Bugün, kıymetli okuyucu değişik bir yol deneyeceğiz. Türkiye'nin meselelerine çok değişik bir açıdan, olabildiğince yukarıdan, en tepesinden bakmaya çalışacağız.
Türkiye'ye ve Ankara'ya Türkiye'nin çatısından, Ağrı Dağı'ndan bakacağız.
Bakın Türkiye'nin doğusunu Ermenistan olarak gösteren CNN'in (ki kontrolu CIA'nın elindedir) Türkiye versiyonunda görev yapan M.Ali Birand, Spor Bakanı Ünlü'nün Ağrı tırmanışını nasıl verdi: "Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü, 2'nci kez Ağrı Dağı'nın zirvesine çıkınca, 'dostluk ve barış' için karlı zirveye kır çiçeklerinden bir demet bırakmış. Ermeniler'in Ağrı konusundaki duyarlılığı düşünülürse, güzel bir jest. İstiklal Marşı'nın ne zaman söyleneceği saptanmıştır. Sevgili Bakan istiklal ile ne mesaj vermiş olabilir? Okuyucular tam anlayamamışlar. Herhalde 'Bu topraklar bizim malımızdır' demek istemiştir."
Bu adamın, Türkiye'de bir televizyonun haber programcısı, bir gazetenin de köşe yazarı olduğu göze alınırsa memleketin ne halde olduğu buradan, Ağrı'dan çok iyi görünüyor.
Türk Ağrı'ya çıkınca Ermeniler üzülmesin diye çiçek bırakılması iyi olmuş. Çiçek herhalde, mutlaka Ermenilerin hassasiyetini gidermek için bırakılmış, bundan sonra da çıkanların aklında olsun(muş).. Böyle "duyarlığı" ancak M.Ali Birand'lar düşünebilir kıymetli okuyucu.
Yâni şimdi Ağrı tırmanıcıları, konaklamak için kamp kurdukları gecenin sabahında doğanın çağrısına uyarak "def'i hâcet"te bulunduklarında da Ermeniler'den özür mü dilemeliler onların Ağrı konusunda "duyarlılıklarını" bildikleri için?
Yahu millet, ümmet-i Muhammed; yok mu bu memleketin sahibi? Eline kalem-ekran geçiren bu kadar pervâsızca her şeye dil uzatabilecek mi?
Yoksa Birand; hazine arazilerinin yabancılara satışı yasası onaylandıktan sonra, kulağı delik ya; Ağrı'nın Ermenilere satılacağını duydu da onlara bir "jest" de mi bulunuyor?
Ve CNN'in Türkiye versiyonunun ünlü anchorman'i devam ediyor yazısında;
"Kriz önümüzdeki -en az- iki yıllık süreç içinde, herkesi etkileyecek. İster istemez TSK'yı da etkileyecektir. İşin güç yanı, koşullar da değişmiştir. Artık kamuoyunun gözünde doğu-batı çatışması, komünizm tehlikesi yoktur. PKK terörü -yüzde yüz olmasa dahi- günlük yaşamımızdan çıkmıştır.Kökten dincilik gerilimi bitmiştir. Dış tehditler de büyük oranda küçülmüştür. Artık Ege'de bir savaştan söz etmek son derece güçtür. Türk-Yunan yakınlaşması, artık eski yıllara geri dönülemez bir süreç başlatmıştır. Kıbrıs bir savaş tehdidi yaratamaz. Irak-Suriye-İran üçlüsünün kanatları kırılmış ve Türkiye için "alt düzey tehdit" noktasına gerilemiştir. Böyle bir manzarada, kamuoyu, TSK harcamalarını çok daha dikkatli şekilde incelemeye alacaktır. Milli Eğitim, Sağlık veya İçişleri Bakanlıkları'nın harcamalarıyla karşılaştırılacaktır. Bu alanlarda hizmet veren personel de kendi durumlarının, güvenlik hizmetlerine göre dengelenmesini isteyeceklerdir."
Görüyor musunuz ağzından bal damlıyor adamın; sanki cennette yaşıyoruz. Her türlü problemimiz, iç ve dış tehditler sihirli bir el değmişçesine yok olmuş, bitmiş. Türkiye'yi paraşütle bu coğrafyadan alıp ne bileyim, Yeni Zelânda'ya yahut Kanada filân gibi bir yerlere götürmüşler, ortalık güllük gülistanlık, hiçbir komşusu ile hiçbir problemi yok Türkiye'nin...
Dolayısı ile artık orduya, silâha, askere lüzum yok; sağlık, eğitim ve iç işleri ile uğraşabiliriz. Bu sektörlerin mensuplarına da iyi maaş vermeliyiz, sonra onlar kendi paralarını askerinkiyle kıyaslarlar ha!
Hiç sıkılmadan kamuoyu orduya; kamu görevlileri de askerî personele karşı bu kadar kolay ve ustalıkla kışkırtılabilir mi? Birand'ın çizdiği tablo uyarınca "Ulusal Güvenlik"le ilgili bir problemimiz kalmadığına göre orduya ve personeline lüzum yok ki silâhlanmaya para harcayıp, maaş verelim! Hem şu "ulusal güvenlik" kavramını bir yerlerden hatırlıyor musunuz?
İşte takdir-i İlâhi; M.Ali Birand bu yazıyı köşesinde, Mesut Yılmaz'ın tekrar Genel Başkan seçildiği parti kongresinde "Ulusal Güvenlik"le ilgili bir konuşma yaptığı gün yazdı. Her ikisinin de Ulusal Güvenlik anlayışlarının ne kadar benzer olduğunu fark ediyor musunuz?
