Türkiye, AKP-PKK süreci ile savruluyor.
Türk milleti, sürecin dışa vuran ve görünen kısmından ziyade, topluma yansıtılmayan yüzünün çok daha büyük riskler taşımasından haklı olarak endişe ediyor.
Haklı olarak diyorum, çünkü AKP kurmayları, PKK ile pazarlık yapılmasını, aylar boyunca ve gün yüzüne çıkıncaya dek "şerefsizlik" olarak niteleyerek bugünlere gelindi.
Milletimiz, sürpriz bir oldu-bittiyle AKP-PKK barış sürecine sürüklendi; bir anda kucağında, devlete, dağa ve dünyaya ferman buyuran bir Apo buldu.
Başbakan R. T. Erdoğan veya PKK terörist başlarının asıl açıklamaları gereken nokta, pazarlıkların topluma dönük yüzü değil, üzerinde çalışılan "gizli ajanda"daki yönüdür.
Bu sürecin "gizli bir ajandası"nın olup-olmadığını ve ajandanın içeriğini topluma açıklamakla öncelikle Erdoğan mükelleftir.
İşin bu yönü, daha önce sergilenen "PKK ile pazarlık-mazarlık yok" yaklaşımıyla geçiştirilemez.
Çünkü AKP-PKK sürecinin İsrail ayağı söz konusudur, Suriye ayağı vardır, ta baştan beri BOP ekseninde Amerika-Avrupa ayağı vardır.
AKP-PKK sürecinin, bütün bu gelişmelere paralel, Rusya, Çin ve İran'la bağlantılı karşı ayakları vardır.
Suriye'ye ilişkin yönü ise işin bam telidir.
Geçen hafta Rusya ve Amerika Dışişleri bakanları bir araya gelerek, Suriye konusunda diplomatik çözüm yollarının daha güçlendiğinin altını çiziyorlar.
Suriye'deki ayartılmış ihtilalci muhalefet hem ağır darbe alıyor, hem birbirlerini kırıyor, hem de dünyadan beklediklerini desteği bulamamanın hayal kırıklığını yaşıyorlar.
Küresel güçlerin Suriye'nin ihtilalci muhaliflerinin başına alay ü vala ile getirdikleri Muaz el-Hatip 20-25 ay sonra istifasını açıklıyor, bu işte yokum diyor. Suriyeli muhalefete katılan birçok eski komutan ve asker, pişmanlık arz ederek Esat saflarına geri dönüyor.
Vaziyet bu iken, AKP yönetimi kraldan daha kralcı kesilerek, Suriye'deki kanlı fitneyi söndürmek yerine, ateşe benzinle gitmeye devam ediyor.
Fakat bu çözülme sürecine paralel olarak İsrail'in baskısı ve Türkiye'ye dönük sürpriz manevraları artıyor.
Amerika'nın gözetimindeki AKP-PKK sürecinde, İsrail, bayram değil-seyran değil, Türkiye'yi öpüyor, AKP'yi öpüyor. Ankara'nın yağdanları ise, duvarları "minnettarız" afişleriyle donatarak toplumdan "sürecin gizli ajandası"nı kaçırmaya çalışıyorlar.
Ancak, Suriye'de Esat yönetimi ve onun yanında tek yürek olan Suriye halkına karşı savaştırılan Türk çocuklarının kimlikleri ve ölüm haberleri Karadeniz başta olmak üzere birçok yörede feryat olarak yankılanıyor.
Ailelerin bir kısmının figanı ve AKP hükümetine yönelik ağır sitemleri internete "kısa filmler" halinde düşüyor.
İsrail ve Amerika, kendi adlarına Suriye'de çarpışan Türk çocuklarının "Ilımlı İslam cihatları"yla bölge politikalarını şekillendiriyor. Mavi Marmara baskınına ilişkin olarak AKP'yi öpen İsrail, Suriye'deki kirli savaşta kimlikleri ve ölüm haberleri sızan Türk çocuklarıyla göğüs kabartıyor.
