Hafta sonu Trabzon'dan İstanbul'a dönüşümüz hayli cümbüşlü oldu.
Uçağa biner binmez yan koltuktaki Rizeli, sakallı, konuşkan, iş bitirici AKP'li hacı prototipini görünce Ahmet Erimhan dostum ile ben, hiç bulaşmamak için selamını aldıktan sonra gazete ve kitaplarımıza kapandık.
Ama nafile. Gazeteye uzanıyoruz, amca manşetler üzerinden salvolar gönderiyor.
Sur saldırılarını yapanları kastederek "Ermeni dölleri'' diye bağırıyor.
Ben de madem öyle gel böyle taktiği ile AKP'li bitirim işadamına yükleniyorum:
"Bu dölleri dölleyen sizin toz kondurmadığınız iktidar değil mi?''
Amcam nefes nefese "nasıl olur canım'' diye çırpınmaya başlıyor. "Ben de olsam dağa çıkardım, edebiyatı ile açılım başlatıp, tonlarca silah ve cephaneleri yığmalarına kim göz yumdu'' diye çıkışınca susuyor.
AKP'li amcam daha fazla muazzep olmasın diye günlük gazete okuma fikrinden vazgeçiyorum. Biraz da aşırı yorgunluğun etkisi ile daha fazla dalaşmamak ve rahat uyku uyumak için Merhum Mareşal Fevzi Çakmak'ın hatıralarını okumaya başlıyorum.
Ancak AKP'li amcam yerinde fokur fokur. Ancak 5-10 sayfa okumama fırsat veriyor ve bomba soruyla uykularımı kaçırmayı başarıyor.
Pardon siz ne iş yapıyorsunuz sorusuna cevap verirken asıl derdini açığa vuruyor: "Atatürk'ü nasıl bilirsiniz?"
Okuduğum kitap yarasına tuz basmış olacak ama ben alsana tuz dercesine "Bu günün sahte kahramanlarını görünce Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının ne kadar samimi, ne kadar sahici kahramanlar olduğunu anlıyorum'' diyorum.
İngiliz, Fransız, İtalyan, Ermeni ve Yunan işgali altında ordusu terhis edilmiş, Padişahı esir alınmış, vatan toprağından geçip sadece namuslarını koruyabilmek için çete ve milislere sığınmış bir milleti önce ordu, sonra devlet sonra da servet sahibi yapan Atatürk elbette ki kahramandır diyorum.
AKP'li amcam 'bunlar doğru ama harf devrimi ile milleti cahil ve eğitimsiz bırakmadı mı' diye çırpınıyor.
Osmanlı döneminde nüfusun yüzde 90'ı zaten cahil ve eğitimsizdi. Bak "Mareşal Fevzi Çakmak Abdülhamid'in Balkanlara gönderdiği komutanın ne kadar samimi ama bir o kadar da dünyadan bihaber cahil olduğunu yazıyor. Eğitimli Subay dahi yok Osmanlı son dönemlerinde. Atatürk 400 yıllık geri kalışı çözme noktasında samimi, ama bazı konularda hata da yapmış olabilir. Bak sen azıcık dünyayı gezince Çin böyle, Tayvan şöyle, Avrupa böyle biz niye geriyiz diye soruyorsun. Bugün bizi yönetenler sıcak koltuklarında bir dizi hata yaparken Atatürk gibi savaş meydanlarında milletin geleceğini şekillendirenler ufak tefek hatalar yapabilir. Ama unutma bu vatan topraklarına bugün ihale ve iş takibi yapabiliyorsan Atatürk'e borçlusun'' deyince hak veriyor.
Tam burada duracak diye umarken 'her şeyi paralel yapı mahvetti' diye yutkunmaya başlıyor.
Bizi paralelci zannederek oradan bir bahis açarken ben "biz daha 2000 yılında PKK ne ise paralel yapı odur'' diye haykırırken AKP onları yargı ve bürokrasiye yerleştirmek için referandum yaparken bir tek biz direndik.
"AKP dini, diyaneti, eğitimi paralel yapıya teslim ederken bizler, dinler arası diyalog süreci Hıristiyanlaştırma sürecidir diye iktidarı uyardık'' sözlerime hak vererek "helal olsun size siz kimsiniz'' sorusuna cevabı bindirdik: "Biz prof. Dr. Haydar Baş'ın yardımcısıyız. Bağımsız Türkiye Partisinin temsilcileriyiz.''
AKP'li amcam şoku üzerinden atmaya çalışıyor: "Ama AKP hatasını anladı bak paralel yapı ile mücadele ediyor."
