İşgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu Kerkük'te Türkmenleri üçerli-beşerli, şartlara göre yedişerli-sekizerli gruplar halinde öldürerek soykırıma devam ederken Başbakan Tayyip Erdoğan, 'durum kontrol altında' deyip Karabük'te 'fıs fıs İsmail'le görüşüyor, dün medyaya yansıdığı üzere.
Amerikan ipine Irak ununu sermiş, eleği asmış rahat vaziyette.
Başbakan'ının böyle bir hal üzere devam ettiği Türkiye'nin kendi bölgesi ve kendi geleceğine ilişkin dış politikası var mı, yok mu, varın siz hesap edin.
Kuzey Irak'ta kırmızı çizgilerimiz yok edilip askerimizin başına başımıza çuval geçirildikten sonra? ooooh, bu kabil gelişmeler normal, deyip bütün bu olup bitenleri içlerine sindirebilenlerin ahvaline acırım.
Langırt topu gibi?
Doğru, Ankara'dakilerin iradeleriyle bilerek, programlı ve kararlı biçimde AB ve ABD arasına sıkıştırılmış, langırt topu gibi savrulan Türkiye, şamar oğlanına çevrilmek üzeredir. Yüreğini yitirmiş ve onuru örselenmiş böyle bir Türkiye'nin ne kendine, ne de kan-din kardeşlerine hayrı dokunabilir.
Zannediyor musunuz ki, sadece ABD, Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdi, şimdi de Türkmenleri buduyor. Maalesef? Ankara'dakilerin öteki müttefiki AB Almanya'sının askerleri de Kosova'da bir komutanımızı copluyor.
Kosova'da da cop skandalı
Ankara'dakilerin müttefiki ABD'nin Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdiği sıcak saatlerde, Ankara'dakilerin öteki müttefiki AB Almanya'sının 4 rütbesiz askeri de 12 Temmuz 2003 Cumartesi gecesi Barış Gücü bünyesinde Kosova-Prizren'de görev yapan Türk Barış Taburu'na bağlı Yüzbaşı Orkun Özeller'in üniformasını yırtacak derecede yaka-paça ediyor. Hatta Alman askerler, yaşanan arbedede Yüzbaşı Özelleri coplayarak silahını zorla almaya çalışıyorlar. Olaya vakıf olan Prizren halkı, komutanımızı kurtarmak üzere Alman askerlerinin üzerine yürüyünce, askerler yakındaki bir kiliseye sığınıyorlar. Yüzbaşımız, aldığı darbelerden dolayı üç gün iş göremez raporu alıyor. Yaşanan olaylar üzerine KFOR bünyesindeki Alman askerlerinin sözcüsü Zigfrid Hüben, ABD yetkilileri gibi, sadece 'üzüntü'lerini bildirmekle yetiniyor.
Kredi ile onur arasında karanlık bir dere buraları, tam bir batak buraları.
Müdafaa-ı nefs'te tetik işlemez mi!
Hiçbir vatan evladı bunları içine sindiremezken, Ankara nasıl sindirebiliyor; hala bunu anlayabilmiş değilim... Yoksa Vatikan bağlantılı birileri Papaz büyüsü mü yapıyor, azınlık muskası mı, bu ne hal Allah aşkına!
5 bin yıllık mirasın, onlarca imparatorluk ve yüzlerce devletin sahibi aziz milletimizin, kim, niçin ve nasıl, işgalcilerin cirit attığı bir düzlemde "müdafaa-ı nefs"te dahi tetiğini işlemez hale koydu?
Bu sualin cevabı bulunmalı ve gereği yapılmalı ki, Türkiye de kurtulsun, Irak da, Türkmenler de, bölge de, dünyamız da?
Irak ve Kuzey Irak'a ilişkin milli bir duruşumuzun olmayışının sebebini, bilgi, istihbarat ve teknik yetersizlik zannetmeyin.
Sebep ABD'nin talimatının gözlenmesi, bakalım ne diyecekler diye ağızlarının içinin gözlenmesi, teslimiyetçi dış politika ve Ankara'dakilerin yüreksizliğidir.
Böyle olunca da, üç kuruşluk Peşmerge çapulcusundan işgalci ABD'sine kadar herkes bölgede istediği gibi at oynatıyor; Türkmenler de yok ediliyor, işgal altındaki Irak da sömürülüyor.
