Ortadoğu, Suriye, Rusya, İran, Barzani, gaz, tezek derken yıllardır anlatmaya çalıştığımız AKP'nin misyonu bir anda kendiliğinden ortaya döküldü.
"BOP kapsamında, eş başkanlık yükümlerinin gereği kukla Kürdistan ve nihayetinde Arz-ı Mev'ud. Yani Büyük İsrail."
Bize 'atıyorsunuz, nedir bu kininiz, düşmanlığınız' vs. diyenler çok. Baştan beri söyledik, bizim kinimiz filan yok. İnancımız var. İnancımızın hükümleri var. Siyasi itiraflar ve yaşanan gerçekler var. İnanmıyorsan, göremiyorsan o senin sorunun.
Şimdi! AKP, İsrail ile olan dostluğuna güncelleyerek devam ediyor. Artı, Erdoğan'ın itirafıyla "buna mecburuz" da, diyor.
Tabi AKP yandaşı kalemler, fetva bazlar sus, pus. AKP'li birçok vekil ve teşkilat da şaşırmış vaziyette. Tepeye bakıyorlar. Bu dostluğa nasıl bir hikmet giydirecekler, nasıl bir siyasi imaj ve iman kurtarma operasyonu yapacaklar, diye merak içindeler. Ve tepelerden sesler geldi:
Sayın Cumhurbaşkanı; "Türkiye-İsrail yakınlaşması bölge için hayati önem taşıyor? İsrail'e ihtiyacımız olduğunu kabul etmemiz lazım" diyor.
Sayın Başbakan: "T.C., İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu da yaşamıştır."
"Türkiye, Filistin halkına sınırsız desteğini vermeye devam edecek."
"Kudüs'ün başkent olduğu özgür Filistin Devleti kuruluncaya kadar bu desteklerimizin devam edecek."
"Filistin davasına yönelik hassasiyetimizi sorgulamak kimsenin haddi değildir."
Aradıkları hikmet ve gazı bulan, seçim önceleri İsrail düşmanı dinci yazar-çizerler, kalemlerine koydular taze İsrail malı mürekkeplerini ve başladılar hikmetin tefsirine?
Ömrü dini terim ve cümlelerle İsrail karşıtlığıyla geçen Hasan Karakaya (Yeni Akit); "Tamam; İsrail ile ilişkisi olmayan bir Türkiye'nin, Filistin'e hiçbir katkısının olamayacağına, İsrail ile diyalog kuracak bir Türkiye'nin ise az da olsa Filistin'e yardımı dokunabileceğine ben de inanıyorum" diyordu. (Bu sözlerden birkaç gün sonra öldü.)
"A ha! Şuraya yazıyorum, PKK en geç 2011'de silah bırakacak" diyen, Sabah'ın Hilal Kaplan'ı ise "Şu beş yıl içinde artan biçimde hissettiğimiz üzere, İsrail'le hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan bir Türkiye'den çok İsrail'le teması süren bir Türkiye'nin, Filistin davasına daha aktif hizmet edebileceğidir" diyor.
Sabah'tan Hilal Hanım hikmeti bulur da Yeni Şafak'tan Özlem Albayrak geri kalır mı? Kalmaz; "Mecburiyetler Türkiye ile İsrail'i yakınlaştırıyor" diyor.
Erdoğan'a ilanı aşk eden Ethem Sancak'ın kalemleri de haliyle bir şeyler yazması lazım. Haliyle görev Star gazetesinin Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ta; "Akşamdan sabaha dengelerin değiştiği bu ortamda İsrail ile husumet sadece İran-Rusya-Esed-PYD şer ittifakının işine yarar."
Murat Çiçek (Star) ise başbakanın modunda ve "İnanın İsrail, Türkiye'ye öylesine muhtaç bir halde ki. Hem de her konuda."
Bu bakışlara söylenecek söz yok. Söylenecek şey gerçeklerdir.
Birincisi inancımızın gerçeğidir; "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez." (Maide 51)
Siyasi olarak ise madalya ortadadır. Siyonizm'in kurucusunun mezarı başındaki saygı duruşu ortadadır. Yahudi lobileriyle görüşmeler ve övgüler kayıtlıdır.
Meclis'te, "İsrail dostluk Grubu" kuran ve en çok üye veren parti AKP'dir. Silah sanayisini ve tarım sektörünü İsrail'e terk eden AKP'dir.
AKP'nin küs, kavgalı olduğu, katil, vahşi ilan ettiği İsrail her yıl artan bir şekilde (2009'da 2.9 milyar dolar, 2010'da 3.4 milyar dolar, 2011'de 4.4 milyar dolar, 2012'de 4.1 milyar dolar, 2013'te 5.1 milyar dolar, 2014'te 5.8 milyar dolarlık) ticaret hacmine ulaşmıştır.
AKP döneminde İsrail iki kez Gazze'ye girmiş, kimyasal silah kullanmış, binlerce Müslüman'ı katletmiştir. Aynı İsrail, Mescid-i Aksa'ya da girmiş, en kutsal değerlerimize hakaret etmiştir.
AKP hükümeti sözlü sataşmanın dışında hiçbir şey yapmadığı gibi Lübnan'a asker göndermiş, İsrail'in NATO şemsiyesi altına girmesine onay vermiş, Manavgat suyunu İsrail'e satmıştır. Davos'un şov olduğu itiraf edilmiş, Mavi Marmara katliamı kabullenilmiştir.
Sonuç olarak kendini dünyanın efendisi zanneden millet ve devlete hizmette kusur edilmemiş ve onlara (AKP'nin) mecbur olduğu itiraf edilmiştir.
