Yakın zamanlarda İsrailli yetkililerin özel ve kamu demeçlerinde, Obama yönetimini tek taraflı olarak, muhtemelen bu sonbaharda İran’a saldıracakları konusunda bilgilendirdiklerini açıkladılar. Geçen Çarşamba ABD Savunma Bakanı Leon E. Panetta’nın birkaç bürokratı da yanına alarak İsrail’e yaptığı yüksek-dereceli ziyarette, İsrail’in böyle bir saldırıyı gerçekleştirmemesi, ABD’nin liderliğinde yapılacak bir askeri operasyonu -ki gelecek yıldan önce olmayacağı düşünülüyor- beklemesi tavsiye edildi. Panetta ile Ehud Barak, İran’ın nükleer silahlanmasına ilişkin de ortak hareket edeceklerini ifade ettiler. Açıklamanın Gazze sınırından itibaren 5 mil menzilli anti-roket füzelerinin konuşlandığı Ashkelon bölgesinde yapılması da oldukça anlamlı bir gözdağı.
ABD’li bürokratların İsrail’e yaptıkları ziyaret bununla da kalmadı. Geçtiğimiz 3 hafta içinde Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Thomas E. Donilon da ziyaretçiler arasındaydı. Bir taşla üç kuş hedeflenmiş, İran’ın nükleer yapılanması İsrail’le konuşulmuş, Mısır’ın yeni yönetimine İsrail’le iyi geçinmesi gerektiği tembih edilmiş ve en son İsrailli yetkililerle Suriye ve İran ile ilgili atılacak adımları müzakere edilmiştir. Bunların üzerine Cumhuriyetçilerin Başkan Adayı Mitt Romney, birkaç gün önce Kudüs’e yaptığı ziyaretlerde İran ve Suriye konusunda daha sert adımlar atılması gerektiği inancını, İsrail yönetimiyle bir kez daha paylaştı. Obama’nın el altından Suriye’deki muhalefetin desteklenmesi ve İran’a harekâtın beklenmesi görüşüne referansla, askeri müdahale kartıyla Romney İsrail üzerinden ülkedeki Yahudi lobilerine oynuyor. Zaten kendisine destek veren Netanyahu, artık İran ile barış eksenli görüşmelerinin vaktinin geçmekte olduğunu acil önlemler alınması gerektiği düşüncesinden hareketle Romney’in politikalarına da bir şekilde göz kırpmış oluyor. Bu arada ABD’nin savaş yanlısı “Şahinler Grubundan” ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi ve Brokings Enstitüsü Dış İlişkiler Müdürü Martin Indisky, İsrail’i hedef alan tehdit arttıkça, ABD’nin de işin içine daha fazla müdahil olacağına inandığını söyledi.
Obama yönetimi seçimler öncesinde İsrail tarafından İran’a yapılacak bir askeri müdahalenin içeride kendilerini zora sokacağından endişe ediyor. Dış politika uzmanları, böyle bir durumda İran tarafından İsrail’e verilecek askeri cevabın İsrail’de can kaybına yol açacağını ve ABD’nin de olaya müdahil olmak zorunda olacağından hareketle, seçim öncesi böyle bir savaşın Obama’nın sonunu hazırlayabileceğini dillendirdiler. İran konusunda şimdilik güvercin politikalarının daha işlevsel olduğuna inanıyorlar.
Bu arada konunun askeri ve siyasi yönünün dışında ekonomik yönleri de var. İsrail’in her askeri tehdidinde global piyasalarda savaş endişeleri artıyor. Bu da petrol fiyatlarının artmasına, doların düşmesine yol açıyor. Petrol fiyatlarındaki artma en çok yandaş Arap devletlerinin işine yarıyor. Petrolden elde ettikleri gelirleri katlamış oluyorlar. İran’ın petrol satışı ambargo politikalarından dolayı çok sınırlı olduğundan, bu konuda pek kazançlı olduğu söylenemez. Arap Baharı’nın mevsimlik çiçekleri olan yandaş Katar ve Suudi Hükümetleri böylece izledikleri ABD yanlısı politikaların ulufesi olarak da kendilerine zamlı petrol satış hakkını almış oluyorlar. Ayrıca dolardaki değer kaybı ABD ihracatının artışına, yani üretiminin artmasına yol açıyor. Tabii ki bu düşüşü kontrol edebildikleri oranında. Dolayısıyla İsrail’in etrafa savurduğu tehditler müttefikinin ekonomisinin güçlenmesine, silah tüccarlarının Ortadoğu’daki satışlarının artmasına, bölgede kara para aklayan İngiliz bankalarının kazancının katlanmasına ve ABD ekonomisinin bu işten karlı çıkmasına neden oluyor.
