ABD'nin Ortadoğu'daki bütün işgal gerekçeleri fos çıkmasına rağmen bu sahte gerekçeleri sunarak Ortadoğu'ya yerleşmeye devam ediyor.
Irak'ı kitle imha silahı var gerekçesiyle işgal etti ama bizzat kendi Dışişleri Bakanı Colin Powell kitle imha silahının olmadığını yıllar sonra itiraf etti.
Ama bu itirafın ne anlamı var?
Sahte bir gerekçeyle işgal, ardından milyonlarca Müslüman'ın katliamı, tecavüzü?
Peki, İslam ülkeleri başta Türkiye olmak üzere bunun hesabını sordu mu? Bırakın sormayı, yanında yer aldı, desteklerini sundular. Yakın bir zaman içinde sıranın kendilerine geleceğini de bilerek? Peki, sözde barışı tesis için oluşturulan Birleşmiş Milletler'den (BM) ses çıktı mı? Nasıl çıksın ki, ipi ABD'in elinde?
Beyler! Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kötülük yapanın yaptığı yanında kâr kalıyor. Küreselleşmeye değil, küresel adalete ihtiyacımız var. İnsanlık olarak, bu adaleti sağlayacak gerçek liderlere ve doğru sistemlere açız.
Bakın, aynı ABD, Fransa'yı ve İngiltere'yi de yanına alarak başka bir İslam ülkesi olan Suriye'ye füze saldırısı gerçekleştirdi, hem de 100'ün üzerinde? Gerekçe neydi? Esad'ın sözde kimyasal silah üretip kullanmasıydı.
Peki, doğru muydu bu gerekçe?
BM, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) heyetini denetlemek için Doğu Guta'ya, Duma'ya gönderdi. Heyet Cumartesi sabahı Duma'ya ulaştı, ABD ve ortakları aynı sabah füze fırlatmaya başladı.
ABD'nin mesajı açıktı: "Gerekçe, BM, heyet, hukuk, uluslar arası toplum tanımam."
İşin tuhafı ise "hiçbir kural tanımam" diyen ABD, diğer ülkelere baskı, şantaj yaparken, yaptırımlarla tehdit ederken, uluslar arası topluma uymamakla, hukuka ve demokrasiye aykırılıkla suçlayabiliyor. Ama hesap soran var mı? ABD, demokrasi diye diye tüm dünyaya Teksas kurallarını getirdi. "Ben hukuka uymam, çünkü hukuk benim" modunda?
OPCW heyeti, Duma'da yaptıkları çalışmalar sonucunda, ABD'nin zehirli kimyasal maddeler bulunduğu gerekçesi ile Suriye'de vurduğu tesislerden biri olan Barza Araştırma Merkezi'nde kimyasal silah depolanmadığını doğruladı. Barza Araştırma Merkezi daha vurulduğu gün Suriyeli yetkililer buranın kanser ilacı üretim merkezi olduğunu açıklamışlardı. Dünya Suriye'ye inanmadı, ABD'ye inandı, sonuç?
ABD palavralarına devam ediyor, dünya da onu izlemeye? Bütün bu yalanları belgelerle, itiraflarla açığa çıkan ABD esasen savaş suçlusudur ve yargılanmalıdır. Bu yargısız infazlara neden olan ABD liderleri ve yetkilileri ise mahkemeye çıkartılmalıdır. ABD'nin bu hukuksuzluklarına dünya neden katlanmak zorunda?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 19 Nisan 2018 tarihli "Hüseyni mantıkla günümüze bakabilmek" başlıklı yazısında sorduğu şu soru hakikaten çok önemli:
"Kendi ülkesinde olmasa da sınır ötesinde veya okyanus ötesinde binlerce masumun ölümüne izin veren liderlerin hiçbiri diktatör olmuyor da, seçimle iş başına gelip ülkesini korumaya çalışan Esad mı diktatör?"
Esad'ı diktatörlükle suçluyorlar, halbuki Esad halkı tarafından sevilen, halkı arasında koruma ordusuyla dolaşmayan bir lider? Esad'ın suçlanmasının nedeni diktatör olması değil, Filistinli kardeşlerimizin çilesine seyirci olmayıp onlara gerçekten sahip çıkması?
Durum bu olmasına rağmen, Filistin davasına sahip çıktığını iddia edenlerin ABD'nin ağzıyla Esad'ı suçlaması ilginç? Esasen bu manada Esad bir turnusol; Filistin davasına gerçekten kim sahip çıkıyor, kim rol yapıyor Esad'a olan muamelesine göre değerlendirilmeli.
