Bir bölgenin ya da bir devletin yer altı, yer üstü ve tabii (turizm) kaynaklarının birkaç kişi, gurup veya bir zihniyetin tekeline geçmesi, tahakkümü altına girmesi, bu mutlu azınlığın, bu kaynakları işlemek için yine bu toprak parçalarındaki insanları (asıl sahipleri) çok düşük ücretlerle, karın tokluğuna çalıştırmasına, 1800 ve 1900'li yıllarda sömürgecilik, kölelik vs. denirdi. Şimdi serbest piyasa, liberalizm vs. deniyor. Eskiden bu mantık (sömürgecilik) egemenliği için güç kullanırdı, silah kullanırdı. Şimdi bankaları kullanıyor, faizi kullanıyor. Silahları ise görülebilecek bir yerde muhafaza ediyorlar. Bu sömürgeci mantık, milletlerin, halkların sadece maddi kaynaklarına müdahale ile yetinmiyor ve tarihi, kültürel ve dini yapıların da müdahale ediyordu. Fakat çağımızda iletişimin olanaklarının artması ile bu alanda dışarıdan müdahalelerde zorlanmaya başladılar. İsim değiştirdiler, taktik değiştirdiler?Aynen köleliğe, sömürgeciliğe yeni tanımlamalar getirdikleri gibi milli ve manevi hayatın sömürülmesine de yeni adlar ve tanımlamalar getirildi. Demokrasi denildi, hukuk denildi, çağdaşlık denildi, diyalog denildi, medeniyetler ittifakı denildi vs. Ve bu tanımlamalarının içini yine o toplumlardan devşirdikleri adı dinci, laikçi, milliyetçi vs. olarak anılan kişi ve anlayışlara dolduruldu. Yani haçlının, o eski sınırları belli sömürge imparatorlukları şimdi bütün dünyayı tahakkümü altına aldı. Devletimiz ve milletimiz, maddi ve manevi bir sömürge, işgal dönemi yaşamaktadır. Özelleştirme adı altında madenlerimiz yabancı güçlerin tekeline geçmiştir. Yine bu mantıkla devlet kurumları, mutlu azınlığın tekeline bırakılmıştır. Devletimiz ekonomi ve para politikalarını, özel bankacılık, devamlı ve sürdürülebilir borçlanma artı faiz yoluyla hem kendini, hem de milletimizi adeta yabancıların kölesi durumuna düşürmüştür. Milli ve manevi sahadaki işgal ve sömürgecilik ise adeta tavan yapmış durumda. Değerlerimiz o kadar yıpratıldı, sağa sola çekildi ve şahsi menfaatler için kullanıldı ki, insanımız artık doğruyu yanlış, yanlışı doğru olarak kabul eder hale geldi?Geçtiğimiz günlerde Çanakkale Şehitlerini ve İstiklal Marşımızın kabulünü ve yazarı Milli Şairimiz M. Akif'i rahmet ve dualarla andık. Allah (c.c) onlardan razı olsun. Çanakkale'de bu millet, bir bilek, bir yürekti. Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. yoktu. Türk Milleti vardı. Ben Türküm, diyen kahraman ecdadımız vardı. İşte bu ruh, İngiliz'e, Fransız'a, İtalyan'a vs. Çanakkale'de geçit vermedi, haçlıya, emperyaliste "dur" dedi, durdurdu?M. Akif Ersoy Arnavut'tu. Ama her daim, göğsünü gere gere "ben Türk'ün" dedi. Çünkü tarih şahitti ki, Türk demek İslam demekti. İslam demek, Türk demekti. Onun için bu Millete "korkma" diye hitap etti. Ne acıdır ki! Türk'üm, demekten utanan, açıkça "Türk" varlığına savaş açan, Türklüğü, kendince ayaklar altına almaya kalkanlar, Çanakkale anma günlerinde dinden, imandan, şahadetten vs. ahkam kesmeye devam ediyorlar. M. Akif'ten dizeler okuyup, yine M. Akif üzerinden Çanakkale'nin büyük komutanı ulu önder Atatürk'e dil uzatmaya çalışıyorlar. Daha da acı olanı ise lafa kanan insanımız, duygu dolu gözlerle, geçmişimize hakaretler yağdıran, inkar eden, bizi aldatan bu insanları yine insanımızın alkışlamasıdır.M. Akif, sözde din adına, millet adına, devlet adına haçlılara göz kırpanlara, dost olanlara, onlardan medet umanlara şöyle sesleniyordu?Tükürün Ehl-i Salîb'in (Yahudi Ve Hıristiyanların) o hayâsız yüzüne! Tükürün onların asla güvenilmez sözüne! Medeniyet denilen maskara mahlûku görün Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün?"Evet Kardeşim! M. Akif, batıya, batı ile ittifaklar kuranlara, teslimiyet belgeleri imzalayanlara dost, diye yutturanlara "tükürün" diyor. Maden Akif'i seviyorsun! O halde alkışlama, tükür?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025