Akıl, iman ve insan
Muhammed bin Müslim'den, dedi ki: İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurdular: “Allah aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, geldi; "Geri git." dedi, gitti
04.03.2025 16:41:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Muhammed bin Müslim'den, dedi ki: İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurdular: "Allah aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, geldi; "Geri git." dedi, gitti.
Bunun üzerine: "İzzet ve celâlime andolsun ki" buyurdu; "katımda senden daha sevimli başka bir mahlûk yaratmadım. Seni ancak sevdiğim kimsede kemale erdiririm. Bil ki, ben ancak sana emreder, seni sakındırırım; seni cezalandırır, seni ödüllendiririm."
Esbağ bin Nübate'den, dedi ki: İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurdular: Cebrail, Âdem aleyhisselam'a inerek; "Ey Âdem! Ben üç şeyden birini seçmekte seni serbest bırakmaya emrolundum; onlardan birini seç, diğer ikisini de bırak." dedi.
Âdem: "Ey Cebrail, o üç şey nedir?" diye sordu.
Cebrail: "Akıl, hayâ ve dindir." dedi.
Âdem: "Ben aklı seçtim." dedi.
Cebrail, hayâ ve dine: "Haydin onu (aklı) yalnız bırakıp geri dönün." dedi.
Bunun üzerine hayâ ve din: "Ey Cebrail, bize akıl neredeyse orada olmamız emredilmiştir." dediler. Cebrail: "Öyleyse siz bilirsiniz." deyip yükseldi.
Muhammed bin Abdulcebbar'dan, o da ashabımızın birinden, o da merfu olarak Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'dan rivayet eden birinden, dedi ki: İmam'a: "Akıl nedir?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Akıl, kendisiyle Allah'a kulluk edilen ve cennet kazanılan şeydir." Ben: "O halde Muaviye'deki neydi?" diye sordum.
İmam: "O, kurnazlık idi; şeytanet idi. O akla benzer; ama akıl değildir." buyurdular.
Hasan bin Cehm'den, dedi ki: Hz. İmam Rıza aleyhisselâm'ın şöyle buyurduklarını duydum: "Her kişinin dostu, aklıdır; düşmanı ise, cehlidir, (akılsızlığıdır)."
Hasan bin Cehm'den, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan (İmam Rıza) aleyhisselâm'a dedim ki: "Bizim bölgemizde sizleri seven; fakat gerekli kararlılığa sahip olmayan ve sadece bunu (bu inanca sahip olduklarını derinliğine inmeden) dilleriyle söyleyen bazı insanlar vardır. (Bunlar hakkında ne dersiniz?)"
İmam aleyhisselam buyurdular ki: "Onlar, Allah'ın kınadığı kimselerden değildirler. Çünkü Allah: "…Ey basiret sahipleri! İbret alın." buyurmaktadır."
İshak bin Ammar'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Kimin aklı olursa, dini de olur; kimin de dini olursa, cennete girer."
Ebu'l-Carud'dan, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Allah, kıyamet günü kullarını, dünyada kendilerine verdiği akıl ölçüsünde hesaba çeker."
Süleyman Deylemî'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a falanca şahsın ibadeti, dindarlığı ve faziletinden bahsettim.
"Aklı nasıldır?" buyurdular.
"Bilmiyorum." dedim.
Bunun üzerine şöyle buyurdular: "Kuşkusuz (Allah'ın vereceği) sevap, kişinin aklına göre olur. İsrailoğullarından bir adam, yemyeşil, ağaçlarla dolu, içinden ırmaklar akan bir adada Allah'a ibadet etmekle meşguldü.
(Bir gün) meleklerden biri ona uğrayınca: "Rabbim, bu kuluna vereceğin sevabı bana göster!" diye yakardı. Allah Tealâ, ona vereceği sevabı kendisine gösterince melek onu az buldu.
Bu arada Allah Tealâ meleğe, bu adamla birlikte olmasını vahyetti. Melek, bir insan görünümünde onun yanına vardı.
Adam: "Sen kimsin?" diye sordu. Melek: "Ben, Allah'a ibadet etmekle gününü geçiren biriyim. Senin ününü ve burada ibadet ettiğini duydum, seninle birlikte Allah'a ibadet etmeye geldim." diye cevap verdi.
Melek, o günü onunla birlikte geçirdi. Ertesi gün olunca ona: "Burası çok güzel ve iç açıcı bir yerdir, ibadet etmek için bire birdir." dedi.
