TBMM'nin açılışının üzerinden tam 96 yıl geçti. Ne yazık ki 96 yıldır Osmanlı hayranları ve manda heveslileri her fırsatta 23 Nisan 1920 yılında açılan Meclis'e ve o Meclis'in açılışında etkin olan Atatürk'e demediklerini bırakmadılar ve bırakmıyorlar da.
15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece ve 1920 sabah 5.00. Şehzadebaşı'ndaki karakolda 10. Kafkas Tümeni'ne bağlı 64 askerimiz uyurken otomobillerle gelen İngilizler, hazırlıksız nöbetçiyi geçerek askerlerimize ateş açıyorlar. Geride 4 ölü birçok yaralı bırakıyorlar. Artık 467 yıllık Osmanlı Başkenti resmen işgal ediliyor. Meclis-i Mebusan kuşatılıyor yakaladıkları vekiller, tutuklanıyor. Şu gerçek ki işgal edilmiş bir başkentten ne ülke yönetilebilirdi ne de kurtuluş mücadelesi verilebilirdi.
İşte Mustafa Kemal, işgalden tam üç gün sonra genelge yayınlayarak seçimlerin tekrardan yapılmasını ve işgalden uzak ve nispeten güvenli olan Ankara'da TBMM'nin toplanmasını istiyor. Gelen vekiller, Ankara'da odun sobalı ve tahta sıralı mütevazı salonda toplanıyorlar.
Mustafa Kemal, yabancı gazeteciye: "Evet, bu bir halk hareketidir. Türkler, Müslüman ırkların arasında hür kalan son ırktır. Müslümanların çoğu İngilizlerin işgal ettikleri topraklarda yaşıyor. Şimdi de bizi ezmek istiyorlar. İslamiyet'e karşı son haçlı seferine geldiler. Ama geldikleri gibi de gidecekler," diyor.
Saray ve devrin hükümeti, "Mustafa Kemal, yakalanmalı ve gerekirse idam edilmelidir," diyorlardı. Belki de haklıydılar çünkü Saray ve onun etrafı işgali kabullenmiştir. Anadolu'nun bağımsızlığı umurlarında bile değildir. Yeter ki Saray'a dokunmasınlar ve o şatafatlı yaşamlarını engellemesinler.
Padişahtan Mustafa Kemal için idam fermanı çıkıyor: "Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları kuruluş, fitne, fesat ve anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence etmek, şehirleri yakıp yıkmak ve iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları belirlenmiştir. Bunlardan Selanikli Mustafa Efendi, Kara Vasıf Bey, Fuat Paşa, Alferd Rüstem, Halide Edip Hanım'ın resmi unvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, her türlü mallarının haczedilmesine?"
Ne yazık ki Saray'ın bilgisi altında 19 Mayıs 1919 tarihinden 1923 tarihine kadar Anadolu'da tam 19 iç isyan çıkartılmıştır. Amaç, kurulacak yeni devletin kurulmasını önlemek ve ülkeyi İngilizlere peşkeş çekmekti.
Dün olduğu gibi bugün de mandacıların torunları, TBMM'yi toplayanlara ve ülkenin bağımsızlığı için savaşanlara tıpkı dedeleri gibi bugün de karşıdırlar. Bu insanların karşı olduklarını, çıkardıkları gazetelerden okudukça; söylevlerinden dinledikçe öğreniyoruz. Atatürk'e ve Kurtuluş Savaşı'na karşı olanları okudukça ve dinledikçe Neyzen Tevfik'in hiciv etmek için yazdığı şiiri aklıma gelir. "Anan belli ama baban kimdi a şerefsiz"
Atatürk 23 Nisan 1927 tarihinde Ulusal Egemenlik Bayramımızı çocuk bayramı olarak kutlanmasına karar verdi. Elbette ki bu kadar zorluklardan sonra bağımsız bir Türkiye'nin doğması büyük bir onur ve sevinçtir. 23 Nisan 1920 tarihi, TBMM ulusu yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Kişi egemenliğinden milli egemenliğe atılan ilk adımdır da.
