Çocukluğumda camide müezzinlik yapan yaşlı biri vardı. Sesi gürdü ve kulağa hoş geliyordu. İleriki zamanlarda yakından tanıyınca Sarıyer'de bir camii imamından tecvid ve musiki dersi almış? Makamları biliyor ve mevlidi usulüne uygun okuyordu.Yaylı tambur çalan rahmetli Hüseyin amca bir gün şöyle dedi: "İmam hatip liselerinde makam dersi niye yok? Bu ezanlar bu salalar, bu Kur'an düzgün bir sesle okunmalı değil mi? Bir gün Cuma namazı için caminin kapısında beklerken ezan okunmaya başladı. Yakındaki diğer camide okunan ezan dikkatimi çekti. Hemen o camiye doğru koştum. Namazdan sonra ezan okuyan adamı buldum ve ona: Kardeşim seni tebrik ediyorum. Ya hu Karcığar makamında ezan okudun. Beni çok etkiledin dedim.'' Eski sanatçılara baktığımızda aralarında hafız olan birçoğunun ya babası ya amcası hoca. Rahle-i tedrisinden musiki öğreniyorlar. Bursa Emir Sulatan mevkiinde bulunan Selami Efendi Dergâhı haziresindeki bir taş üzerinde şu yazı var.''Mevlidî Mustafa Efendi'' 1800 yılları arasında yaşayan bu zat Çelebi Mehmet Camii imam Hatibi aynı zamanda musiki üstadı.Gerek tekkelerde gerek camilerde gerek rahle başlarında verilen bu dersler, imam- hatip liselerinin müfredatına konabilir. Tekke musikisi, cami musikisi diye yeni bir şeyler keşfetmeye gerek yoktur. Bunlar tarihimizde köklü bir şekilde vardır. Zekai Dede Efendi, Bekir Sıtkı Sezgin, Sadettin Kaynak, Kani Karaca? gibi isimler, her biri örnek eserler, besteler ve nağmeler bırakmış hafızlardır.Tarihi zenginlik ise, işte Dede Efendi ve öncesi?İlmi zenginlik ise Farabi'ye kadar uzanan köklü bilgi?Nazariyat, solfej ve pratiği ise en canlı şekilde camilerde, tekkelerde... uygulanmıştır.Belediyelerde konservatuarlarda, üniversite bünyelerinde çeşitli özel çalışmalarda bu çalışma vardır.Böyle olunca rahmetli Hüseyin abinin sorusunu biraz da yüksek sesle söylersek, neden imam-hatiplerde, Kur'an kurslarında, talim derslerinin yanında musiki de öğretilmesin?Bir zamanlar hafızlar böyleymiş deyip umutsuzlaşmak yerine mekanizmayı kurup işletmek gerekmez mi?İmam-hatip ve Kur'an kurslarında mesleki görevini seçen ve sesi musikiye elverişli olan öğrenciler güzel ezan okusunlar, mevlidi, ilahileri, kasideleri makamlarıyla musiki zenginliği ile seslendirsinler. O zaman görülecektir ki nice Dede Efendiler, Bekir Sıtkılar kendi ölçü ve yeteneklerinde çıkacaktır. Türk Tasavvuf Musikisi de ayaklar altına düşmekten kurtulacaktır.Musikinin insan ruhunu dinlendiren, bedeni rahatlatan, fikri güzelleştiren yönüne girmek istemiyorum. Fakat şu kadar söyleyeyim bir ilahiyi, bir şarkıyı, bir türküyü söylerken ellerinizi açar, bazen kalbinize götürür, tebessüm etmeye çalışırsınız?'"Bir tatlı huzur'' vardır.Ama bir pop söylenirken bakarsınız, ya eli ile yumruk atar, ya ayağı ile tekme? Kaplan pençeleri gibi pençelerini gösterir. Batının tabiatında bu olunca müziği de doğal olarak o doğrultuda olur.Yahya Soyyiğit hoca vardı. Örnek oldu. Ümit ederiz ki hocalarımızdan- müezzinlerimizden genç yetenekler musiki'nin tatlı nağmelerine kulak veririler. Musikide usta, efendi ve hoca olurlar.Bu yönde duyarlı, milli olan vakıf ve dernekler de bu çalışmaların önünü açar. Böylece her yakın camiden güzel sesler duyarız. Unutmayalım kötü ses yoktur. Eğitilmemiş ses vardır.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011