Ahmet Erimhan daha fazla dayanamayıp uykusundan uyanıyor ve "13 sene geçti AKP bir nesli paralel yapı ile terbiye etti. Onlar dine ve devlete zarar verirken ses çıkarmayan AKP, paralel yapı koltuklarını paylaşmak isteyince mücadele etti'' deyince amcam konuyu kapatıp devlet okullarının fazileti edebiyatına geçiyor.
AKP'nin din derslerinde ve İmam Hatiplerde paralel yapının müfredatını uygulamaya devam ettiğini söyleyince göğsü daralıyor ve işi ekonomiye getiriyor.
Dini hassasiyeti olduğunu ihsas ettirince de biz yükleniyoruz: "AKP rant, inşaat konusunda başarılı. Ama Allah için söyle Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi iktidarı AKP kadar ülkeyi faize ve ranta boğmuştur, önce bu soruya cevap ver?
"Bu güne kadar hiçbir AKP'lide görmediğimiz dürüstlükle cevap veriyor: "Haklısın bizi faize boğdular.''
"Peki, bu pislikten temizlenmedikten sonra hep kalkınsak ne olur? Ahiretimizi kaybettikten sonra bunların ne kıymeti var'' sorusuna 'Ben Haydar Hocam ile Azerbaycan'da tanıştım, hep uçaklarda selamlaştık' diye içini döktü.
Ve ben de "işte Türk milletinin hali bu. Haydar Hoca ile tanışıyor, O'nun dünya ve ahretimizi kurtaracak Ehli Beyt fikrini, Milli Ekonomi Modeli'ni biliyor. Ama Ehli Beyt'i sevenlerle değil, ehli salibe asker olanlarla, milli ekonomi ile değil, kapitalist faizci modelle sevişiyor. Onun için yeniden geldik başa. Felaket üstümüze yağıyor. Türkiye Kurtuluş Savaşı öncesine koşuyor. Dün Atatürk vardı, bu gün Haydar Baş var. Gerisi boş amca. Bunun böyle olduğunu göreceksin, ama Firavun gibi bela denizi boğazınıza kadar sarınca iş işten geçmiş olacak. Tanımak yetmiyor. Muaviye'nin yanında saf tutup Hz. Hüseyin'e kılıç çekenler de Hz. Hüseyin'i tanıyordu. Tanımak değil, tercihlerimiz kaderimizi belirliyor'' diyorum ve ALLAH'a havale ediyorum?
Uçağa biner binmez yan koltuktaki Rizeli, sakallı, konuşkan, iş bitirici AKP'li hacı prototipini görünce Ahmet Erimhan dostum ile ben, hiç bulaşmamak için selamını aldıktan sonra gazete ve kitaplarımıza kapandık.
Ama nafile. Gazeteye uzanıyoruz, amca manşetler üzerinden salvolar gönderiyor.
Sur saldırılarını yapanları kastederek "Ermeni dölleri'' diye bağırıyor.
Ben de madem öyle gel böyle taktiği ile AKP'li bitirim işadamına yükleniyorum:
"Bu dölleri dölleyen sizin toz kondurmadığınız iktidar değil mi?''
Amcam nefes nefese "nasıl olur canım'' diye çırpınmaya başlıyor. "Ben de olsam dağa çıkardım, edebiyatı ile açılım başlatıp, tonlarca silah ve cephaneleri yığmalarına kim göz yumdu'' diye çıkışınca susuyor.
AKP'li amcam daha fazla muazzep olmasın diye günlük gazete okuma fikrinden vazgeçiyorum. Biraz da aşırı yorgunluğun etkisi ile daha fazla dalaşmamak ve rahat uyku uyumak için Merhum Mareşal Fevzi Çakmak'ın hatıralarını okumaya başlıyorum.
Ancak AKP'li amcam yerinde fokur fokur. Ancak 5-10 sayfa okumama fırsat veriyor ve bomba soruyla uykularımı kaçırmayı başarıyor.
Pardon siz ne iş yapıyorsunuz sorusuna cevap verirken asıl derdini açığa vuruyor: "Atatürk'ü nasıl bilirsiniz?"
Okuduğum kitap yarasına tuz basmış olacak ama ben alsana tuz dercesine "Bu günün sahte kahramanlarını görünce Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının ne kadar samimi, ne kadar sahici kahramanlar olduğunu anlıyorum'' diyorum.
İngiliz, Fransız, İtalyan, Ermeni ve Yunan işgali altında ordusu terhis edilmiş, Padişahı esir alınmış, vatan toprağından geçip sadece namuslarını koruyabilmek için çete ve milislere sığınmış bir milleti önce ordu, sonra devlet sonra da servet sahibi yapan Atatürk elbette ki kahramandır diyorum.