Türkiye ve Ankara'ya, Ermenilerin "duyarlı" olduğu Ağrı'dan bakınca olaylar çok açık ve net görülüyor kıymetli okuyucu.
Türkiye'ye ve Ankara'ya Türkiye'nin çatısından, Ağrı Dağı'ndan bakacağız.
Bakın Türkiye'nin doğusunu Ermenistan olarak gösteren CNN'in (ki kontrolu CIA'nın elindedir) Türkiye versiyonunda görev yapan M.Ali Birand, Spor Bakanı Ünlü'nün Ağrı tırmanışını nasıl verdi: "Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü, 2'nci kez Ağrı Dağı'nın zirvesine çıkınca, 'dostluk ve barış' için karlı zirveye kır çiçeklerinden bir demet bırakmış. Ermeniler'in Ağrı konusundaki duyarlılığı düşünülürse, güzel bir jest. İstiklal Marşı'nın ne zaman söyleneceği saptanmıştır. Sevgili Bakan istiklal ile ne mesaj vermiş olabilir? Okuyucular tam anlayamamışlar. Herhalde 'Bu topraklar bizim malımızdır' demek istemiştir."
Bu adamın, Türkiye'de bir televizyonun haber programcısı, bir gazetenin de köşe yazarı olduğu göze alınırsa memleketin ne halde olduğu buradan, Ağrı'dan çok iyi görünüyor.
Türk Ağrı'ya çıkınca Ermeniler üzülmesin diye çiçek bırakılması iyi olmuş. Çiçek herhalde, mutlaka Ermenilerin hassasiyetini gidermek için bırakılmış, bundan sonra da çıkanların aklında olsun(muş).. Böyle "duyarlığı" ancak M.Ali Birand'lar düşünebilir kıymetli okuyucu.
Yâni şimdi Ağrı tırmanıcıları, konaklamak için kamp kurdukları gecenin sabahında doğanın çağrısına uyarak "def'i hâcet"te bulunduklarında da Ermeniler'den özür mü dilemeliler onların Ağrı konusunda "duyarlılıklarını" bildikleri için?
Yahu millet, ümmet-i Muhammed; yok mu bu memleketin sahibi? Eline kalem-ekran geçiren bu kadar pervâsızca her şeye dil uzatabilecek mi?
Yoksa Birand; hazine arazilerinin yabancılara satışı yasası onaylandıktan sonra, kulağı delik ya; Ağrı'nın Ermenilere satılacağını duydu da onlara bir "jest" de mi bulunuyor?
Ve CNN'in Türkiye versiyonunun ünlü anchorman'i devam ediyor yazısında;
"Kriz önümüzdeki -en az- iki yıllık süreç içinde, herkesi etkileyecek. İster istemez TSK'yı da etkileyecektir. İşin güç yanı, koşullar da değişmiştir. Artık kamuoyunun gözünde doğu-batı çatışması, komünizm tehlikesi yoktur. PKK terörü -yüzde yüz olmasa dahi- günlük yaşamımızdan çıkmıştır.Kökten dincilik gerilimi bitmiştir. Dış tehditler de büyük oranda küçülmüştür. Artık Ege'de bir savaştan söz etmek son derece güçtür. Türk-Yunan yakınlaşması, artık eski yıllara geri dönülemez bir süreç başlatmıştır. Kıbrıs bir savaş tehdidi yaratamaz. Irak-Suriye-İran üçlüsünün kanatları kırılmış ve Türkiye için "alt düzey tehdit" noktasına gerilemiştir. Böyle bir manzarada, kamuoyu, TSK harcamalarını çok daha dikkatli şekilde incelemeye alacaktır. Milli Eğitim, Sağlık veya İçişleri Bakanlıkları'nın harcamalarıyla karşılaştırılacaktır. Bu alanlarda hizmet veren personel de kendi durumlarının, güvenlik hizmetlerine göre dengelenmesini isteyeceklerdir."
Görüyor musunuz ağzından bal damlıyor adamın; sanki cennette yaşıyoruz. Her türlü problemimiz, iç ve dış tehditler sihirli bir el değmişçesine yok olmuş, bitmiş. Türkiye'yi paraşütle bu coğrafyadan alıp ne bileyim, Yeni Zelânda'ya yahut Kanada filân gibi bir yerlere götürmüşler, ortalık güllük gülistanlık, hiçbir komşusu ile hiçbir problemi yok Türkiye'nin...
Dolayısı ile artık orduya, silâha, askere lüzum yok; sağlık, eğitim ve iç işleri ile uğraşabiliriz. Bu sektörlerin mensuplarına da iyi maaş vermeliyiz, sonra onlar kendi paralarını askerinkiyle kıyaslarlar ha!
Hiç sıkılmadan kamuoyu orduya; kamu görevlileri de askerî personele karşı bu kadar kolay ve ustalıkla kışkırtılabilir mi? Birand'ın çizdiği tablo uyarınca "Ulusal Güvenlik"le ilgili bir problemimiz kalmadığına göre orduya ve personeline lüzum yok ki silâhlanmaya para harcayıp, maaş verelim! Hem şu "ulusal güvenlik" kavramını bir yerlerden hatırlıyor musunuz?
İşte takdir-i İlâhi; M.Ali Birand bu yazıyı köşesinde, Mesut Yılmaz'ın tekrar Genel Başkan seçildiği parti kongresinde "Ulusal Güvenlik"le ilgili bir konuşma yaptığı gün yazdı. Her ikisinin de Ulusal Güvenlik anlayışlarının ne kadar benzer olduğunu fark ediyor musunuz?
Türkiye ve Ankara'ya, Ermenilerin "duyarlı" olduğu Ağrı'dan bakınca olaylar çok açık ve net görülüyor kıymetli okuyucu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002