Bugün şu soruyu da sormak lazım: "Operasyon meseleyi ne kadar çözer?"Kuzey Irak'a yapılacak bir operasyon gerçekten olması gerektiği şekilde yapılırsa PKK'ya zarar verebilir, ama tamamen ortadan kaldırmaz. Çünkü PKK kendi iradesiyle ortaya çıkan bir terör hareketi değildir.PKK terörü Sevr projesinin bir devamıdır. Yani PKK'yı tamamen yok etmek, Sevr projesini bugün adım adım uygulamak isteyen Batı dünyasının oyunlarını fark ederek ve bunlara karşı ciddi ve kalıcı önlemler alarak ancak mümkün olacaktır.Yani hem PKK terörünü çözmek, hem de ABD'ye stratejik müttefik olmak ya da AB sevdasını sürdürmek kesinlikle mümkün değil.Bugün bu gerçeği tek fark eden lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır."AB Sevr'den de ötedir", "Oyun Türkiye üzerinde oynanıyor" gibi tarihi ifadelerle problemin sadece PKK olmadığını ifade etmiştir.Haydar Bey'in çözüme önce ekonomiden başlaması da oldukça önemlidir. Çünkü Batılı emperyalistler, hedeflerini önce ekonomik olarak çökertmekte, sonra siyasi baskılar yapmak suretiyle zayıflatmakta ardından da son vuruşu gerçekleştirmek için askeri adımlar atmaktalar.Ekonomik olarak güçlü olmak, tek bilek tek yürek olmuş bir millet demektir.Ekonomik olarak güçlü olmak, her sahada bağımsızlık ve egemenlik demektir.Ekonomik olarak güçlü olmak, güçlü bir ordu demektir. Zaten savaş kabiliyeti oldukça yüksek olan aziz Türk milletine bir de her türlü maddi imkan ve teknolojiyi sağlarsanız bu rakipsiz bir ordu demektir.Güçlü devlet, güçlü millet, güçlü ordu. İşte bu Türk milleti için "kainat devleti" demektir. Bu sadece PKK'nın çözümü değil, Türkiye'de ve dünyada birçok problemin çözümü demektir.İstenen bir bardak sudur, ama Sayın Baş bizlere okyanusu takdim etmiştir. Tabii ki anlayana.Bu sebeple PKK terörünün çözümünü ABD'nin, AB'nin ve İsrail'in gölgesinde bir askeri operasyona kilitlemek asla bizi sonuca ulaştırmayacaktır. Çözüm Türkiye olarak topyekün kalkınmadan geçer. Bunun içinde elbette ki askeri operasyon da vardır, ama böyle birilerine danışarak, aylarca yapılacak operasyonu alenen konuşarak değil.Olayı Sayın Baş'ın yaptığı gibi temelinden yakalayarak çözmek lazım.