Kartelin sohbet odasında
Allah'tan kartel medyasının "sohbet odaları"nda bilgilendirmeler yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ümüz var da, Ankara'nın konuya yaklaşımına ilişkin malumat edinebiliyoruz. Hafta içinde Derya Sazak'la konuşurken Bakan Gül, "Ne yazık ki Amerikalılar, savaştan sonra... işgalci gözüktüler, o hale düştüler" diyor. Gül'e göre hakikatte ABD işgalci değil, ama öyle gözükmüş? Bak sen bu işe. Şahsen ben, ABD'nin işgalci olduğu kanaatinin, Gül'ün yüreğinde yattığına inanmak istiyorum. Aksi halde Türk Dışişleri'nde böylesi bir yüreğin varlığı, kısa ve uzun vadede fayda değil, zarar getireceği bir vakıa.
Gül, Türkiye gibi "kredi ile onur arasında bir derede" kalmış pozisyonda; ya kafası net değil, ya da "ABD'den yana net" fakat toplumsal tepki sebebiyle içindekini dışa vuramıyor.
Gül, bir yandan ABD'nin işgalci pozisyona düştüğünü söylerken, diğer yandan da işgalci ABD'nin güdümü ve planlamasında Irak'a gidecek olan Türkiye adına "Biz şayet Irak'a gidersek... işgalci hüviyetimiz kesinlikle olamaz" deme açmazını yaşıyor.
Zulme payanda olmakla da payidar olunmaz
Yarın Gül'ün değerlendirmesinin tahlile devam etmek üzere, şu birkaç gerçeğin altını çizerek noktalı virgül koyalım, dilerseniz...
Hiç kimse bu milletin onurunu sonuna kadar zorlayamaz, tarih ve yakın tarih buna şahittir, bir.
Teslimiyetçi ve başkalarının gölgesinde politikalarla prangalanmış bir devlet ve millet, hep cüce kalmaya mahkumdur; Türk milleti ve devleti tarihin hiçbir devrinde böylesi bir cüceliği yaşamamıştır, Ankara'dakiler ne kadar zorlarsa zorlasınlar milletimiz cüceliğe değil, yüceliğe sevdalıdır, iki.
İşgal ve zulümle payidar olunmadığı gibi, işgal ve zulme payanda olarak da payidar olunmaz, üç.
Ankara'dakiler, akl-ı Amerika'yla pişirmeye çalıştıkları bu yanlış hesaptan akl-ı selim üzere vazgeçmelidirler, dört.
Amerikan ipine Irak ununu sermiş, eleği asmış rahat vaziyette.
Başbakan'ının böyle bir hal üzere devam ettiği Türkiye'nin kendi bölgesi ve kendi geleceğine ilişkin dış politikası var mı, yok mu, varın siz hesap edin.
Kuzey Irak'ta kırmızı çizgilerimiz yok edilip askerimizin başına başımıza çuval geçirildikten sonra? ooooh, bu kabil gelişmeler normal, deyip bütün bu olup bitenleri içlerine sindirebilenlerin ahvaline acırım.
Langırt topu gibi?
Doğru, Ankara'dakilerin iradeleriyle bilerek, programlı ve kararlı biçimde AB ve ABD arasına sıkıştırılmış, langırt topu gibi savrulan Türkiye, şamar oğlanına çevrilmek üzeredir. Yüreğini yitirmiş ve onuru örselenmiş böyle bir Türkiye'nin ne kendine, ne de kan-din kardeşlerine hayrı dokunabilir.
Zannediyor musunuz ki, sadece ABD, Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdi, şimdi de Türkmenleri buduyor. Maalesef? Ankara'dakilerin öteki müttefiki AB Almanya'sının askerleri de Kosova'da bir komutanımızı copluyor.
Kosova'da da cop skandalı
Ankara'dakilerin müttefiki ABD'nin Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdiği sıcak saatlerde, Ankara'dakilerin öteki müttefiki AB Almanya'sının 4 rütbesiz askeri de 12 Temmuz 2003 Cumartesi gecesi Barış Gücü bünyesinde Kosova-Prizren'de görev yapan Türk Barış Taburu'na bağlı Yüzbaşı Orkun Özeller'in üniformasını yırtacak derecede yaka-paça ediyor. Hatta Alman askerler, yaşanan arbedede Yüzbaşı Özelleri coplayarak silahını zorla almaya çalışıyorlar. Olaya vakıf olan Prizren halkı, komutanımızı kurtarmak üzere Alman askerlerinin üzerine yürüyünce, askerler yakındaki bir kiliseye sığınıyorlar. Yüzbaşımız, aldığı darbelerden dolayı üç gün iş göremez raporu alıyor. Yaşanan olaylar üzerine KFOR bünyesindeki Alman askerlerinin sözcüsü Zigfrid Hüben, ABD yetkilileri gibi, sadece 'üzüntü'lerini bildirmekle yetiniyor.