Uluslararası gözlemciler ve Suriye resmi kaynakları, Haçlı'ya karşı mücadele verdikleri topraklarında 15 bini aşkın Tunus, 3 bini aşkın Türkiyeli, bir o kadar da Katar ve sair Ilımlı İslamcı veya gariban ülkelerin "cihatçı" diye ayartılan savaşçılarının varlığından söz ediyor. Suriye devleti, Türkiye'yi "bir başka ülkede kanlı ihtilale bilfiil ortak olmak" gerekçesiyle uluslararası mahkemeye başvuru hazırlığı yapıyor.
Suriye'de bugüne kadarki manevralarından netice alamayanlar, yeni PKK sürecini Türkiye'nin önüne koydular.
AKP hükümetinin, PKK ile pazarlık sürecinde, öncelikle teröristlerin karga tulumba silahlarıyla birlikte sınır ötesinde hazır kıta bulunmalarını sağlamaya çalışması, ister istemez akl-ı selim sahiplerini işkillendiriyor. Bu yolda AKP hükümetinin, Anayasa'nın değişmez maddelerini değiştirmeye, yeni Anayasa'dan "Türk milleti"ni silmeye varıncaya kadar bir dizi dışa vuran talepleri karşılayacağı görüntüsü vermesi, endişeleri artırıyor.
AKP hükümeti, şu sorunun açıkça cevabını vermelidir: Bugüne kadar PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanan eller, bundan sonra içeriden alacakları tavizler ve özerk vaziyete karşılık, sınır ötesinde Esat yönetimine dönük kanlı bir ihtilalde mi değerlendirecek!?
Apo'nun, Kürt kardeşlerimizin huzuru ve refahıyla hiçbir ilişkisi olmayan taleplerinin karşılanmasında İsrail ve Amerika'nın bastırması bundan mıdır?!
Bütün bu gelişmeler, AKP-PKK sürecinin dışa vuran taleplerin ve ana başlıkların ötesinde "gizli bir ajanda"sı olduğu endişelerini haklı çıkartıyor.
Erdoğan ve AKP hükümetinin en acil yapması gereken iş, "sürecin gizli ajandası"na dair Türk milletini tatmin etmektir.
Türk milleti, sürecin dışa vuran ve görünen kısmından ziyade, topluma yansıtılmayan yüzünün çok daha büyük riskler taşımasından haklı olarak endişe ediyor.
Haklı olarak diyorum, çünkü AKP kurmayları, PKK ile pazarlık yapılmasını, aylar boyunca ve gün yüzüne çıkıncaya dek "şerefsizlik" olarak niteleyerek bugünlere gelindi.
Milletimiz, sürpriz bir oldu-bittiyle AKP-PKK barış sürecine sürüklendi; bir anda kucağında, devlete, dağa ve dünyaya ferman buyuran bir Apo buldu.
Başbakan R. T. Erdoğan veya PKK terörist başlarının asıl açıklamaları gereken nokta, pazarlıkların topluma dönük yüzü değil, üzerinde çalışılan "gizli ajanda"daki yönüdür.
Bu sürecin "gizli bir ajandası"nın olup-olmadığını ve ajandanın içeriğini topluma açıklamakla öncelikle Erdoğan mükelleftir.
İşin bu yönü, daha önce sergilenen "PKK ile pazarlık-mazarlık yok" yaklaşımıyla geçiştirilemez.
Çünkü AKP-PKK sürecinin İsrail ayağı söz konusudur, Suriye ayağı vardır, ta baştan beri BOP ekseninde Amerika-Avrupa ayağı vardır.
AKP-PKK sürecinin, bütün bu gelişmelere paralel, Rusya, Çin ve İran'la bağlantılı karşı ayakları vardır.
Suriye'ye ilişkin yönü ise işin bam telidir.
Geçen hafta Rusya ve Amerika Dışişleri bakanları bir araya gelerek, Suriye konusunda diplomatik çözüm yollarının daha güçlendiğinin altını çiziyorlar.
Suriye'deki ayartılmış ihtilalci muhalefet hem ağır darbe alıyor, hem birbirlerini kırıyor, hem de dünyadan beklediklerini desteği bulamamanın hayal kırıklığını yaşıyorlar.
