Kimi nasipsizler ekran ekran dolaşarak sevilmesi farz kılınan ve de tertemiz oldukları ayetle sabit olan Ehl-i Beyt'i inkar etmenin zavallılığına devam ededursunlar, Peygamber Efendimiz (s.a.a.) Ehl-i Beyt'i sevenler için büyük bir müjde veriyor.
Hz. Peygamber (s.a.a.) bir gün Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ellerinden tuttu ve şöyle dedi: "Bir kimse Beni severse ve şu ikisini (Hasan ve Hüseyin) bir de bunların anasını (Hz. Fatıma) ve babasını (İmam Ali) severse, kıyamet gününde dereceleri Benimle beraber olur." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, s.119; Tirmizi, Sünen, Menakıb, 31; İbn Sa'd, Tabakat, c.3, s.19-20)
İnanan bir insan için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? Allah (c.c.) bizleri Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt'iyle haşreylesin, Onların şefaatlerinden bizleri ve nesillerimizi mahrum etmesin.
Ehl-i Beyt'e sevgi ve saygı ile ilgili hadisleri nakletmeye devam edelim.
Resulullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Hasan ve Hüseyin'i seven Beni sevmiştir. Onlara buğzeden de Bana buğzetmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; Muttakiyy-i Hindi, Muntehab'ul Kenz, s.106)
Peki, ya Peygamberin reyhanelerini, buğzetmenin de ötesinde şehit edenlere ne demeli? İmam Hasan'ı; bugün ısrarla birilerinin içtihat ehli göstermeye çalıştığı, İmam Ahmet bin Hanbel'in ise kitabında "kafir olarak ölmüştür" diye ifade ettiği Muaviye zehirleterek şehit etmiştir; İmam Hüseyin'i ve ashabını ise 75 kişiye karşı 30 bin kişilik ordu göndererek Yezit şehit ettirmiştir.
Peygamber Efendimizin, birçok hadisinde "Bana buğzetmiştir", "Bana düşman olmuştur", "Allah'ım sen de düşman ol" dediği ve beddua ettiği bu Ehl-i Beyt düşmanlarını hala Müslüman, hatta müçtehit göstermek hangi mantığa, hangi inanca hizmet ediyorsa?
Ki bu Emevi zihniyeti 80 yıl camilerdeki hutbelerde sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'e lanet okutturmuştur. Sevilmesi farz kılınana lanet okuyan nasipsizlerin cennet yüzü görmesi sizce mümkün mü?
Peygamber Efendimiz Ehl-i Beyt'e saygı konusunda şöyle buyurmaktadır: "Meclisinizden ancak Hasan, Hüseyin ve zürriyetleri için ayağa kalkınız." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; Muttakiyy-i Hindi, a.g.e, s.107)
Enes b. Malik'ten rivayet edilmiştir:
Hz. Peygamber (s.a.a.) bir kimse için ahidname yazmıştı. Bir gün o şahıs Peygamber namaz kılarken huzuruna geldi. Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın bazen Onun boynuna, bazen de sırtına çıktıklarını, kimi zaman da önünden ve arkasından çıktıklarını gördü.
Resulullah namazı bitirir bitirmez o adam şöyle dedi: "Hasaneyn sizin namazınızı engellemediler mi?"
Hz. Peygamber bu cümleyi işitince sinirlendi ve "Ahidnameyi Bana ver" buyurdu. Aldıktan sonra şöyle buyurdu: "Her kim bizim küçüğümüze merhamet etmez, büyüğümüze de saygı göstermezse, bizden değildir; Ben ondan olmadığım gibi o da Benden değildir." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.118; Taberi, Zehairul'l-Ukba, s.132)
"Bir gün Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.), Hz. Muhammed (s.a.a)'nin yanında güreş yapıyorlardı. Hz. Muhammed, "Hey Hasan tut Hüseyin'i" diyordu.
Hz. Fatıma (a.s.) da orada idi. Sordu: "Ya Resulullah! Hasan büyük kardeştir. Şaşılacak şey bu ki, küçük kardeşe arkadaşlık edeceğine büyük kardeşe yardım ediyorsun."
Hz. Muhammed (s.a.a.) Fatıma'ya (a.s.) cevap verdi: "Ey Fatıma! Ona Cibril-i Emin yardım etmektedir." ((Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.119; İbnü'l Esir, Usdü'l Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe, c.2, s.20)
"Hz. Resulullah (s.a.a.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ı defalarca bağrına basar, onları öper koklardı." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.119; Taberi, Zehairu'l-Ukba, s.122)
Resulullah buyurdu ki: "Ben, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş'ın altında bir kubbe içindeyiz." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; el-Heysemi, Mecma'uz-Zevaid, s.174)
Kısaca, Ehl-i Beyt, Kur'an'ın müşahhas, canlı halidir. Eğer birlik ve beraberlik arıyorsak, bu, Ehl-i Beyt'i sevmek ve Onların izini takip etmek ve Onların bize vaaz ettiği İslam'ı yaşamakla mümkündür.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönenlerin, Onları dışlayamaya çalışanların, Onlara kılıç çekenlere sahip çıkanların haktan, doğruluktan, İslam'dan, Kur'an'dan, birlik beraberlikten bahsetmeleri yalancılıktan başka bir şey değildir.
