AKP hükümetini öyle bir hesap korkusu sardı ki, bundan kurtulmanın tek yolu olarak Sayıştay’ı hallediyor.
Sayıştay, Anayasal bir kurumdur.
Anayasa’nın 160. maddesinde “merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerin bütün gelir, gider ve mallarının denetimi, hesap ve hükme bağlama görevi” öngörülüyor, bu görev Sayıştay’a veriliyor.
özellikle özelleştirme furyasında kendisine engel gördüğü Danıştay’ı ve sair yüksek yargıyı önceki referandumla bitiriyor AKP hükümeti… Son vaveylalar arasında da, Türk milleti adına hükümetin hesaplarını ve bütçe kalemlerini denetleme görevi bulunan Sayıştay’ı toparlayacak.
AKP hükümeti, Sayıştay bağlamında önce Anayasa’ya aykırı olarak şu yoklamaları çekiyor:
2013 bütçesi Sayıştay raporları gelmeden görüşülüyor.
Yani, AKP hükümetinin 2012 bütçesi ibra edilmiyor.
Böyle bir uygulama, en basit köy derneğinde dahi yapılamaz.
2011 bütçesine ilişkin de hesapsızlıklar raporlanıyor.
Sayıştay’ın TBMM’ye getirilmeyen 2011 yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu’nda Maliye Bakanlığı’nın 5018 Sayılı Kanuna göre, kamu idarelerinin mali konulara ilişkin yapmış olduğu işlemlerin kanunlara ve hukuka uygun olduğunu belgeleyen mali tabloları ve bu tabloların dayanağı belgeleri hazırlamakla sorumluyken bunu yerine getirmediği ifade ediliyor. Sayıştay raporunda “Maliye Bakanlığı 5018 ve 6085 sayılı kanunların amacına, gerekçesine uygun olarak harcamaların kolayca izleneceği, kontrol edilip, denetlenebileceği, hesap verebilir, şeffaf bir sistem kurma sorumluluğunu yerine getirmemiştir” deniliyor.
AKP hükümeti, Sayıştay’ı atlıyor, atlatıyor.
Maliye Bakanlığı, harcama belgelerini ve dökümanlarını getirmiyor, gözden kaçırıyor.
AKP hükümeti, “tüyü bitmemiş yetimlerin haklarından oluşan” bütçeyi ibra ettirme ihtiyacı dahi hissetmiyor.
Bunun ne anlama geldiğini ve sonuçlarını Başbakan R. T. Erdoğan çok iyi biliyor:
- Hükümetin hesapları ibra edilmemiştir.
- Hükümet etik olarak çekilmelidir.
Ben demiyorum Erdoğan diyor… 12 Aralık 2001 günkü TBMM grup toplantısında aynen şunları söylüyor:
“Meclis’in en önemli görevi ve sorumluluklarından birisi, bütçe ve kesin hesap raporlarını onaylamasıdır. Meclis’in bu yetkisi Anayasa’da çok açıkça belirtildiği şekliyle hükümetler için ‘ibra’ makamındadır. Yani Meclis’ten bütçe yetkisi alamayan veya kesin hesabı kabule mazhar bulunmayan hükümetler ibra edilmemiş sayılırlar.
Anayasamıza göre, Meclis adına bütçe denetimini Sayıştay yapar.
(Koalisyon hükümeti bütçesi) kim tarafından, ne kadar, nereye sarfiyatlar yapıldığı tam olarak takip edilmemektedir. Yani Sayıştay hükümetin geçmiş hesaplarını onaylamamıştır.
Böyle bir yaptırımla karşılaşan hükümetler, eğer hala işbaşındaysa bu vahim bir durumdur.
Çünkü en küçük derneklerde bile geçmiş hesabı kabul edilmeyen, yani ‘ibra’ olmayan yönetimler derhal bir etik olarak görevden çekilir… Hükümet siyasi ahlak gereği bir an önce çekilmelidir.”
2001’de bunu söyleyen Erdoğan’ın bugün yapması gereken iş, siyasi ahlak gereği derhal hükümetten çekilmesi olsa gerektir.
Zira AKP hükümeti, Sayıştay’ı atlatarak, bir köy derneğinde dahi olmayacak akçalı dolapları hükümet düzeyinde çeviriyor.
