Avrupa Birliği ile ilişkilerin Türkiye'yi varlık ile yokluk arasında bir tercihe zorladığı "kritik eşik"ten geçiyoruz.
Meclis'te bulunan siyasîlerin eskisinden yenisine, iktidarından muhalefetine tercihini AB'den yana yaptığını, yani bir milletin kaderini, kurtuluş mücadelesini verdiğimiz AB güçlerinin insafına terkettiğini görüyoruz.
Vatanını ve devletini korumakla görevli askerimizin, bu "teslimiyete" razı olmayacağı bir o kadar kesin bir hakikat.
Son günlerde büyük gürültüler koparan MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'ın, "AB ile Türkiye'nin menfaatleri uyuşmuyor. Farklı arayışlara gitmemiz lazım" açıklamasını, askerin duyarlılığını ve endişelerini yansıtan samimi bir çıkış olarak görmezsek yanılırız.
Askerin bu zarif çıkışını antidemokratik bulan siyasî zümre ne hikmetse Karen Fogg'un Türkiye'yi, devletimizi, cumhurbaşkanımızı aşağılayan açıklamalarını pek demokratik bulmuş olacak ki sus pus oldular.
Asker siyasete müdahale edince vaveyla koparanlar, ne hikmetse AB'nin müdahalelerinden habis bir zevk alıyorlar.
Onun için Türkiye'nin bekasını ilgilendiren konularda askerin yaptığı açıklamaları "demokrasi" zemininde tartışmak gündemi saptırmaktan başka bir amaç gütmüyor.
DSP'sinden MHP ve ANAP'ına, AKP'sinden DYP ve Saadet'ine kadar kendinden menkul demokratların askerimize dönük taarruzu olsa olsa suçluluk duygularını bastırmaya dönük atraksiyondan ibaret.
Avrupa Birliği konusunda bütün partilerin pozisyonlarını, gerekçelerini net olarak okursak, aslında AB savunuculuklarının yegane nedenini misyonsuz, vizyonsuz, donanımsız ve inançsız acul siyaset anlayışlarını kamufle etmeye dönük "peçeleme" gayretkeşliği olduğunu görürüz.
Son tartışmalar sayesinde MHP'nin de samimi AB savunucuları arasındaki yerini aldığını daha bir netlikle gördük.
ANAP lideri Yılmaz'ın "AB üyeliği için referandum" önerisini, Bahçeli'nin büyük bir telaşla "Bu AB yolunda geri dönüş anlamına gelir" açıklaması tam bir itiraf niteliğinde.
AB'ye karşı birinin ve millete güvenen bir partinin, "referandum önerisine hodrimeydan" çekmesi gerekmez mi?
Ama Bahçeli tersini yapıyor. Referandumu AB yolundan dönme olarak görerek Yılmaz'ın bir adım önünde olduğunu ilgili çevrelere gösteriyor.
Peki idam, Kürtçe eğitim, Kürtçe yayın gibi konularda MHP'nin mızmız etmesinin amacı ne öyleyse?
Bunun bir tek amacı var. AB isteklerine karşı direniyormuş gibi yaparak kaybettiği desteği kazanacağını zannediyor.
Oysa milletimiz yürekleri iyi okuyor. Bahçeli bu konularda topu meclise atarak AB'cilerin önünü açıyor. Seçim öncesi taraf olduğu idam konusunda, tarafsız pozlara yatıyor. Seçim öncesi "asacağız" diyeceksin, iktidara gelince, ipi eline alınca ben karışmam ne yaparsanız yapın diyeceksin. Bunu milletimiz yutar mı? Elbette ki yutmaz. MHP'nin vuruşarak teslim olma taktiği Apo'yu değil ama MHP'yi bitiriyor artık.
Meclis'te bulunan siyasîlerin eskisinden yenisine, iktidarından muhalefetine tercihini AB'den yana yaptığını, yani bir milletin kaderini, kurtuluş mücadelesini verdiğimiz AB güçlerinin insafına terkettiğini görüyoruz.
Vatanını ve devletini korumakla görevli askerimizin, bu "teslimiyete" razı olmayacağı bir o kadar kesin bir hakikat.
Son günlerde büyük gürültüler koparan MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'ın, "AB ile Türkiye'nin menfaatleri uyuşmuyor. Farklı arayışlara gitmemiz lazım" açıklamasını, askerin duyarlılığını ve endişelerini yansıtan samimi bir çıkış olarak görmezsek yanılırız.
Askerin bu zarif çıkışını antidemokratik bulan siyasî zümre ne hikmetse Karen Fogg'un Türkiye'yi, devletimizi, cumhurbaşkanımızı aşağılayan açıklamalarını pek demokratik bulmuş olacak ki sus pus oldular.
Asker siyasete müdahale edince vaveyla koparanlar, ne hikmetse AB'nin müdahalelerinden habis bir zevk alıyorlar.
Onun için Türkiye'nin bekasını ilgilendiren konularda askerin yaptığı açıklamaları "demokrasi" zemininde tartışmak gündemi saptırmaktan başka bir amaç gütmüyor.
DSP'sinden MHP ve ANAP'ına, AKP'sinden DYP ve Saadet'ine kadar kendinden menkul demokratların askerimize dönük taarruzu olsa olsa suçluluk duygularını bastırmaya dönük atraksiyondan ibaret.
Avrupa Birliği konusunda bütün partilerin pozisyonlarını, gerekçelerini net olarak okursak, aslında AB savunuculuklarının yegane nedenini misyonsuz, vizyonsuz, donanımsız ve inançsız acul siyaset anlayışlarını kamufle etmeye dönük "peçeleme" gayretkeşliği olduğunu görürüz.
Son tartışmalar sayesinde MHP'nin de samimi AB savunucuları arasındaki yerini aldığını daha bir netlikle gördük.
ANAP lideri Yılmaz'ın "AB üyeliği için referandum" önerisini, Bahçeli'nin büyük bir telaşla "Bu AB yolunda geri dönüş anlamına gelir" açıklaması tam bir itiraf niteliğinde.
AB'ye karşı birinin ve millete güvenen bir partinin, "referandum önerisine hodrimeydan" çekmesi gerekmez mi?
Ama Bahçeli tersini yapıyor. Referandumu AB yolundan dönme olarak görerek Yılmaz'ın bir adım önünde olduğunu ilgili çevrelere gösteriyor.
Peki idam, Kürtçe eğitim, Kürtçe yayın gibi konularda MHP'nin mızmız etmesinin amacı ne öyleyse?
Bunun bir tek amacı var. AB isteklerine karşı direniyormuş gibi yaparak kaybettiği desteği kazanacağını zannediyor.
Oysa milletimiz yürekleri iyi okuyor. Bahçeli bu konularda topu meclise atarak AB'cilerin önünü açıyor. Seçim öncesi taraf olduğu idam konusunda, tarafsız pozlara yatıyor. Seçim öncesi "asacağız" diyeceksin, iktidara gelince, ipi eline alınca ben karışmam ne yaparsanız yapın diyeceksin. Bunu milletimiz yutar mı? Elbette ki yutmaz. MHP'nin vuruşarak teslim olma taktiği Apo'yu değil ama MHP'yi bitiriyor artık.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014