"Hâlâ düşünmeyecek misiniz?" (Saffat 138)
"BOP kapsamında, eş başkanlık yükümlerinin gereği kukla Kürdistan ve nihayetinde Arz-ı Mev'ud. Yani Büyük İsrail."
Bize 'atıyorsunuz, nedir bu kininiz, düşmanlığınız' vs. diyenler çok. Baştan beri söyledik, bizim kinimiz filan yok. İnancımız var. İnancımızın hükümleri var. Siyasi itiraflar ve yaşanan gerçekler var. İnanmıyorsan, göremiyorsan o senin sorunun.
Şimdi! AKP, İsrail ile olan dostluğuna güncelleyerek devam ediyor. Artı, Erdoğan'ın itirafıyla "buna mecburuz" da, diyor.
Tabi AKP yandaşı kalemler, fetva bazlar sus, pus. AKP'li birçok vekil ve teşkilat da şaşırmış vaziyette. Tepeye bakıyorlar. Bu dostluğa nasıl bir hikmet giydirecekler, nasıl bir siyasi imaj ve iman kurtarma operasyonu yapacaklar, diye merak içindeler. Ve tepelerden sesler geldi:
Sayın Cumhurbaşkanı; "Türkiye-İsrail yakınlaşması bölge için hayati önem taşıyor? İsrail'e ihtiyacımız olduğunu kabul etmemiz lazım" diyor.
Sayın Başbakan: "T.C., İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu da yaşamıştır."
"Türkiye, Filistin halkına sınırsız desteğini vermeye devam edecek."
"Kudüs'ün başkent olduğu özgür Filistin Devleti kuruluncaya kadar bu desteklerimizin devam edecek."
"Filistin davasına yönelik hassasiyetimizi sorgulamak kimsenin haddi değildir."
Aradıkları hikmet ve gazı bulan, seçim önceleri İsrail düşmanı dinci yazar-çizerler, kalemlerine koydular taze İsrail malı mürekkeplerini ve başladılar hikmetin tefsirine?
Ömrü dini terim ve cümlelerle İsrail karşıtlığıyla geçen Hasan Karakaya (Yeni Akit); "Tamam; İsrail ile ilişkisi olmayan bir Türkiye'nin, Filistin'e hiçbir katkısının olamayacağına, İsrail ile diyalog kuracak bir Türkiye'nin ise az da olsa Filistin'e yardımı dokunabileceğine ben de inanıyorum" diyordu. (Bu sözlerden birkaç gün sonra öldü.)
"A ha! Şuraya yazıyorum, PKK en geç 2011'de silah bırakacak" diyen, Sabah'ın Hilal Kaplan'ı ise "Şu beş yıl içinde artan biçimde hissettiğimiz üzere, İsrail'le hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan bir Türkiye'den çok İsrail'le teması süren bir Türkiye'nin, Filistin davasına daha aktif hizmet edebileceğidir" diyor.
Sabah'tan Hilal Hanım hikmeti bulur da Yeni Şafak'tan Özlem Albayrak geri kalır mı? Kalmaz; "Mecburiyetler Türkiye ile İsrail'i yakınlaştırıyor" diyor.
Erdoğan'a ilanı aşk eden Ethem Sancak'ın kalemleri de haliyle bir şeyler yazması lazım. Haliyle görev Star gazetesinin Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ta; "Akşamdan sabaha dengelerin değiştiği bu ortamda İsrail ile husumet sadece İran-Rusya-Esed-PYD şer ittifakının işine yarar."
Murat Çiçek (Star) ise başbakanın modunda ve "İnanın İsrail, Türkiye'ye öylesine muhtaç bir halde ki. Hem de her konuda."
Bu bakışlara söylenecek söz yok. Söylenecek şey gerçeklerdir.
Birincisi inancımızın gerçeğidir; "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez." (Maide 51)
Siyasi olarak ise madalya ortadadır. Siyonizm'in kurucusunun mezarı başındaki saygı duruşu ortadadır. Yahudi lobileriyle görüşmeler ve övgüler kayıtlıdır.
Meclis'te, "İsrail dostluk Grubu" kuran ve en çok üye veren parti AKP'dir. Silah sanayisini ve tarım sektörünü İsrail'e terk eden AKP'dir.
AKP'nin küs, kavgalı olduğu, katil, vahşi ilan ettiği İsrail her yıl artan bir şekilde (2009'da 2.9 milyar dolar, 2010'da 3.4 milyar dolar, 2011'de 4.4 milyar dolar, 2012'de 4.1 milyar dolar, 2013'te 5.1 milyar dolar, 2014'te 5.8 milyar dolarlık) ticaret hacmine ulaşmıştır.
AKP döneminde İsrail iki kez Gazze'ye girmiş, kimyasal silah kullanmış, binlerce Müslüman'ı katletmiştir. Aynı İsrail, Mescid-i Aksa'ya da girmiş, en kutsal değerlerimize hakaret etmiştir.
AKP hükümeti sözlü sataşmanın dışında hiçbir şey yapmadığı gibi Lübnan'a asker göndermiş, İsrail'in NATO şemsiyesi altına girmesine onay vermiş, Manavgat suyunu İsrail'e satmıştır. Davos'un şov olduğu itiraf edilmiş, Mavi Marmara katliamı kabullenilmiştir.
Sonuç olarak kendini dünyanın efendisi zanneden millet ve devlete hizmette kusur edilmemiş ve onlara (AKP'nin) mecbur olduğu itiraf edilmiştir.
"Hâlâ düşünmeyecek misiniz?" (Saffat 138)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025