Cumhuriyet tarihinde İsrail ile en sıkı ilişkiler kuran hatta 'İsrail'in güvenliğinin tehdidine asla müsaade etmeyiz' diyen Sayın Erdoğan bugün 'İsrail hükümetinin ısrarla ve inatla gittiği yol, açık söylüyorum, yol değildir' diyor.
Buradaki soru; İsrail'in inat ve ısrar ettiği yol nedir, sorusunun cevabıdır.
En kısa cevabını vereyim; İsrail (Yahudiler) inançlarının çizdiği yolda inat ve ısrar ediyorlar ki, bunu Sayın Erdoğan dünde bugünde çok iyi biliyor.
Bu yolun stratejilerini ise 'The Journal of International Social Research Issue: 59 October 2018'de yayınlanan araştırmadan alıntılarla bir hatırlayalım.
Malumunuz, 2018 yılında Netanyahu hükümeti meclise, 'Yahudi Ulus Devleti Yasası' adlı yasayı getirerek oylattı. Yasa kabul edildi. Yasayı protesto eden Filistin asıllı İsrail milletvekilleri meclisten atıldı.
Yahudi Ulus Devleti Yasası hakkında konuşan Başbakan Benyamin Netanyahu şöyle diyordu; "Bu İsrail için bir dönüm noktası. Çok yaşa İsrail Devleti. Bu yasa ile Herzl'in 122 yıl önce ortaya koyduğu prensipler çerçevesinde varoluşumuzun esaslarını tamamladık. İsrail, Yahudi halkının ulus devletidir ve Ortadoğu'da sadece İsrail vatandaşlarının haklarına saygılıdır."
Yasa ile Arapça, ülkenin resmi dillerinden biri olmaktan çıkarılıyor. İsrail dünyadaki bütün Yahudilerin anavatanı alarak ilan ediliyor, Yahudi yerleşim yerlerinin inşasına devam etmek milli çıkar olarak görülüyor, Filistinlilerin hakları ise yok sayılıyor. Filistinlilere geri dönme hakkını tanımayı ise reddediyordu.
Kendi kaderini tayin etme hakkının sadece Yahudilere ait olduğunu, İsrail'in etnik ve dini bir devlet olarak dünyadaki bütün Yahudilerin temsilcisi olduğunu ilan ediyor, hukukta bir boşluk olduğunda, Yahudi şeriatının referans alınacağı, Yahudilerin dini günlerinin resmi tatil sayılacağı yasal güvence altına alınıyor. İsrail vatandaşı olan Filistinliler ise yok sayılıyordu.
(Bu yasa çıktığında ülkemizde Erdoğan iktidardaydı)
122 yıl önce ne olmuştu?
2. Abdülhamit'in yakinen tanıdığı Theodore Herzl, 1897 yılında 'Bütün Yahudileri Siyon (Kudüs) tepesinde toplamak' sloganıyla İsviçre'nin Basel kentinde dünya çapında bir kongre gerçekleştirmiş ve tarihe '1. Dünya Siyonist Kongresi' adıyla geçen bu toplantıda hem Büyük İsrail hem de İslam coğrafyası için birçok kararlar alınmıştı.
Ana hedefleri Musevilerin Siyon dedikleri Kudüs'e dönerek, Süleyman tapınağını yeniden inşa edip, Eski Ahit'in ana prensibini yerine getirmekti.
Bu hedefi gerçekleştirmek için bir devlet kurmak gerektiğini çok iyi bilen Theodore Herzl, Siyonist hareketin siyasi bir örgütlenmeye gitmesine, uluslararası alana taşınmasına ve Yahudilerin bir devlet kurma düşüncesinin oluşmasına öncülük etmiştir.
1896 yılında yayınladığı, 'Yahudi Devleti' adlı kitabında: "Biz bir devlet, hem de örnek bir devlet kuracak kadar güçlüyüz. Bu amaç için gerekli beşeri ve maddi malzemeye sahibiz. Bir ülkenin tüm haklı ihtiyaçlarını tatmin edecek büyüklükte dünya üzerinde bir yerde bize egemenlik verin, gerisini kendimiz tamamlarız" diyordu.
Hıristiyanlarla barış
Tarih boyu Hz. İsa'yı katlettikleri için Yahudilere düşman olan Hıristiyan dünyası özellikle Protestan anlayışının etkisiyle yumuşamaya gitmiş ve I. Siyonist Kongresi ile başlayan "Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin" anlayışı ile Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma sürecini desteklediler.