Çünkü Prof. Dr. Baş'ın da vurguladığı gibi "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt"tir.
Hz. Peygamber (s.a.a.) bir gün Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ellerinden tuttu ve şöyle dedi: "Bir kimse Beni severse ve şu ikisini (Hasan ve Hüseyin) bir de bunların anasını (Hz. Fatıma) ve babasını (İmam Ali) severse, kıyamet gününde dereceleri Benimle beraber olur." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, s.119; Tirmizi, Sünen, Menakıb, 31; İbn Sa'd, Tabakat, c.3, s.19-20)
İnanan bir insan için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? Allah (c.c.) bizleri Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt'iyle haşreylesin, Onların şefaatlerinden bizleri ve nesillerimizi mahrum etmesin.
Ehl-i Beyt'e sevgi ve saygı ile ilgili hadisleri nakletmeye devam edelim.
Resulullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Hasan ve Hüseyin'i seven Beni sevmiştir. Onlara buğzeden de Bana buğzetmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; Muttakiyy-i Hindi, Muntehab'ul Kenz, s.106)
Peki, ya Peygamberin reyhanelerini, buğzetmenin de ötesinde şehit edenlere ne demeli? İmam Hasan'ı; bugün ısrarla birilerinin içtihat ehli göstermeye çalıştığı, İmam Ahmet bin Hanbel'in ise kitabında "kafir olarak ölmüştür" diye ifade ettiği Muaviye zehirleterek şehit etmiştir; İmam Hüseyin'i ve ashabını ise 75 kişiye karşı 30 bin kişilik ordu göndererek Yezit şehit ettirmiştir.
Peygamber Efendimizin, birçok hadisinde "Bana buğzetmiştir", "Bana düşman olmuştur", "Allah'ım sen de düşman ol" dediği ve beddua ettiği bu Ehl-i Beyt düşmanlarını hala Müslüman, hatta müçtehit göstermek hangi mantığa, hangi inanca hizmet ediyorsa?
Ki bu Emevi zihniyeti 80 yıl camilerdeki hutbelerde sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'e lanet okutturmuştur. Sevilmesi farz kılınana lanet okuyan nasipsizlerin cennet yüzü görmesi sizce mümkün mü?
Peygamber Efendimiz Ehl-i Beyt'e saygı konusunda şöyle buyurmaktadır: "Meclisinizden ancak Hasan, Hüseyin ve zürriyetleri için ayağa kalkınız." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; Muttakiyy-i Hindi, a.g.e, s.107)
Enes b. Malik'ten rivayet edilmiştir:
Hz. Peygamber (s.a.a.) bir kimse için ahidname yazmıştı. Bir gün o şahıs Peygamber namaz kılarken huzuruna geldi. Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın bazen Onun boynuna, bazen de sırtına çıktıklarını, kimi zaman da önünden ve arkasından çıktıklarını gördü.
Resulullah namazı bitirir bitirmez o adam şöyle dedi: "Hasaneyn sizin namazınızı engellemediler mi?"
Hz. Peygamber bu cümleyi işitince sinirlendi ve "Ahidnameyi Bana ver" buyurdu. Aldıktan sonra şöyle buyurdu: "Her kim bizim küçüğümüze merhamet etmez, büyüğümüze de saygı göstermezse, bizden değildir; Ben ondan olmadığım gibi o da Benden değildir." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.118; Taberi, Zehairul'l-Ukba, s.132)
"Bir gün Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.), Hz. Muhammed (s.a.a)'nin yanında güreş yapıyorlardı. Hz. Muhammed, "Hey Hasan tut Hüseyin'i" diyordu.
Hz. Fatıma (a.s.) da orada idi. Sordu: "Ya Resulullah! Hasan büyük kardeştir. Şaşılacak şey bu ki, küçük kardeşe arkadaşlık edeceğine büyük kardeşe yardım ediyorsun."
Hz. Muhammed (s.a.a.) Fatıma'ya (a.s.) cevap verdi: "Ey Fatıma! Ona Cibril-i Emin yardım etmektedir." ((Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.119; İbnü'l Esir, Usdü'l Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe, c.2, s.20)
"Hz. Resulullah (s.a.a.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ı defalarca bağrına basar, onları öper koklardı." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.119; Taberi, Zehairu'l-Ukba, s.122)
Resulullah buyurdu ki: "Ben, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş'ın altında bir kubbe içindeyiz." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.117; el-Heysemi, Mecma'uz-Zevaid, s.174)
Kısaca, Ehl-i Beyt, Kur'an'ın müşahhas, canlı halidir. Eğer birlik ve beraberlik arıyorsak, bu, Ehl-i Beyt'i sevmek ve Onların izini takip etmek ve Onların bize vaaz ettiği İslam'ı yaşamakla mümkündür.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönenlerin, Onları dışlayamaya çalışanların, Onlara kılıç çekenlere sahip çıkanların haktan, doğruluktan, İslam'dan, Kur'an'dan, birlik beraberlikten bahsetmeleri yalancılıktan başka bir şey değildir.
Çünkü Prof. Dr. Baş'ın da vurguladığı gibi "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt"tir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025