Küresel güçlerin Suriye'nin ihtilalci muhaliflerinin başına alay ü vala ile getirdikleri Muaz el-Hatip 20-25 ay sonra istifasını açıklıyor, bu işte yokum diyor. Suriyeli muhalefete katılan birçok eski komutan ve asker, pişmanlık arz ederek Esat saflarına geri dönüyor.
Vaziyet bu iken, AKP yönetimi kraldan daha kralcı kesilerek, Suriye'deki kanlı fitneyi söndürmek yerine, ateşe benzinle gitmeye devam ediyor.
Fakat bu çözülme sürecine paralel olarak İsrail'in baskısı ve Türkiye'ye dönük sürpriz manevraları artıyor.
Amerika'nın gözetimindeki AKP-PKK sürecinde, İsrail, bayram değil-seyran değil, Türkiye'yi öpüyor, AKP'yi öpüyor. Ankara'nın yağdanları ise, duvarları "minnettarız" afişleriyle donatarak toplumdan "sürecin gizli ajandası"nı kaçırmaya çalışıyorlar.
Ancak, Suriye'de Esat yönetimi ve onun yanında tek yürek olan Suriye halkına karşı savaştırılan Türk çocuklarının kimlikleri ve ölüm haberleri Karadeniz başta olmak üzere birçok yörede feryat olarak yankılanıyor.
Ailelerin bir kısmının figanı ve AKP hükümetine yönelik ağır sitemleri internete "kısa filmler" halinde düşüyor.
İsrail ve Amerika, kendi adlarına Suriye'de çarpışan Türk çocuklarının "Ilımlı İslam cihatları"yla bölge politikalarını şekillendiriyor. Mavi Marmara baskınına ilişkin olarak AKP'yi öpen İsrail, Suriye'deki kirli savaşta kimlikleri ve ölüm haberleri sızan Türk çocuklarıyla göğüs kabartıyor.
Uluslararası gözlemciler ve Suriye resmi kaynakları, Haçlı'ya karşı mücadele verdikleri topraklarında 15 bini aşkın Tunus, 3 bini aşkın Türkiyeli, bir o kadar da Katar ve sair Ilımlı İslamcı veya gariban ülkelerin "cihatçı" diye ayartılan savaşçılarının varlığından söz ediyor. Suriye devleti, Türkiye'yi "bir başka ülkede kanlı ihtilale bilfiil ortak olmak" gerekçesiyle uluslararası mahkemeye başvuru hazırlığı yapıyor.
Suriye'de bugüne kadarki manevralarından netice alamayanlar, yeni PKK sürecini Türkiye'nin önüne koydular.
AKP hükümetinin, PKK ile pazarlık sürecinde, öncelikle teröristlerin karga tulumba silahlarıyla birlikte sınır ötesinde hazır kıta bulunmalarını sağlamaya çalışması, ister istemez akl-ı selim sahiplerini işkillendiriyor. Bu yolda AKP hükümetinin, Anayasa'nın değişmez maddelerini değiştirmeye, yeni Anayasa'dan "Türk milleti"ni silmeye varıncaya kadar bir dizi dışa vuran talepleri karşılayacağı görüntüsü vermesi, endişeleri artırıyor.
AKP hükümeti, şu sorunun açıkça cevabını vermelidir: Bugüne kadar PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanan eller, bundan sonra içeriden alacakları tavizler ve özerk vaziyete karşılık, sınır ötesinde Esat yönetimine dönük kanlı bir ihtilalde mi değerlendirecek!?
Apo'nun, Kürt kardeşlerimizin huzuru ve refahıyla hiçbir ilişkisi olmayan taleplerinin karşılanmasında İsrail ve Amerika'nın bastırması bundan mıdır?!
Bütün bu gelişmeler, AKP-PKK sürecinin dışa vuran taleplerin ve ana başlıkların ötesinde "gizli bir ajanda"sı olduğu endişelerini haklı çıkartıyor.
Erdoğan ve AKP hükümetinin en acil yapması gereken iş, "sürecin gizli ajandası"na dair Türk milletini tatmin etmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019