Bakın, İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi Caroline Cox, Esad'la ilgili söylenenlerin aksine neler diyor. Cox, Suriye'ye gerçekleştirdiği bir ziyarette bizzat şahit olarak elde ettiği izlenimleri Rus medyasına anlattı ve şunları söyledi:
"Bir dizi kentte bulundum ve hükümet yetkilileri, muhalifler, sanatçılar, entelektüeller, yazarlar ve siviller de dahil çok farklı kesimlerden kişilerle bir araya geldim. Bu kişiler Suriye ordusuna, Esad'a ve teröristlerden kurtardığı için Rusya'ya minnettar?"
"BBC gibi İngiliz basın kuruluşları, kamuoyunun yaklaşımını doğru şekilde aktarmıyor."
"Parkta gördüğüm sıradan insanlarla özgürce konuştum. Böyle bir şey hükümet tarafından önceden planlanmış olamaz. Halep'teki parklardan birinde iki hoş Müslüman kadınla konuştum. Bu da önceden planlanmadı. Onlara ülkedeki durumla ilgili neler hissettiklerini sordum. Söyledikleri şeyler, resmi toplantılarda duyduklarımızla tamamen tutarlıydı. Suriye halkı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı destekliyor."
Şimdi bu Esad diktatör, sahte gerekçelerle İslam ülkelerine füze yağdıranlar demokratik öyle mi? Peki ya bu suça alkışlarıyla destek olanlar, "daha fazlası" diyenler?
ABD'nin diktatör tanımı, "ABD'ye boyun eğmeyen lider"; ABD'nin demokrasi tanımı, "Milletlerin ABD'nin kölesi olması"; ABD'nin insan hakları tanımı, "ABD'nin insanlar üzerindeki hakları" diye okunmalı.
ABD'nin bakışı bu?
Yazımızın başında küresel adalet dedik, gerçek lider ve doğru sistemden bahsettik.
Bugün bunu sağlayacak tek bir model var Milli Ekonomi Modeli, tek bir sistem var Sosyal Devlet Milli Devlet sistemi ve elbette ki tek bir lider var, bu eşsiz eserleri ortaya koyarak dünya barışına en büyük hizmeti sunan Prof. Dr. Haydar Baş?
Dünya ülkeleri olarak sıranın kendimize gelmesini mi bekleyeceğiz, yoksa dünyada barış ve adaletin olmasını mı sağlayacağız? O halde yol haritası bellidir.
BRICS kapsamında 4 milyar insan bundan istifade ediyor, Türkiye ve İslam ülkeleri ve de diğer sömürülen ülkeler ve milletler neden istifade etmesin?
Irak'ı kitle imha silahı var gerekçesiyle işgal etti ama bizzat kendi Dışişleri Bakanı Colin Powell kitle imha silahının olmadığını yıllar sonra itiraf etti.
Ama bu itirafın ne anlamı var?
Sahte bir gerekçeyle işgal, ardından milyonlarca Müslüman'ın katliamı, tecavüzü?
Peki, İslam ülkeleri başta Türkiye olmak üzere bunun hesabını sordu mu? Bırakın sormayı, yanında yer aldı, desteklerini sundular. Yakın bir zaman içinde sıranın kendilerine geleceğini de bilerek? Peki, sözde barışı tesis için oluşturulan Birleşmiş Milletler'den (BM) ses çıktı mı? Nasıl çıksın ki, ipi ABD'in elinde?
Beyler! Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kötülük yapanın yaptığı yanında kâr kalıyor. Küreselleşmeye değil, küresel adalete ihtiyacımız var. İnsanlık olarak, bu adaleti sağlayacak gerçek liderlere ve doğru sistemlere açız.
Bakın, aynı ABD, Fransa'yı ve İngiltere'yi de yanına alarak başka bir İslam ülkesi olan Suriye'ye füze saldırısı gerçekleştirdi, hem de 100'ün üzerinde? Gerekçe neydi? Esad'ın sözde kimyasal silah üretip kullanmasıydı.
Peki, doğru muydu bu gerekçe?
BM, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) heyetini denetlemek için Doğu Guta'ya, Duma'ya gönderdi. Heyet Cumartesi sabahı Duma'ya ulaştı, ABD ve ortakları aynı sabah füze fırlatmaya başladı.
ABD'nin mesajı açıktı: "Gerekçe, BM, heyet, hukuk, uluslar arası toplum tanımam."
İşin tuhafı ise "hiçbir kural tanımam" diyen ABD, diğer ülkelere baskı, şantaj yaparken, yaptırımlarla tehdit ederken, uluslar arası topluma uymamakla, hukuka ve demokrasiye aykırılıkla suçlayabiliyor. Ama hesap soran var mı? ABD, demokrasi diye diye tüm dünyaya Teksas kurallarını getirdi. "Ben hukuka uymam, çünkü hukuk benim" modunda?
