Onu ilk Beykoz'un Akbaba köyünde gördüm ve tanıdım. Arka kapısı açılmış arabanın yanında duran, uzun boylu, esmerce güleç yüzlü bir adam. Kıymetli kardeşim Okan tanıştırdı. "Bu Ali abi"? Bundan sonra Ali abi bana birkaç soru soruyor ve arabasında bulunan tencerelerden almamı istiyordu. Senetler hazırlandı ben tencere setini aldım. Aradan yıllar geçti. Benim tayinim İstanbul'un Güngören ilçesine çıktı. Burada beni ilk karşılayan biri vardı Ali abi. Karşılayan diyorum? Sanki yıllarca benim yolumu bekliyormuş da şimdi bana kavuşan bir adam? İri vücudu, uzun boyuna rağmen harfler öyle bir yumuşaklık ve nezaketle ağzından çıkıyor ki insanı tesir altına alıyor. Yahu bu adam benim abim mi? Benim kan kardeşim mi? Bir insana nasıl değer verileceğini, nasıl yaklaşılacağını bilen adam. Hocam dediği zaman benim bütün yelkenlerimi suya indirirdi. "Size bir şey soracağım" diyerek gelişleri var. Şu konuyu açıklar mısın? Bunu siz bilir siniz. Belki bilmediğim bir konu hemen araştırır Ali abime cevap vermeye çalışırdım. Bu durunda tanıdığınız yakınlığına değer vermesine şahit olduğunuz biri sizden bir şey istediğinde adeta hayır, olmaz sözcükleri rafa kalkıyor...Bana ulaşamadığında telefonla hal hatır sorar sorularını yöneltirdi. Bana haksızlık yapmak istedi biri. Bir baktım arabası ile kapıda. Herifi bir kenara çekmiş. Bir şeyler söylüyor. Ona kibarca haddini bildiriyor.Dedim ya bu benim kan bağı ile bağlı olan bir kardeşim değildi. Ama o Allah Resulü'nün sünnetini özümsemiş asr-ı saadet kardeşliğini iliklerine kadar yerleştirmiş halis bir müslümandı.Bir gün dedi ki: Hocam ben Kur'an Kursu açmak istiyorum. Ne dersin? Durdum düşümdüm. Ben maaşla çalışan bir adamım. Öyle olasına rağmen bunun dışında hiçbir ücret olmadan böyle bir işi başarmak benim için mümkün değil. Ama Ali abi'ye dedim ki: Abi çok iyi olur. O, bir şeye karar verdi mi mazeretler ortadan kalkardı.Ali abi kursu açtı. Başında kıymetli hocalar. Çocukların hem bilgi sahibi olmaları, hem de manevi olgunluk ve terbiyelerine dikkat edilerek eğitim yapılmasını başaran bir adam.Bana danışmalarında ve aldığı cevaplardan anladım ki beni mihverine alıyor ve bana hakikatleri gösteriyor. Bundaki esrar bundaki coşku ve hal, derviş gönüllü, ayakları çarıklarla anadolunun bağrına koşan er kişi, Allah adamlarının kalplere nüfuz eden gayret ve bereketleriydi.Ciğer satarken nefsinin kusurlarını görmeye çalışan ve hizmet adamı olmaya koşan, 'padişahlar ardınca yürüsün' duasının sırrına mazhar olan gönüller bunlar.Bir ümmi adam o kadar güzel telaffuzu, yorumları, yönlendirmeleri, istikameti, disiplini, bağlılığı ile başarıyor. Dedikoduyu sevmez, birleştirici, kusurları örten, geniş gönüllü, sabırlı, tertemiz bir adam.Benim yazılarıma verdiği değeri anlatamam. Çocukları topluyor hadi şu yazıyı okuyun bakayım diyor. Yine bir yazımı okumuş çok beğenmiş. Defalarca soruyor. "Tafsilatlı onu bana anlat" deyip Kur'an'a olan aşkını yüreğime akıtıyordu.Vakıa suresinde "Vessabikûn" kelimesi vardır. Hayırda, gayrette, ibadette, ihlasta önde olanlar? "Bu kimseler Allah'a yakın olanlardır." Bana defalarca bunun açılamasını sorardı. Orada bir şeyini buluyor. Onu görüyor aslında. Biz şahidiz ki o hayra doymayan durmadan koşan bir adamdı.Pazarları, dolaşır, esnafları dolaşır. Ve hayra harcayacağı parayı