Yirmi yılı aşkın bir süreden beri ülkeyi tek başlarına yönetenler, yani mevcut siyasi kadro ve yandaşları, bir de isim buldular; 'Yeni Türkiye…'
Yeni Türkiye'nin yeniliklerini saymakla bitiremiyorsunuz.
'Evvel yok idi, iş bu rivayet yeni çıktı' kabilinden sayabileceğimiz yenilikler, hiç abartısız, rahatlıkla oldukça hacimli bir kitap oluşturur.
Bir kere, tartışmasız emek ucuzladı fakat ekmek pahalılaştı.
Eskiden ekmek aslanın ağzında idi, yenisinde ekmek aslanın midesine kaçtı.
Zenginle yoksul arasındaki uçurum, korkunç boyutlara ulaştı, nüfusun yüzde doksanı, geri kalan yüzde on için istihdam edilmeye başladı.
Halk günden güne fakirleşirken, imtiyazlı bir sınıf servetine servet katmaya devam ediyor.
Geçim sıkıntısından kıvrım kıvrım kıvranan geniş kitleler, yöneticiler tarafından, 'sabırsızlıkla, kanaatkâr olmamakla' suçlanırken, sözünü ettikleri vasıfların, semtlerine dahi uğramadığı görülmekte ve bilinmektedir.
Halktan tasarruf bekleyen yönetici sınıfı, gece-gündüz israfın daniskasını sergilemekten kaçınmıyorlar.
Eski Türkiye'nin iç ve dış borçları vardı ama, borçlarını ödeyecek kaynakları, kurumları ve birikimleri de vardı, yeni Türkiye'nin borçları bin katına çıktığı halde, elinde ne kaynak kalmış, ne birikim kalmış ne de kurumlar…
Eski Türkiye'de, dağlar, ovalar, yaylalar ve ormanlar, akarsular ve dereler, devlet tarafından titizlikle korunurken, yeni Türkiye'de, yukarda sayılan bu eşsiz hayat kaynaklarını halk, rantçılardan, tefecilerden, vurgunculardan ve talancılardan korumaya çalışıyor ve zaman zaman kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya geliyorlar.
Eski Türkiye'de, evet ürünlere, sebze ve meyveye, akaryakıta zam gelirdi ama, yılda bir ya da bir kaç defa; yenisinde ise artık, yılda değil, ayda değil, haftada değil her şeye her gün zam geliyor.
Eskiden enflasyon arttığında, pahalılık milletin canını yaktığında, bu kötü duruma sebep olan yönetici taifesinin az-çok yüzü kızarırdı, halkın içine çıktıklarında bir miktar mahcubiyet duyarlardı, yeni Türkiye'nin yöneticileri, parayı pul ettikleri halde, emeği ve alın terini kül ettikleri halde, ne yüzleri kızarıyor, ne de herhangi bir mahcubiyet hissediyorlar.
Fildişi kulelerinden halkı seyrediyorlar, milletin sıkıntılarından bihaber oldukları için, bambaşka bir gezegende yaşıyormuşlar gibi açıklamalar yapıyorlar.
Aşsız kalan halk, işsiz kalan halk ve düşsüz kalan halk hiç umurlarında bile değil.
Yeni Türkiye'nin yenilikleri aslında saymakla bitmez, zaten sizler, hayatın içinde bizzat yaşayıp görüyorsunuz.
Yenilikler… Hem de, ne yenilikler…
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025
- Yüreklerin yangını nasıl söndürülecek? / 24.01.2025
- İnsanca paylaşılsa… / 23.01.2025
- Anlayan beri gelsin / 19.01.2025
- Bu oyunun ardındakilere karşı herkes oyunun arkasında durmalı / 18.01.2025
- Üzerinde tepinmek varken, ezdirmeye ne gerek var?! / 17.01.2025
- Kurutmadığınız ne kaldı? / 16.01.2025