OPCW heyeti, Duma'da yaptıkları çalışmalar sonucunda, ABD'nin zehirli kimyasal maddeler bulunduğu gerekçesi ile Suriye'de vurduğu tesislerden biri olan Barza Araştırma Merkezi'nde kimyasal silah depolanmadığını doğruladı. Barza Araştırma Merkezi daha vurulduğu gün Suriyeli yetkililer buranın kanser ilacı üretim merkezi olduğunu açıklamışlardı. Dünya Suriye'ye inanmadı, ABD'ye inandı, sonuç?
ABD palavralarına devam ediyor, dünya da onu izlemeye? Bütün bu yalanları belgelerle, itiraflarla açığa çıkan ABD esasen savaş suçlusudur ve yargılanmalıdır. Bu yargısız infazlara neden olan ABD liderleri ve yetkilileri ise mahkemeye çıkartılmalıdır. ABD'nin bu hukuksuzluklarına dünya neden katlanmak zorunda?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 19 Nisan 2018 tarihli "Hüseyni mantıkla günümüze bakabilmek" başlıklı yazısında sorduğu şu soru hakikaten çok önemli:
"Kendi ülkesinde olmasa da sınır ötesinde veya okyanus ötesinde binlerce masumun ölümüne izin veren liderlerin hiçbiri diktatör olmuyor da, seçimle iş başına gelip ülkesini korumaya çalışan Esad mı diktatör?"
Esad'ı diktatörlükle suçluyorlar, halbuki Esad halkı tarafından sevilen, halkı arasında koruma ordusuyla dolaşmayan bir lider? Esad'ın suçlanmasının nedeni diktatör olması değil, Filistinli kardeşlerimizin çilesine seyirci olmayıp onlara gerçekten sahip çıkması?
Durum bu olmasına rağmen, Filistin davasına sahip çıktığını iddia edenlerin ABD'nin ağzıyla Esad'ı suçlaması ilginç? Esasen bu manada Esad bir turnusol; Filistin davasına gerçekten kim sahip çıkıyor, kim rol yapıyor Esad'a olan muamelesine göre değerlendirilmeli.
Bakın, İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi Caroline Cox, Esad'la ilgili söylenenlerin aksine neler diyor. Cox, Suriye'ye gerçekleştirdiği bir ziyarette bizzat şahit olarak elde ettiği izlenimleri Rus medyasına anlattı ve şunları söyledi:
"Bir dizi kentte bulundum ve hükümet yetkilileri, muhalifler, sanatçılar, entelektüeller, yazarlar ve siviller de dahil çok farklı kesimlerden kişilerle bir araya geldim. Bu kişiler Suriye ordusuna, Esad'a ve teröristlerden kurtardığı için Rusya'ya minnettar?"
"BBC gibi İngiliz basın kuruluşları, kamuoyunun yaklaşımını doğru şekilde aktarmıyor."
"Parkta gördüğüm sıradan insanlarla özgürce konuştum. Böyle bir şey hükümet tarafından önceden planlanmış olamaz. Halep'teki parklardan birinde iki hoş Müslüman kadınla konuştum. Bu da önceden planlanmadı. Onlara ülkedeki durumla ilgili neler hissettiklerini sordum. Söyledikleri şeyler, resmi toplantılarda duyduklarımızla tamamen tutarlıydı. Suriye halkı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı destekliyor."
Şimdi bu Esad diktatör, sahte gerekçelerle İslam ülkelerine füze yağdıranlar demokratik öyle mi? Peki ya bu suça alkışlarıyla destek olanlar, "daha fazlası" diyenler?
ABD'nin diktatör tanımı, "ABD'ye boyun eğmeyen lider"; ABD'nin demokrasi tanımı, "Milletlerin ABD'nin kölesi olması"; ABD'nin insan hakları tanımı, "ABD'nin insanlar üzerindeki hakları" diye okunmalı.
ABD'nin bakışı bu?
Yazımızın başında küresel adalet dedik, gerçek lider ve doğru sistemden bahsettik.
Bugün bunu sağlayacak tek bir model var Milli Ekonomi Modeli, tek bir sistem var Sosyal Devlet Milli Devlet sistemi ve elbette ki tek bir lider var, bu eşsiz eserleri ortaya koyarak dünya barışına en büyük hizmeti sunan Prof. Dr. Haydar Baş?
Dünya ülkeleri olarak sıranın kendimize gelmesini mi bekleyeceğiz, yoksa dünyada barış ve adaletin olmasını mı sağlayacağız? O halde yol haritası bellidir.
BRICS kapsamında 4 milyar insan bundan istifade ediyor, Türkiye ve İslam ülkeleri ve de diğer sömürülen ülkeler ve milletler neden istifade etmesin?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025