Başbakan'a yakın gazeteleciler bile, DEHAP'ın önceki çıkışından rahatsız oldular. İşte Milliyet'ten Semih İdiz'in yazdıkları
Bu kesim, Erdoğan'ın toplumsal barış uğruna yeni bir yol açma çabalarına yardımcı olacağına, yangına körükle gitmeyi tercih ediyor. Demokratik Toplum Hareketi'ne katıldıklarını duyurmak için DEHAP tarafından dün yapılan açıklamadaki şu sözlere bakın:"DEHAP, özellikle Kürt sorununun çözümü, barış ve demokrasinin tesisi, sorunun gündemleşmesi ve tarafların adlandırılması hususunda örgütlülüğü ve gücü oranında elinden geleni yapmış, sistemin kendi Kürt'ünü yaratma gayretlerini açılımlarıyla boşa çıkarmış, Kürtler arası birliğin oluşturulmasında, yok sayılarak görmezden gelinen ciddi bir tecritle iç içe yaşatılan sayın Abdullah Öcalan'ın sorunun çözümünde muhatap olma bakış açısının kabulünde rolünü oynamaya çalışmıştır."AB'ye meydan okuyorlarAdeta bir "PKK itirafnamesi" olan bu lastikli sözleri infial ile karşılayacak olan Türk kamuoyunu bırakın, burada Avrupa'ya dönük bir meydan okuma da var. Unutulmasın ki AB, Zana ve arkadaşlarına çağrıda bulunarak, PKK ile aralarına somut ve gözle görülür bir mesafe koymalarını istedi. Hem de en yetkili ağızlardan.Bu yüzden AB'nin, kendi tanımına göre "terörist" olan bir grubun elebaşının serbest kalması için açılan bir kampanyaya destek verecek hali herhalde yok. Hele hele Avrupa'da terörizm konusundaki duyarlılığın doruğa çıktığı bir sırada. Bu bildiriyi yazanlar bunu elbette ki biliyorlar. Buna rağmen AB'ye meydan okuyorlar. DTH'nin 'jargon' sinyaliGerek DEHAP'ın bu açıklamasına, gerekse Orhan Doğan'ın birkaç gün önce Radikal'e söylediklerine bakacak olursak, DTH, PKK'nın bir tür siyasi kolu olduğunu çağrıştıran bir jargonla ortaya çıkacak. Başka bir ifadeyle, iç huzur için yakalanan siyasi konjonktürün olanaklarını barışçı bir şekilde zorlamak onlar için yeterli olmayacak. Amaç da zaten bu değil. Çünkü "Kürt sorunu" denen olgu bu kesim için Öcalan'ın serbest kalması ve bir şekilde masaya oturmasından ibaret. 20 bin çocuğun Diyarbakır sokaklarında sahipsiz yatıyor olması, töre cinayeti denen ilkellik, ekonomik geri kalmışlık gibi meselelerin ise kendileri için herhangi bir "aciliyet" arz etmediği anlaşılıyor. Türkiye'nin AB perspektifiyle bu gibi sorunlar için ortaya çıkan ve çıkmaya devam edecek olan olanaklar da onlar için bir şey ifade etmiyor.İngiltere'de durum farklıÖyle tahmin ediyorum ki, burada İngiltere ile IRA arasındaki ilişkinin bu kesim tarafından yanlış okunması söz konusu. Nitekim, zannediliyor ki IRA terör kampanyası sayesinde masada bir yer kaptı. Aslında durum hiç de öyle değil. 35 yıllık mücadele çerçevesinde İngiltere IRA terörüne hiç prim vermedi. Sonunda IRA, daha önce yapmayı reddettiği bir şeyi yaptı. Terörü bırakma kararı aldı. Kuzey İrlanda ile ilgili son gelişmeler bu karar üzerine oluyor. Yani arka planda sürdürülen bir terör kampanyası sayesinde sağlanmış olan bir kazanım söz konusu değil. IRA, ortada kaldıKısacası, IRA, işlediği onca cinayet sonrasında halktan daha önce gelen desteği de kaybederek ortada kaldı. Bu arada, mafyalaşarak kendi insanına karşı dönünce kendi sonunu getirdi. Bugün IRA'yı Katolikler en az Protestanlar kadar lanetliyorlar. Bu arada doğrudur. IRA'nın silah bırakma kararından sonra Başbakan Blair, "Şimdi siyaset meydanında hesaplaşalım" dedi. Bunun ne şekil alacağını göreceğiz. Ama karşılıklı bir masaya oturma şeklinde olacağına inananlar varsa boşa bekliyorlar. Kaldı ki, IRA'nın siyasi programının AB ile gelişen demokratik perspektif içinde herhangi bir hükmü de kalmamıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.