Mondros'u, Sevr'i içlerine sindiren ama Lozan Antlaşması'nı küçümseyen Cumhuriyet düşmanları, şunu bilmelidirler ki, Cumhuriyet ve onun kurumları sonsuza değin var olacaktır.
Benden söylemesi.
15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece ve 1920 sabah 5.00. Şehzadebaşı'ndaki karakolda 10. Kafkas Tümeni'ne bağlı 64 askerimiz uyurken otomobillerle gelen İngilizler, hazırlıksız nöbetçiyi geçerek askerlerimize ateş açıyorlar. Geride 4 ölü birçok yaralı bırakıyorlar. Artık 467 yıllık Osmanlı Başkenti resmen işgal ediliyor. Meclis-i Mebusan kuşatılıyor yakaladıkları vekiller, tutuklanıyor. Şu gerçek ki işgal edilmiş bir başkentten ne ülke yönetilebilirdi ne de kurtuluş mücadelesi verilebilirdi.
İşte Mustafa Kemal, işgalden tam üç gün sonra genelge yayınlayarak seçimlerin tekrardan yapılmasını ve işgalden uzak ve nispeten güvenli olan Ankara'da TBMM'nin toplanmasını istiyor. Gelen vekiller, Ankara'da odun sobalı ve tahta sıralı mütevazı salonda toplanıyorlar.
Mustafa Kemal, yabancı gazeteciye: "Evet, bu bir halk hareketidir. Türkler, Müslüman ırkların arasında hür kalan son ırktır. Müslümanların çoğu İngilizlerin işgal ettikleri topraklarda yaşıyor. Şimdi de bizi ezmek istiyorlar. İslamiyet'e karşı son haçlı seferine geldiler. Ama geldikleri gibi de gidecekler," diyor.
Saray ve devrin hükümeti, "Mustafa Kemal, yakalanmalı ve gerekirse idam edilmelidir," diyorlardı. Belki de haklıydılar çünkü Saray ve onun etrafı işgali kabullenmiştir. Anadolu'nun bağımsızlığı umurlarında bile değildir. Yeter ki Saray'a dokunmasınlar ve o şatafatlı yaşamlarını engellemesinler.
Padişahtan Mustafa Kemal için idam fermanı çıkıyor: "Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları kuruluş, fitne, fesat ve anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence etmek, şehirleri yakıp yıkmak ve iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları belirlenmiştir. Bunlardan Selanikli Mustafa Efendi, Kara Vasıf Bey, Fuat Paşa, Alferd Rüstem, Halide Edip Hanım'ın resmi unvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, her türlü mallarının haczedilmesine?"
Ne yazık ki Saray'ın bilgisi altında 19 Mayıs 1919 tarihinden 1923 tarihine kadar Anadolu'da tam 19 iç isyan çıkartılmıştır. Amaç, kurulacak yeni devletin kurulmasını önlemek ve ülkeyi İngilizlere peşkeş çekmekti.
Dün olduğu gibi bugün de mandacıların torunları, TBMM'yi toplayanlara ve ülkenin bağımsızlığı için savaşanlara tıpkı dedeleri gibi bugün de karşıdırlar. Bu insanların karşı olduklarını, çıkardıkları gazetelerden okudukça; söylevlerinden dinledikçe öğreniyoruz. Atatürk'e ve Kurtuluş Savaşı'na karşı olanları okudukça ve dinledikçe Neyzen Tevfik'in hiciv etmek için yazdığı şiiri aklıma gelir. "Anan belli ama baban kimdi a şerefsiz"
Atatürk 23 Nisan 1927 tarihinde Ulusal Egemenlik Bayramımızı çocuk bayramı olarak kutlanmasına karar verdi. Elbette ki bu kadar zorluklardan sonra bağımsız bir Türkiye'nin doğması büyük bir onur ve sevinçtir. 23 Nisan 1920 tarihi, TBMM ulusu yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Kişi egemenliğinden milli egemenliğe atılan ilk adımdır da.
Mondros'u, Sevr'i içlerine sindiren ama Lozan Antlaşması'nı küçümseyen Cumhuriyet düşmanları, şunu bilmelidirler ki, Cumhuriyet ve onun kurumları sonsuza değin var olacaktır.
Benden söylemesi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023