ABD, "Trump yönetiminin kader seçimi" niteliğinde yapılacak olan 6 Kasım senato seçimleri öncesi ciddi bir göçmen kriziyle karşı karşıya kaldı.
Orta Amerika ülkeleri olan Guatemala, Honduras ve El Salvador'dan binlerce göçmen ABD'ye geçmek için sınıra dayandı.
Birleşmiş Milletler'in (BM) rakamlarına göre, bu göçmen kervanına 7 binden fazla kişi katıldı.
Göçmenler kendi ülkelerindeki yaşam şartlarının yoksunluğu, yolsuzluk ve yüksek suç oranları gibi gerekçelerle ülkelerinden kaçıyorlar.
Ama bilmiyorlar ki, sığınmaya çalıştıkları ABD, onun küreselleşme adıyla ortaya koyduğu sömürü politikaları ve de uyguladığı Kapitalizm, bu ülkelerdeki var olan bütün sorunların ana kaynağı…
Canavarın talan ettiği ülkelerinden, canavarın himayesine sığınıyorlar.
ABD ise kendi eserinden rahatsız…
Ülkelerinden kaçıp kendisine sığınmak isteyenlere kapıları sonuna kadar kapatıyor.
Orta Amerikalı göçmenler çok zor şartlarda, ölümle burun buruna ABD sınırına ulaşmaya çalıştı. Hatta geçiş güzergahlarındaki nehirleri aşmak ve boğulmamak için el ele tutuşarak "hayat zincirleri" oluşturdular.
Bütün bu gelişmelere rağmen ABD Başkanı Trump, yaptığı üst üste açıklamalarla gelen göçmenlere her türlü tehdidi savurdu.
Gelen göçmen konvoyunu "ülkesini işgal" olarak niteledi. Göçmenlere giriş izni verilmeyeceğini, sınırda sığınma hakkı tanımayacaklarını açıkladı. Ülkelerine yardımların kesileceği tehdidinde bulundu.
Sınıra 10-15 bin asker gönderileceğini belirtti. Bunun Afganistan'dan sonraki en büyük sevkıyat olduğu ifade ediliyor.
7 bin göçmene 15 bin asker, kişi başı 2 asker…
"Gözaltı merkezleri" adında çadır kentler kurulacağını söyledi. Yani çadır hapishaneleri…
Dünyanın her tarafına, her fırsatta "demokrasi" ve "insan hakları" dersi vermeye kalkan ABD, bir kez daha demokrasi ve insan hakları konusunda sınıfta kaldı.
Kendi sömürgeci politikaları sebebiyle zor durumda olan komşu ülkelere dahi bu uygulamaları layık gören ABD, söyler misiniz dünyaya ne verecek?
Kapitalist anlayışa sahip, gücünü sömürüden alan ABD'nin elbette ki dünya insanlığı için hayırlı bir şey ortaya koyması mükün değil ama birileri yıllarca bu ABD'yi bir kurtuluş kapısı olarak gösterdi, "ABD rüyası"nı sürekli empoze etti. Ama görüldü ki "ABD rüyası" değil, "ABD kabusu"ymuş. Bu gerçeğin anlaşılması için illaki Meksika sınırında ABD ordusuyla karşıya karşıya gelmek mi gerekiyor?
ABD'nin Afganistan'da ne işi var, Irak'ta, Suriye'nin kuzeyinde niye yığınak yapıyor?
ABD'nin Meksika sınırına gönderdiği 10-15 bin kişilik ordunun göçmenleri geri püskürtme vazifesini, ABD Kuzey Saha Komutanı Orgeneral Terrence John O'Shaughnessy, 'Vefakâr Vatansever Operasyonu' olarak ifade etti. Göçmenleri geri püskürtmek, vefakarlık ve vatanseverlikmiş!
ABD yayın kuruluşu Fox News'e konuşan göç uzmanı Kevin Appleby, "ABD Başkanı'nın dünyanın en güçlü ordusunu, çaresiz halde sığınma başvurusu isteyen bir grup insanın üstüne göndermesi utanç verici" yorumunda bulundu.
ABD'nin başı elbette ki sadece göçmenlerle dertli değil, iç meselelerinde de ciddi sorunlar yaşıyor.
Ve ABD içinde iş savaş olasılığı bugünlerde daha fazla gündeme getiriliyor.
Bu sömüren ülkelerin kaderidir.
Sömürülecek ülke bulamayınca ya da azalınca, kendi kendilerini yemeye başlarlar.
Harvard Üniversitesi'nden İngiliz tarihçi Prof. Neil Ferguson, The Sunday Times gazetesinde, bir sonraki başkanlık seçimlerinin ABD'de toplumu ikiye bölebileceğini ve iç savaşa yol açabileceğini belirtti. ABD'de son zamanlarda iç çelişkilerin derinleştiği ve 'kültürel çatışma'nın şiddetlendiği yorumunu yapan Ferguson, Barak Obama ve Hilary Clinton gibi önde gelen Amerikan Başkanı muhaliflerine bombalı paket gönderilmesi olaylarını da, ABD iç savaşıyla ilgili 'yeni kehanetlere' zemin hazırladığı nitelemesi yaptı.
Teksas Üniversitesi'nden akademisyen Emily Whalen, Task&Purpose sitesi için yazdığı makalede, ABD'de bir iç savaş riski olduğu analizini yaptı. Whalen, bunun için yeterli sebeplerin olduğunu belirtti. Whalen, ayrıca ABD Başkanı'nın 'kaba' biri olduğunu, ülkenin kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden büyük ve güvenilmez müttefikleri olduğunu ve aslında etkisiz 'karikatür bir hükümet'le yönetildiğini ifade etti.
Bütün bu gerçekler küresel sömürü sisteminin sonuna gelindiğini gösteriyor.
Başta BRICS devletleri olmak üzere dünya ülkeleri, 2005 yılında dünyaya takdim edilen Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile buluşunca, "sömürmeden ve sömürülmeden dünyanın daha yaşanabilir bir yer olacağını" pratik olarak gördüler.
Milli devletlerin hâkim olduğu, paylaşımın adil yapıldığı, sömürünün olmadığı bir dünyada sömürücülerin yeri yoktur ve asla olamayacaktır.
ABD gibi ülkeler adil paylaşıma dayalı, barış endeksli bu yeni dünyaya ya uyum sağlayacak, ya da Batı Roma İmparataorluğu gibi tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025