Hesapları ibra edilmemiş ve Sayıştay tarafından Maliye hesapları uygusuz olduğu raporlanmış Erdoğan hükümeti, hesap vermek veya çekilmek yerine, yasal düzenleme ile Sayıştay’ı halletme yoluna gidiyor.
Anayasa Mahkemesi, AKP’nin Torba Kanunu’nun Sayıştay’ın Türk milleti adına “verimlilik denetimi”ni yasaklayan hükmünü iptal ediyor. Lakin Sayıştay’ı halletmeye kararlı hükümet, bu kez “Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” yapıyor.
Bu teklifle Sayıştay’ın bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırılıyor, denetimi etkisizleştiriliyor.
Anayasa’da Sayıştay denetçilerine dair “savcı” nitelemesi olmamasına rağmen, hükümet yeni teklifle Sayıştay savcılarının TBMM tarafından seçilmelerini öngörüyor.
Hükümet, Anayasa’ya aykırı olarak kendisine bütçe hesabı sormayacak “seçilmiş” Sayıştay savcıları türetiyor.
Böylece bütçeye ilişkin muhtemel hesap ve yargılama manevralarının önü, Meclis çoğunluğunu elinde tutanların seçeceği Sayıştay savcılarıyla baştan kesilmiş oluyor.
Yeni Sayıştay düzenlemesi ile, suyun başında olan iktidara “tüyü bitmemiş yetim hakkı”nı hesapsız yeme yolu, “deveyi havutuyla yutma” imkanı açılıyor.
AKP hükümeti için, meydanları inleten o meşhur “Dicle kenarındaki kuzuyu kurdun kapmasından hesap sorulması” anlayışı, 2001’lerde kaldı. Dicle, Fırat ve Büyük Ortadoğu Projesi coğrafyası artık kurtlar sofrasına döndü; Erdoğan ve AKP hükümeti de maalesef bu projede eş başkanlık yapıyor.
Sayıştay’ın denetleyip soramadığı hesabı, Türk milleti, sandıkta sormalı; hesapsız işler yapan AKP’yi sandığa gömmelidir.
Sayıştay, Anayasal bir kurumdur.
Anayasa’nın 160. maddesinde “merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerin bütün gelir, gider ve mallarının denetimi, hesap ve hükme bağlama görevi” öngörülüyor, bu görev Sayıştay’a veriliyor.
özellikle özelleştirme furyasında kendisine engel gördüğü Danıştay’ı ve sair yüksek yargıyı önceki referandumla bitiriyor AKP hükümeti… Son vaveylalar arasında da, Türk milleti adına hükümetin hesaplarını ve bütçe kalemlerini denetleme görevi bulunan Sayıştay’ı toparlayacak.
AKP hükümeti, Sayıştay bağlamında önce Anayasa’ya aykırı olarak şu yoklamaları çekiyor:
2013 bütçesi Sayıştay raporları gelmeden görüşülüyor.
Yani, AKP hükümetinin 2012 bütçesi ibra edilmiyor.
Böyle bir uygulama, en basit köy derneğinde dahi yapılamaz.
2011 bütçesine ilişkin de hesapsızlıklar raporlanıyor.
Sayıştay’ın TBMM’ye getirilmeyen 2011 yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu’nda Maliye Bakanlığı’nın 5018 Sayılı Kanuna göre, kamu idarelerinin mali konulara ilişkin yapmış olduğu işlemlerin kanunlara ve hukuka uygun olduğunu belgeleyen mali tabloları ve bu tabloların dayanağı belgeleri hazırlamakla sorumluyken bunu yerine getirmediği ifade ediliyor. Sayıştay raporunda “Maliye Bakanlığı 5018 ve 6085 sayılı kanunların amacına, gerekçesine uygun olarak harcamaların kolayca izleneceği, kontrol edilip, denetlenebileceği, hesap verebilir, şeffaf bir sistem kurma sorumluluğunu yerine getirmemiştir” deniliyor.
AKP hükümeti, Sayıştay’ı atlıyor, atlatıyor.
Maliye Bakanlığı, harcama belgelerini ve dökümanlarını getirmiyor, gözden kaçırıyor.