AKP'li amcam 'bunlar doğru ama harf devrimi ile milleti cahil ve eğitimsiz bırakmadı mı' diye çırpınıyor.
Osmanlı döneminde nüfusun yüzde 90'ı zaten cahil ve eğitimsizdi. Bak "Mareşal Fevzi Çakmak Abdülhamid'in Balkanlara gönderdiği komutanın ne kadar samimi ama bir o kadar da dünyadan bihaber cahil olduğunu yazıyor. Eğitimli Subay dahi yok Osmanlı son dönemlerinde. Atatürk 400 yıllık geri kalışı çözme noktasında samimi, ama bazı konularda hata da yapmış olabilir. Bak sen azıcık dünyayı gezince Çin böyle, Tayvan şöyle, Avrupa böyle biz niye geriyiz diye soruyorsun. Bugün bizi yönetenler sıcak koltuklarında bir dizi hata yaparken Atatürk gibi savaş meydanlarında milletin geleceğini şekillendirenler ufak tefek hatalar yapabilir. Ama unutma bu vatan topraklarına bugün ihale ve iş takibi yapabiliyorsan Atatürk'e borçlusun'' deyince hak veriyor.
Tam burada duracak diye umarken 'her şeyi paralel yapı mahvetti' diye yutkunmaya başlıyor.
Bizi paralelci zannederek oradan bir bahis açarken ben "biz daha 2000 yılında PKK ne ise paralel yapı odur'' diye haykırırken AKP onları yargı ve bürokrasiye yerleştirmek için referandum yaparken bir tek biz direndik.
"AKP dini, diyaneti, eğitimi paralel yapıya teslim ederken bizler, dinler arası diyalog süreci Hıristiyanlaştırma sürecidir diye iktidarı uyardık'' sözlerime hak vererek "helal olsun size siz kimsiniz'' sorusuna cevabı bindirdik: "Biz prof. Dr. Haydar Baş'ın yardımcısıyız. Bağımsız Türkiye Partisinin temsilcileriyiz.''
AKP'li amcam şoku üzerinden atmaya çalışıyor: "Ama AKP hatasını anladı bak paralel yapı ile mücadele ediyor."
Ahmet Erimhan daha fazla dayanamayıp uykusundan uyanıyor ve "13 sene geçti AKP bir nesli paralel yapı ile terbiye etti. Onlar dine ve devlete zarar verirken ses çıkarmayan AKP, paralel yapı koltuklarını paylaşmak isteyince mücadele etti'' deyince amcam konuyu kapatıp devlet okullarının fazileti edebiyatına geçiyor.
AKP'nin din derslerinde ve İmam Hatiplerde paralel yapının müfredatını uygulamaya devam ettiğini söyleyince göğsü daralıyor ve işi ekonomiye getiriyor.
Dini hassasiyeti olduğunu ihsas ettirince de biz yükleniyoruz: "AKP rant, inşaat konusunda başarılı. Ama Allah için söyle Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi iktidarı AKP kadar ülkeyi faize ve ranta boğmuştur, önce bu soruya cevap ver?
"Bu güne kadar hiçbir AKP'lide görmediğimiz dürüstlükle cevap veriyor: "Haklısın bizi faize boğdular.''
"Peki, bu pislikten temizlenmedikten sonra hep kalkınsak ne olur? Ahiretimizi kaybettikten sonra bunların ne kıymeti var'' sorusuna 'Ben Haydar Hocam ile Azerbaycan'da tanıştım, hep uçaklarda selamlaştık' diye içini döktü.
Ve ben de "işte Türk milletinin hali bu. Haydar Hoca ile tanışıyor, O'nun dünya ve ahretimizi kurtaracak Ehli Beyt fikrini, Milli Ekonomi Modeli'ni biliyor. Ama Ehli Beyt'i sevenlerle değil, ehli salibe asker olanlarla, milli ekonomi ile değil, kapitalist faizci modelle sevişiyor. Onun için yeniden geldik başa. Felaket üstümüze yağıyor. Türkiye Kurtuluş Savaşı öncesine koşuyor. Dün Atatürk vardı, bu gün Haydar Baş var. Gerisi boş amca. Bunun böyle olduğunu göreceksin, ama Firavun gibi bela denizi boğazınıza kadar sarınca iş işten geçmiş olacak. Tanımak yetmiyor. Muaviye'nin yanında saf tutup Hz. Hüseyin'e kılıç çekenler de Hz. Hüseyin'i tanıyordu. Tanımak değil, tercihlerimiz kaderimizi belirliyor'' diyorum ve ALLAH'a havale ediyorum?
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014