85 yıl önce bugün, 27 Aralık 1936'da kaybetmiştik Mehmet Akif Ersoy'u. Adı, İstiklâl Marşı'mızla anılan milli şairimizi rahmetle yadederken, bir başka boyutta değerlendirmek istiyoruz kendisini… Aşk, şiir ve musiki üçgeninde.
Aslında kafam, hangi konuda yazsam, düşüncesiyle meşgulken; kulağım, dönen bir eski plaktaki musikideydi… Birden irkildim… Dinlediğim, bir sevda şarkısında Mehmet Akif'in şiiriydi: "Ezelden âşinanım ben / Ezelden hem zebanımsın / Beraber ahde bağlandık / Ne yapsan yâr-i cânımsın / Ne olsam zerrenim / Kalbimde hâlâ çarpar esrarın / Gel ey cânan gel ey cân / Kalmasın ferdaya didarın."
Önemli şarkı bestekârımız Şerif İçli'nin Hüseyni bestesinde dillendirilen sözler Mehmet Akif'e aitti.
Hüseyni makamındaki bestenin usulü "Aksak" (5/8 lik vuruş) ise de söz yazarı Mehmet Akif'in duruşu hiçbir zaman "aksak" olmadı. Her daim gerçek Müslüman ve gerçek vatanseverdi. Bu nedenle de bazı çevrelerce sevilmediği gibi eleştiri oklarına da hedef oldu. Nitekim şöyle eleştiriliyordu: "Sultan İkinci Abdülhamid Hanın memleket için yaptıklarını anlamayıp onun şanına yakışmayacak iftiralarda bulunması; sicilli Mason Mısır Müftüsü Muhammed Abduh'u övmesi; bir çalgıcının seslerini nidâ-yı ilâhiye benzetmesi, beğenilmeyen belli başlı hususlarıdır…"
Mehmet Akif, antiemperyalist bir kişiydi. "Ehlisalib (Haçlılar)" olarak nitelendirdiği emperyalist devletlere karşı şöyle haykırmıştı:
"Tükürün Ehl-i salibin o hayâsız yüzüne,
Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne.
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün
Tükürün, maskeli vicdanına asrın, tükürün."
Mehmet Akif, ünlü Sevr Hitabesinde şöyle diyordu: "Ey cemaat, gözünüzü açınız, ibret alınız. Artık kime hizmet ettiğinizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun aklımızı başımıza toplayalım. Çünkü böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak, çekilip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleketlerin halkı hicret (göç) edecek yer bulabilmişlerdi. Biz öyle bir akıbete (sona) mahkûm olursak, başımızı sokacak bir delik bulamayız… Sevr bizim için Avrupa'nın hazırladığı bir ölüm fermanıdır. Onların bu tertiplerini (tuzaklarını) başlarına çarpacağız. Zafer bizimdir."
Osmanlı'nın son yıllarındaki yöneticileri hakkında şöyle düşünüyordu:
"Sığmıyor en büyük endazeye (uzunluk ölçüsü) işler artık;
Saltanat namına, din namına bin maskaralık…
Başta bir kukla, bütün milletin istikbali,
İki-üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş…"
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023