Protestan Kilisesi'nin muhafazakâr kesimini nitelendirilen ve Hristiyanlık bildirisini anlatan, yayan zihniyet ve kendilerine Evanjelistler
ile işbirliğine giden Siyonist anlayış ABD'de maddi gücün yanında Jimmy Carter'ın Başkan seçilmesiyle siyasi gücü de eline almıştı.
Jimmy Carter, 48'de İsrail'in ilan edilişini İncil'in bir mucizesi olarak anlatıyordu.
Evanjelistler asıl gelişmeyi ise Carter'dan sonra yönetime gelen Ronald Reagan döneminde gerçekleştirdiler.
Bill Clinton döneminde güçlerini biraz kaybetseler de, George W. Bush döneminde Neoconlarla birlikte etkilerini artırdılar. Adeta ABD yönetimini ele geçirdiler…
(Neoconlar: 1960'lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde doğmuş yeni muhafazakarlık anlamına gelen bir siyasal akımdır.)
Bugün Evanjelistlerin, ABD'nin ulusal ve uluslararası politikalarını etkileyecek güçte olduğu tartışılamaz bir gerçektir. Neoconların gerçekleştirmek istedikleri Büyük Ortadoğu Projesi, Evanjelistlerin inançlarıyla birebir ilişkili olduğu yaşanan olaylar ve gelişmelerden anlaşılmaktadır…
Evanjelistler, dünya çapında güçlü televizyonlardan, gazete yayınlarından, internet sitelerinden, video oyunlarından, sinema sektöründen ve bilim-kurgu romanlarından yararlanarak misyonerlik faaliyetlerini etkili bir biçimde sürdürmeleri sonucu, ABD'deki Evanjelist Protestanların sayısında önemli bir artış gözlenmektedir.
Evanjelistler, 1987'de Protestan nüfusun yüzde 41'lik bir dilimini oluştururken, 2004'te bu oran yüzde 54'e ulaşmıştır. Bu gün ise 327 milyon olan ABD'nin nüfusunun yaklaşık % 35'ni Evanjelistler oluşturmaktadır.
Evanjelik inancı ve Yahudiler
Evanjelik inanca göre; Tanrının bahşettiği nimetler, dünyevi ve uhrevi olmak üzere iki temele dayanır.
Dünyevi olanı Yahudiler ile ilgilidir ve Yahudiler vaat edilmiş topraklara sahip olup, Büyük İsrail Devletini kuracak, bütün dünyaya hakim olacak. Uhrevi (öteki dünya) olanı ise Evanjelik Protestanlarla ilgilidir.
Evanjelikler ise Büyük İsrail'in kurulmasına yardım edecekler, mükâfatı bu dünyada değil öteki dünyada alacaklar, cennet ile ödüllendirilecekler. Diğer dinlere mensup insanların ise Tanrı için hiçbir önemi yoktur…
Eski Ahit (Tevrat), Yeni Ahit (İncil) ve Tevrat'tan oluşan Kitabı Mukaddes'e göre, İsa Mesih'in yeryüzüne yeniden gelebilmesi için Tanrının, Yahudilere vaat ettiğine inanılan topraklara sahip olması gerekiyor.
Evanjelistlerin, Yahudilere ve İsrail devletine verdikleri desteğin temelinde bu inanış önemli bir yer tutmaktadır…
Evanjelik inanca göre, Mesih geldiğinde Yahudiler ve Evanjelikler bir yanda olacak, bunların haricindeki diğer dinlere mensup insanlar ise karşı tarafta yer alacak, iki taraf arasında yaşanacak "Armageddon" adı verilen bu savaşı Yahudi-Evanjelist ittifakı kazanacak ve Yahudiler dünya egemenliğini kuracaklardır.
Amaç dünya egemenliği olduğu için 1897 yılından itibaren, İsrail devletinin sınırları, Siyonizm'in nihai coğrafyası gizemini korumaktadır. Bu nedenle, İsrail Devleti kurulduğu 1948 yılından itibaren sürekli olarak işgaller ve nüfus yerleştirerek genişliyor…" (Devam edecek…)
- ‘Türkiye, Türklerindir’ diyemeyenler bakın ne diyor? / 13.12.2024
- Yalan ve talan aynen devam ediyor / 12.12.2024
- Saddam, Kaddafi, Esad gitti, sırada kim var? / 11.12.2024
- Esad gitti diye sevinelim mi? / 10.12.2024
- Erdoğan’ın önünde iki yol vardı. O, BOP’u seçti / 09.12.2024
- Yalan söylediler / 08.12.2024
- Mehmet Şimşek’ten Berat Albayrak tekerlemesi / 07.12.2024
- Ehl-i Beyt'i sevenlerin özellikleri imamet hakikati / 06.12.2024
- Erdoğan ile Esad empatisi yapalım mı? / 05.12.2024