ABD’li bürokratların İsrail’e yaptıkları ziyaret bununla da kalmadı. Geçtiğimiz 3 hafta içinde Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Thomas E. Donilon da ziyaretçiler arasındaydı. Bir taşla üç kuş hedeflenmiş, İran’ın nükleer yapılanması İsrail’le konuşulmuş, Mısır’ın yeni yönetimine İsrail’le iyi geçinmesi gerektiği tembih edilmiş ve en son İsrailli yetkililerle Suriye ve İran ile ilgili atılacak adımları müzakere edilmiştir. Bunların üzerine Cumhuriyetçilerin Başkan Adayı Mitt Romney, birkaç gün önce Kudüs’e yaptığı ziyaretlerde İran ve Suriye konusunda daha sert adımlar atılması gerektiği inancını, İsrail yönetimiyle bir kez daha paylaştı. Obama’nın el altından Suriye’deki muhalefetin desteklenmesi ve İran’a harekâtın beklenmesi görüşüne referansla, askeri müdahale kartıyla Romney İsrail üzerinden ülkedeki Yahudi lobilerine oynuyor. Zaten kendisine destek veren Netanyahu, artık İran ile barış eksenli görüşmelerinin vaktinin geçmekte olduğunu acil önlemler alınması gerektiği düşüncesinden hareketle Romney’in politikalarına da bir şekilde göz kırpmış oluyor. Bu arada ABD’nin savaş yanlısı “Şahinler Grubundan” ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi ve Brokings Enstitüsü Dış İlişkiler Müdürü Martin Indisky, İsrail’i hedef alan tehdit arttıkça, ABD’nin de işin içine daha fazla müdahil olacağına inandığını söyledi.
Obama yönetimi seçimler öncesinde İsrail tarafından İran’a yapılacak bir askeri müdahalenin içeride kendilerini zora sokacağından endişe ediyor. Dış politika uzmanları, böyle bir durumda İran tarafından İsrail’e verilecek askeri cevabın İsrail’de can kaybına yol açacağını ve ABD’nin de olaya müdahil olmak zorunda olacağından hareketle, seçim öncesi böyle bir savaşın Obama’nın sonunu hazırlayabileceğini dillendirdiler. İran konusunda şimdilik güvercin politikalarının daha işlevsel olduğuna inanıyorlar.
Bu arada konunun askeri ve siyasi yönünün dışında ekonomik yönleri de var. İsrail’in her askeri tehdidinde global piyasalarda savaş endişeleri artıyor. Bu da petrol fiyatlarının artmasına, doların düşmesine yol açıyor. Petrol fiyatlarındaki artma en çok yandaş Arap devletlerinin işine yarıyor. Petrolden elde ettikleri gelirleri katlamış oluyorlar. İran’ın petrol satışı ambargo politikalarından dolayı çok sınırlı olduğundan, bu konuda pek kazançlı olduğu söylenemez. Arap Baharı’nın mevsimlik çiçekleri olan yandaş Katar ve Suudi Hükümetleri böylece izledikleri ABD yanlısı politikaların ulufesi olarak da kendilerine zamlı petrol satış hakkını almış oluyorlar. Ayrıca dolardaki değer kaybı ABD ihracatının artışına, yani üretiminin artmasına yol açıyor. Tabii ki bu düşüşü kontrol edebildikleri oranında. Dolayısıyla İsrail’in etrafa savurduğu tehditler müttefikinin ekonomisinin güçlenmesine, silah tüccarlarının Ortadoğu’daki satışlarının artmasına, bölgede kara para aklayan İngiliz bankalarının kazancının katlanmasına ve ABD ekonomisinin bu işten karlı çıkmasına neden oluyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012