Kredi ile onur arasında karanlık bir dere buraları, tam bir batak buraları.
Müdafaa-ı nefs'te tetik işlemez mi!
Hiçbir vatan evladı bunları içine sindiremezken, Ankara nasıl sindirebiliyor; hala bunu anlayabilmiş değilim... Yoksa Vatikan bağlantılı birileri Papaz büyüsü mü yapıyor, azınlık muskası mı, bu ne hal Allah aşkına!
5 bin yıllık mirasın, onlarca imparatorluk ve yüzlerce devletin sahibi aziz milletimizin, kim, niçin ve nasıl, işgalcilerin cirit attığı bir düzlemde "müdafaa-ı nefs"te dahi tetiğini işlemez hale koydu?
Bu sualin cevabı bulunmalı ve gereği yapılmalı ki, Türkiye de kurtulsun, Irak da, Türkmenler de, bölge de, dünyamız da?
Irak ve Kuzey Irak'a ilişkin milli bir duruşumuzun olmayışının sebebini, bilgi, istihbarat ve teknik yetersizlik zannetmeyin.
Sebep ABD'nin talimatının gözlenmesi, bakalım ne diyecekler diye ağızlarının içinin gözlenmesi, teslimiyetçi dış politika ve Ankara'dakilerin yüreksizliğidir.
Böyle olunca da, üç kuruşluk Peşmerge çapulcusundan işgalci ABD'sine kadar herkes bölgede istediği gibi at oynatıyor; Türkmenler de yok ediliyor, işgal altındaki Irak da sömürülüyor.
Kartelin sohbet odasında
Allah'tan kartel medyasının "sohbet odaları"nda bilgilendirmeler yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ümüz var da, Ankara'nın konuya yaklaşımına ilişkin malumat edinebiliyoruz. Hafta içinde Derya Sazak'la konuşurken Bakan Gül, "Ne yazık ki Amerikalılar, savaştan sonra... işgalci gözüktüler, o hale düştüler" diyor. Gül'e göre hakikatte ABD işgalci değil, ama öyle gözükmüş? Bak sen bu işe. Şahsen ben, ABD'nin işgalci olduğu kanaatinin, Gül'ün yüreğinde yattığına inanmak istiyorum. Aksi halde Türk Dışişleri'nde böylesi bir yüreğin varlığı, kısa ve uzun vadede fayda değil, zarar getireceği bir vakıa.
Gül, Türkiye gibi "kredi ile onur arasında bir derede" kalmış pozisyonda; ya kafası net değil, ya da "ABD'den yana net" fakat toplumsal tepki sebebiyle içindekini dışa vuramıyor.
Gül, bir yandan ABD'nin işgalci pozisyona düştüğünü söylerken, diğer yandan da işgalci ABD'nin güdümü ve planlamasında Irak'a gidecek olan Türkiye adına "Biz şayet Irak'a gidersek... işgalci hüviyetimiz kesinlikle olamaz" deme açmazını yaşıyor.
Zulme payanda olmakla da payidar olunmaz
Yarın Gül'ün değerlendirmesinin tahlile devam etmek üzere, şu birkaç gerçeğin altını çizerek noktalı virgül koyalım, dilerseniz...
Hiç kimse bu milletin onurunu sonuna kadar zorlayamaz, tarih ve yakın tarih buna şahittir, bir.
Teslimiyetçi ve başkalarının gölgesinde politikalarla prangalanmış bir devlet ve millet, hep cüce kalmaya mahkumdur; Türk milleti ve devleti tarihin hiçbir devrinde böylesi bir cüceliği yaşamamıştır, Ankara'dakiler ne kadar zorlarsa zorlasınlar milletimiz cüceliğe değil, yüceliğe sevdalıdır, iki.
İşgal ve zulümle payidar olunmadığı gibi, işgal ve zulme payanda olarak da payidar olunmaz, üç.
Ankara'dakiler, akl-ı Amerika'yla pişirmeye çalıştıkları bu yanlış hesaptan akl-ı selim üzere vazgeçmelidirler, dört.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019