AKP hükümeti, “tüyü bitmemiş yetimlerin haklarından oluşan” bütçeyi ibra ettirme ihtiyacı dahi hissetmiyor.
Bunun ne anlama geldiğini ve sonuçlarını Başbakan R. T. Erdoğan çok iyi biliyor:
- Hükümetin hesapları ibra edilmemiştir.
- Hükümet etik olarak çekilmelidir.
Ben demiyorum Erdoğan diyor… 12 Aralık 2001 günkü TBMM grup toplantısında aynen şunları söylüyor:
“Meclis’in en önemli görevi ve sorumluluklarından birisi, bütçe ve kesin hesap raporlarını onaylamasıdır. Meclis’in bu yetkisi Anayasa’da çok açıkça belirtildiği şekliyle hükümetler için ‘ibra’ makamındadır. Yani Meclis’ten bütçe yetkisi alamayan veya kesin hesabı kabule mazhar bulunmayan hükümetler ibra edilmemiş sayılırlar.
Anayasamıza göre, Meclis adına bütçe denetimini Sayıştay yapar.
(Koalisyon hükümeti bütçesi) kim tarafından, ne kadar, nereye sarfiyatlar yapıldığı tam olarak takip edilmemektedir. Yani Sayıştay hükümetin geçmiş hesaplarını onaylamamıştır.
Böyle bir yaptırımla karşılaşan hükümetler, eğer hala işbaşındaysa bu vahim bir durumdur.
Çünkü en küçük derneklerde bile geçmiş hesabı kabul edilmeyen, yani ‘ibra’ olmayan yönetimler derhal bir etik olarak görevden çekilir… Hükümet siyasi ahlak gereği bir an önce çekilmelidir.”
2001’de bunu söyleyen Erdoğan’ın bugün yapması gereken iş, siyasi ahlak gereği derhal hükümetten çekilmesi olsa gerektir.
Zira AKP hükümeti, Sayıştay’ı atlatarak, bir köy derneğinde dahi olmayacak akçalı dolapları hükümet düzeyinde çeviriyor.
Hesapları ibra edilmemiş ve Sayıştay tarafından Maliye hesapları uygusuz olduğu raporlanmış Erdoğan hükümeti, hesap vermek veya çekilmek yerine, yasal düzenleme ile Sayıştay’ı halletme yoluna gidiyor.
Anayasa Mahkemesi, AKP’nin Torba Kanunu’nun Sayıştay’ın Türk milleti adına “verimlilik denetimi”ni yasaklayan hükmünü iptal ediyor. Lakin Sayıştay’ı halletmeye kararlı hükümet, bu kez “Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” yapıyor.
Bu teklifle Sayıştay’ın bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırılıyor, denetimi etkisizleştiriliyor.
Anayasa’da Sayıştay denetçilerine dair “savcı” nitelemesi olmamasına rağmen, hükümet yeni teklifle Sayıştay savcılarının TBMM tarafından seçilmelerini öngörüyor.
Hükümet, Anayasa’ya aykırı olarak kendisine bütçe hesabı sormayacak “seçilmiş” Sayıştay savcıları türetiyor.
Böylece bütçeye ilişkin muhtemel hesap ve yargılama manevralarının önü, Meclis çoğunluğunu elinde tutanların seçeceği Sayıştay savcılarıyla baştan kesilmiş oluyor.
Yeni Sayıştay düzenlemesi ile, suyun başında olan iktidara “tüyü bitmemiş yetim hakkı”nı hesapsız yeme yolu, “deveyi havutuyla yutma” imkanı açılıyor.
AKP hükümeti için, meydanları inleten o meşhur “Dicle kenarındaki kuzuyu kurdun kapmasından hesap sorulması” anlayışı, 2001’lerde kaldı. Dicle, Fırat ve Büyük Ortadoğu Projesi coğrafyası artık kurtlar sofrasına döndü; Erdoğan ve AKP hükümeti de maalesef bu projede eş başkanlık yapıyor.
Sayıştay’ın denetleyip soramadığı hesabı, Türk milleti, sandıkta sormalı; hesapsız işler yapan AKP’yi sandığa gömmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019