Âbid adam: "Ama buranın bir kusuru var…" dedi.
Melek: "Nedir o kusur?" diye sordu.
Âbid: "Rabbimizin bir hayvanı yoktur. Eğer bir eşeği olsaydı, burada otlatırdık. Bu otlar zayi olup gidiyor!" dedi.
Melek abide: "Yani Rabbinin bir eşeği yok mu?" diye sordu.
Âbid: "Eğer olsaydı, bunca ot zayi olur muydu?!" dedi.
Bunun üzerine Allah meleğe: "Ben, ancak aklı oranında ona sevap veririm." diye vahyetti."
Sekunî'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselâm şöyle buyurdular: Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi buyurdular ki: "Birinin iyi halini duyduğunuz zaman, asıl aklının iyiliğine bakın; çünkü aklıyla mükâfatlandırılacaktır."
Abdullah bin Sina'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a abdest ve namazda vesveseye yakalanmış bir adamdan bahsedip aynı zamanda akıllı bir kişi olduğunu söyledim Ebu Abdullah aleyhisselam: "Şeytana itaat ediyorken, aklı nerede onun?" diye buyurdular. İmam'a: "Nasıl şeytana itaat ediyor?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Ona sor bakalım; bu vesvese kendisine nereden geliyor? Hiç kuşkusuz sana: "Bu şeytanın işidir." diyecektir."
Ahmed bin Muhammed bin Halid'den, o da ashabının birinden, o da merfu olarak Resulullah'tan naklen, dedi ki:
Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi şöyle buyurdular: "Allah, kullarına akıldan daha üstün bir şey paylamamıştır. Akıllının uykusu cahilin (akılsızın) uyanıklığından yeğdir. Akıllının durması, cahilin hareketinden yeğdir.
Allah, hiçbir nebi ve resulü, aklını kemale erdirmeden ve aklı bütün ümmetinin aklından daha üstün olmadan göndermemiştir. Peygamberin içinde gizlediği (düşüncesi), çaba gösterenlerin çaba göstermelerinden (eylemlerinden) daha üstündür.
Kul, Allah'tan olduğunu akledip kavramadan, Allah'ın farzlarını yerine getiremez. İbadet edenlerin tümü, ibadetlerinin değeri noktasında akıllının ulaştığı yere ulaşamaz. Ve akıllılar, yüce Allah'ın haklarında: "…Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar." buyurduğu özlü kimselerdir." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Bunun üzerine: "İzzet ve celâlime andolsun ki" buyurdu; "katımda senden daha sevimli başka bir mahlûk yaratmadım. Seni ancak sevdiğim kimsede kemale erdiririm. Bil ki, ben ancak sana emreder, seni sakındırırım; seni cezalandırır, seni ödüllendiririm."
Esbağ bin Nübate'den, dedi ki: İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurdular: Cebrail, Âdem aleyhisselam'a inerek; "Ey Âdem! Ben üç şeyden birini seçmekte seni serbest bırakmaya emrolundum; onlardan birini seç, diğer ikisini de bırak." dedi.
Âdem: "Ey Cebrail, o üç şey nedir?" diye sordu.
Cebrail: "Akıl, hayâ ve dindir." dedi.
Âdem: "Ben aklı seçtim." dedi.
Cebrail, hayâ ve dine: "Haydin onu (aklı) yalnız bırakıp geri dönün." dedi.
Bunun üzerine hayâ ve din: "Ey Cebrail, bize akıl neredeyse orada olmamız emredilmiştir." dediler. Cebrail: "Öyleyse siz bilirsiniz." deyip yükseldi.
Muhammed bin Abdulcebbar'dan, o da ashabımızın birinden, o da merfu olarak Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'dan rivayet eden birinden, dedi ki: İmam'a: "Akıl nedir?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Akıl, kendisiyle Allah'a kulluk edilen ve cennet kazanılan şeydir." Ben: "O halde Muaviye'deki neydi?" diye sordum.
İmam: "O, kurnazlık idi; şeytanet idi. O akla benzer; ama akıl değildir." buyurdular.
Hasan bin Cehm'den, dedi ki: Hz. İmam Rıza aleyhisselâm'ın şöyle buyurduklarını duydum: "Her kişinin dostu, aklıdır; düşmanı ise, cehlidir, (akılsızlığıdır)."
