Zamanında söylenmeyenler zamansız söyleniyor

Bitmez Ergenekon ve darbe iddialarının görüşüldüğü duruşmalar! Her gün ortaya çıkan belgeler. Bu dava sürecinde mahkeme başkanını bile isyan ettiren, sözde ihbar mektupları vs. (Ergenekon davası duruşmalarının birinde, isimsiz ve imzasız bir mektup delil olarak gösteriliyor. Başkan isyan ediyor ve adam olan iddiasının altına ismini yazar, imzasını atar, diyor)
Sonra AKP, PKK artı cemaat irtibatının AKP, cemaat kavgasına dönüşmesi ve “vur abalıya” misali MİT’in hedefe konulması. İşte bu süreçte artık amaçları ne ise birileri tekrar ortalığı bulandırma derdinde. Çarklar yavaşlamaya başladı. Değirmene su lazım. Yoksa “öğütme” işi yarım kalacak. İşte birileri bilerek veya bilmeyerek bu değirmene su taşıyor, taşıtıyor…
19 yıldır neredeydin?
Bunlardan birisi de eski Batman Valisi Salih Şarman. Bu eski vali, cemaat, iktidar kavgasının tam ortasında MİT hedefteyken çıktı ve 19 yıl önce meydana gelen bir olayı MİT’in üzerine yıktı. Doğru veya yanlış orası başka bir tartışma konusu ama eski valinin zamanlaması manidar.
Eski valinin açıklamalarına göre olay şöyle olmuş; “...minibüslerin durağını TNT kalıplarıyla patlattılar. 11 kişi öldü o olayda. Kolları, bacakları bahçelerden topladık. 5 dakika sonra patlasaydı en az 50 ilkokul çocuğu ölecekti, çünkü okul dağılacaktı. Emniyet İstihbarat çok iyi çalıştı ve bomba koyan kişiye ulaşıldı. Saldırının faili olarak teknik takibe yakalanan kişi MİT elemanı çıktı...”
Ey eski vali! Ortada işlenen bir vahşet, açık bir suç var. Faili de tespit etmişsin. Neden görevini yapmadın? 19 yıl neden sustun da şimdi konuşuyorsun? Bu geçen 19 yılda o ölen 11 kişi, topladığın kol ve bacaklar hiç mi vicdanına hitap etmedi? (gerçeği haykırmak için) Evet, niçin sustun, sustun da şimdi konuşuyorsun.
Ey 12 Eylül’ü yargılamak için ortalığı ayağa kaldıranlar! Bakın açık bir itiraf var. Açık bir görevi ihmal var. Açık bir görevi kötüye kullanma var. Gereğini…
Eski milli görüşçüden
Oğuzhan Asiltürk Erbakan’ın sağ koluydu. Epeydir siyasi arenada da gözükmüyordu. Öyle ki artık “eski milli görüşçü” diye anılmaya başlanmıştı ki, Oğuzhan Bey tekrar arenaya çıktı. Vatan gazetesindeki röportajı ilginç şifrelerle doluydu.
* Ergenekon Operasyonunun ABD’nin İran’a saldırısına karşı çıkan 7 generalin tasfiyesi için yapıldığını, toprak altından çıkan lav silahı ve mühimmatın da ABD tarafından bulunduğunu iddia ediyor ve “…Kim kimi kandırıyor. Bütün bunlar uzaydan gözetlenir. ABD, CIA, MOSSAD biliyor uzaydan. Ben yüksek mühendisim, master yapmış insanım. Beni aldatacak değiller ya? 2 ayrı hükümette İçişleri Bakanlığı yaptım. Bunların başındaydım. Bunlar (MİT, Emniyet) kesinlikle bilmezler. Bunları bilseler el koyarlardı” diyor.
(Merve Kavakçı şimdilerde itibar ve trilyonların peşinde ama o günlerde birilerinin başka hesaplarına oynuyormuş.)
* Oğuzhan Asiltürk; “Kavakçı’nın yemin için salona girmesinin Erbakan ve kendisinin bilgisi dışında olduğunu anlatıyor ve Kavakçı’yı daha sonra AK Parti’yi kuracak olan isimlerin salona götürdüğünü iddia ediyor.
Ayrıca şu helal etti, etmedi ile ilgili olarak Asiltürk; “Ben dürüst hareket eden, dobra dobra konuşan bir insanım. Hoca kırgın gitti” dedi.
* Refahyol’un 28 Şubat’taki tavrı ile AK Parti’nin 27 Nisan bildirisine karşı duruşunu karşılaştıran Oğuzhan Asiltürk şöyle devam etti: “Bu iktidar o zaman olsaydı bırakıp kaçardı. Öyle yağma mı var. AKP’yi iktidara getiren ABD ve dünya Siyonizm’idir…”
Ergenekon ABD yapımı, Kavakçı planlanan AKP’nin ilk adımlarından biri, AKP’yi kuran ABD ve Siyonistler artı hakkını helal etmeyen Erbakan. Asiltürk böyle diyor kısaca.
Haliyle bu açıklamalardan birinci etkilenecek isimler Abdullah Gül ve Erdoğan. Gerçi bu açıklamaları medyada kimse tartışmadı, sorgulamadı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanda ne cevap verdi, ne de yalanladı. Yani herkes konuştuğu ile kaldı gibi göründü.
Aynı Asiltürk SP’nin Bursa örgütünün düzenlediği bir toplantıda şunları söyledi: “Erbakan Bey zeki bir kişiydi, borçlarının evlatlarına kalacağını bildiği için davaya ait bütün taşınmazları oğlunun ve damadının üzerine kaydetti. Ben de vefatından sonra damadı Mehmet Altönöz’ü çağırıp bu borçları ödemelerini söyledim. Çünkü istihbarattan bana gelen bilgilere dayanarak, hangi bankada ne kadar hesapları olduğunu belirttim. Bu olaya Recai Kutan, Ahmet Tekdal ve Fehim Adak da şahitlerimdir. Biz daha çok şeyler biliyoruz, ama bunları şimdilik saklıyoruz. Siz yine de bu konuları dışarıda konuşmayınız.”
İşte bu açıklama Konya’da düzenlenen Erbakan’ı anma etkinliğinde Asiltürk’ün önüne geldi. Bir vatandaş; “Erbakan Bey zeki bir kişiydi, borçlarının evlatlarına kalacağını bildiği için davaya ait bütün taşınmazları oğlunun ve damadının üzerine kaydetti diyorsunuz, burada ise Erbakan’ın üstün meziyetlerinden bahsediyorsunuz, bu yaptığınız ikiyüzlülük değil mi?” diye sordu.
Bunun üzerine Asiltürk,  “O söylediğim de gerçekti bu söylediğim de” dedi. Bir başka vatandaş da, “O söylediğinin neresi gerçek, cihat malını zimmetine mi geçirdi Hoca?” diye sorunca da, Asiltürk, “Hayır, ne Hocası, terbiyesizliğe bak, Hoca değil çocukları zimmetine geçirdi” dedi.
Din, iman, İslam, cihat, mücahit, hak, kul hakkı vb. söylemler yıllarca dillerinden düşürmeyenlerin düştükleri şu hale bak. Ne diyelim; Allah düşürmesin…