asla kendine harcamazdı. O minik arabası ile Rezzak olan Allah'a öylesine iman etmiş ki ekmeğimi kazanırım derdi.Bir bakmışsın arabayı çay doldurmuş çat satıyor. Bitti. Deterjan satıyor. Ekmeğini kazanmak için sabahın erken saatlerinde işine başlardı. Bereketli adamdı. Çok cömertti. Yedirir içirir ikramda bulunur sizi her hususta geçerdi. Piknik alanında uzman, türkü dersen söyler. İlahileri dokunaklı okurdu. Şiir okur, güzel sözleri yeri geldiğinde tam yerinde söylerdi. Kendisinin her şeyi ile sevdiği insanın "Bana şarta göre adam değil her şarta göre yetişmiş" insan olma gerçeğine yine kendisini her şeyiyle sevdiği insanın şahadetiyle kazançlı çıkan adam Ali abi.İhtiyacı olduğunu çok iyi bildiğim halde kardeşlerini, insanını kendine tercih ederek "önemli değil'' ifadesi ile kardeşini öne geçirerek isterdi.Onun için önemli bir şey vardı. Allah'ın rızası. İyi bir kul olmak.Yaşlılarla yaşlı, çocuklarla çocuk olur, biraz yaramaz laf dinlemez gençlerin bakarsınız içine dalmış onlarla kafadar sohbetler yapıyor.Bir sohbette Yürüyenler oturanlardan üstündür demiş ve şu ayetleri okumuştum. "Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.'' "Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."(Nisa 95-96)Ayetlerin açıklamasını yaptım. Günlerce haftalarca bana bunu sordu. Şimdi anlıyorum ki Cenab-ı Hakkın ona bahşettiği güzelliklerle buluştuğu için bu hazzı alıyor ona doyamıyordu.Bi daha söyle, bi daha söyle?İşte söylüyorum Ali abi:Yürüyenler oturanlardan üstündür. Birlikte alınan grup kararlarını en iyi uygulayandı. Gazeteye abone yapılacak denmiş.Bir hafta geçti.Ali abi 1200 tane abone yapmış.Hocam, 10 tane bisiklet aldım bununla zamanında kapılara gazeteyi dağıttıracağım. Zannedersin ki bu adam bir çok fakülteyi de bitirmiş hemen pratik uygulamayı ortay koyuyor. Başarının önündeki engelleri ortadan bir anda kaldırıyor.Davaya, vazifeye, hedefe, inanmak bu olsa gerek.Bana danışırken ben bunların hiçbirine ihtimal veremezdim.Ben maaşlı bir adamım mesainin bitimini zor bekliyorum eve gitmek için. Bu adam İnşirah suresindeki manaya koşuyor. ''İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, Rabbine rağbet et" (Ona yönel; boş durma) (İnşirah7-8)İcmal dergisinin adeta harflerine konan tatlı bir okuyucu. Tefekkür kazanmış, tezekkür kazanmış, asalet kazanmış, hakkı konuşan, lakin dünyalara önüne koysan haksızlığı da zerre kadar kabul etmeyen, hak aramasını da yiğitçe bilen Ali abi.Şimdi ben diyorum ki:Beni hep şaşırttın.Daha birkaç gün önce hastanede gelmiş hafif bir sesle Ali abi demiştim.Uyuyordun. Hasta idin. Öyle iken bile kardeşin için gözünü bir kere daha açtın.Helallik istedim.Allah razı olsun dedin.Şimdi Bozkırdan gönüllere, oradan şehitlik tepesine senin gibi can dostlarının yanına gittin.Yine şaşırttın.Bir telefonun çalacak mı diye bekliyorum.Yürüyenler oturanlardan demeni bekliyorum.Senden aldığım tencereler hala duruyor.Yepyeni eskimedi Ali abi.Seni Allah için seviyoruz.Bir yol bulup da gelemedim cenazene.Seni sevenlere baş sağlığı diliyorumHüküm Allah'ın.Sen Hakka yürüdün.Sen hakkı gören göz oldun.Bir Ali'yi binlerce Ali'ye çeviren Hak adamlarına, onu yetiştiren anne babalarına, arkadaşlarına, yakınlarına, sevenlerine selam osun, helal osun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011