Hasan bin Cehm'den, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan (İmam Rıza) aleyhisselâm'a dedim ki: "Bizim bölgemizde sizleri seven; fakat gerekli kararlılığa sahip olmayan ve sadece bunu (bu inanca sahip olduklarını derinliğine inmeden) dilleriyle söyleyen bazı insanlar vardır. (Bunlar hakkında ne dersiniz?)"
İmam aleyhisselam buyurdular ki: "Onlar, Allah'ın kınadığı kimselerden değildirler. Çünkü Allah: "…Ey basiret sahipleri! İbret alın." buyurmaktadır."
İshak bin Ammar'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Kimin aklı olursa, dini de olur; kimin de dini olursa, cennete girer."
Ebu'l-Carud'dan, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Allah, kıyamet günü kullarını, dünyada kendilerine verdiği akıl ölçüsünde hesaba çeker."
Süleyman Deylemî'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a falanca şahsın ibadeti, dindarlığı ve faziletinden bahsettim.
"Aklı nasıldır?" buyurdular.
"Bilmiyorum." dedim.
Bunun üzerine şöyle buyurdular: "Kuşkusuz (Allah'ın vereceği) sevap, kişinin aklına göre olur. İsrailoğullarından bir adam, yemyeşil, ağaçlarla dolu, içinden ırmaklar akan bir adada Allah'a ibadet etmekle meşguldü.
(Bir gün) meleklerden biri ona uğrayınca: "Rabbim, bu kuluna vereceğin sevabı bana göster!" diye yakardı. Allah Tealâ, ona vereceği sevabı kendisine gösterince melek onu az buldu.
Bu arada Allah Tealâ meleğe, bu adamla birlikte olmasını vahyetti. Melek, bir insan görünümünde onun yanına vardı.
Adam: "Sen kimsin?" diye sordu. Melek: "Ben, Allah'a ibadet etmekle gününü geçiren biriyim. Senin ününü ve burada ibadet ettiğini duydum, seninle birlikte Allah'a ibadet etmeye geldim." diye cevap verdi.
Melek, o günü onunla birlikte geçirdi. Ertesi gün olunca ona: "Burası çok güzel ve iç açıcı bir yerdir, ibadet etmek için bire birdir." dedi.
Âbid adam: "Ama buranın bir kusuru var…" dedi.
Melek: "Nedir o kusur?" diye sordu.
Âbid: "Rabbimizin bir hayvanı yoktur. Eğer bir eşeği olsaydı, burada otlatırdık. Bu otlar zayi olup gidiyor!" dedi.
Melek abide: "Yani Rabbinin bir eşeği yok mu?" diye sordu.
Âbid: "Eğer olsaydı, bunca ot zayi olur muydu?!" dedi.
Bunun üzerine Allah meleğe: "Ben, ancak aklı oranında ona sevap veririm." diye vahyetti."
Sekunî'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselâm şöyle buyurdular: Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi buyurdular ki: "Birinin iyi halini duyduğunuz zaman, asıl aklının iyiliğine bakın; çünkü aklıyla mükâfatlandırılacaktır."
Abdullah bin Sina'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a abdest ve namazda vesveseye yakalanmış bir adamdan bahsedip aynı zamanda akıllı bir kişi olduğunu söyledim Ebu Abdullah aleyhisselam: "Şeytana itaat ediyorken, aklı nerede onun?" diye buyurdular. İmam'a: "Nasıl şeytana itaat ediyor?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Ona sor bakalım; bu vesvese kendisine nereden geliyor? Hiç kuşkusuz sana: "Bu şeytanın işidir." diyecektir."
Ahmed bin Muhammed bin Halid'den, o da ashabının birinden, o da merfu olarak Resulullah'tan naklen, dedi ki:
Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi şöyle buyurdular: "Allah, kullarına akıldan daha üstün bir şey paylamamıştır. Akıllının uykusu cahilin (akılsızın) uyanıklığından yeğdir. Akıllının durması, cahilin hareketinden yeğdir.
Allah, hiçbir nebi ve resulü, aklını kemale erdirmeden ve aklı bütün ümmetinin aklından daha üstün olmadan göndermemiştir. Peygamberin içinde gizlediği (düşüncesi), çaba gösterenlerin çaba göstermelerinden (eylemlerinden) daha üstündür.
Kul, Allah'tan olduğunu akledip kavramadan, Allah'ın farzlarını yerine getiremez. İbadet edenlerin tümü, ibadetlerinin değeri noktasında akıllının ulaştığı yere ulaşamaz. Ve akıllılar, yüce Allah'ın haklarında: "…Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar." buyurduğu özlü kimselerdir." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.