Nedir bu halin. Sen korkmuş gibisin. ".............."
Hayri bu, sualden sonra omuza pat pat pat...
Evet bir korku hali, bir tedirginlik, bir karamsarlık var...
Biraz üzüntülüydü galiba...
Arkadaşı ile beraber dükkanda oturuyorlar... 25-30 yaşlarında bir genç. Başı öne eğik... Derdi var herhalde... Evet evet derdi varmış... Baba cinnet geçirip anneyi katletmiş. (Bu cümleyi yazmayı değil bu topraklarda duymayı bile hayal edemez ihtimal vermezdim). Hemen teselliler başladı. Genç öyle metin, öyle tevekkül ehliydi ki ona söylenecek söz değil ibret alacak göz lazım deyip ayrıldılar.
* * *
Yolunuz hiç Mecidiyeköy'e giderken Darulaceze'den geçtiniz mi? Eğer geçip gördüyseniz lütfen kapıdan içeri girin ve aciz insanları ziyaret edin. "Ben acizliği bilirim" cümlesini bir kenara itin lütfen... Osmanlı'nın tarihî mekanında olan hekimlerimizin titiz çalışmalarını, bakımlı insanları gidin görün...
Yıllarca kırda, bayırda, işinde, evinde günlerini geçirip aciz, muhtaç duruma düşmüş dedelerimizin, ninelerimizin yüzlerindeki ciltlere sığmayacak tecrubî bilgileri okuyun.
Yukarıda yazının başındaki üzüntülü adam, bu satırları yazan şahıs Darulaceze'nin mescidinde namaz kılmak için abdest alacaktı. Gözüne bir şey takıldı. Yaklaşık 75-80 yaşlarında bir dede... Başladı onu izlemeye... Abdest almak için çoraplarını çıkarıyordu... Oturduğu yerden çoraplarını çıkarırken belini bükmekte zorlandı, zorlandı... Gidip abdeslikten ağır adımlarla bir çift takunya giydi. Tuvalete girdi... Yaklaşık 15-20 dakika içeride kaldı. İdrar yolları rahatsız olduğundan bin bir zahmetle dışarı çıktı. Kemerini titreyen elleriyle bağlamaya çalışırken ayakları bükülüyor, omuzları eğiliyordu... Ellerini yıkayıp ağır adımlarla gelip abdest alma yerine oturdu. Tam yanımdaydı. Onunla bir an konuşmak geldi içimden. Ama bana öyle bir baktı ki bütün hislerimi okurcasına ve konuşma isteğimi kibarca kabul etmeyişini belli edercesine...
Bismillah deyip kollarını sıvazladı. 70'lik ellerini bütün tarihî çizgileriyle musluğun altına uzattı ve şunu dedi: "Ya Rabbi bu halime şükürler olsun"...
(Bu yazıya devam etmeye takatim kalmadı.)
Hayri bu, sualden sonra omuza pat pat pat...
Evet bir korku hali, bir tedirginlik, bir karamsarlık var...
Biraz üzüntülüydü galiba...
Arkadaşı ile beraber dükkanda oturuyorlar... 25-30 yaşlarında bir genç. Başı öne eğik... Derdi var herhalde... Evet evet derdi varmış... Baba cinnet geçirip anneyi katletmiş. (Bu cümleyi yazmayı değil bu topraklarda duymayı bile hayal edemez ihtimal vermezdim). Hemen teselliler başladı. Genç öyle metin, öyle tevekkül ehliydi ki ona söylenecek söz değil ibret alacak göz lazım deyip ayrıldılar.
* * *
Yolunuz hiç Mecidiyeköy'e giderken Darulaceze'den geçtiniz mi? Eğer geçip gördüyseniz lütfen kapıdan içeri girin ve aciz insanları ziyaret edin. "Ben acizliği bilirim" cümlesini bir kenara itin lütfen... Osmanlı'nın tarihî mekanında olan hekimlerimizin titiz çalışmalarını, bakımlı insanları gidin görün...
Yıllarca kırda, bayırda, işinde, evinde günlerini geçirip aciz, muhtaç duruma düşmüş dedelerimizin, ninelerimizin yüzlerindeki ciltlere sığmayacak tecrubî bilgileri okuyun.
Yukarıda yazının başındaki üzüntülü adam, bu satırları yazan şahıs Darulaceze'nin mescidinde namaz kılmak için abdest alacaktı. Gözüne bir şey takıldı. Yaklaşık 75-80 yaşlarında bir dede... Başladı onu izlemeye... Abdest almak için çoraplarını çıkarıyordu... Oturduğu yerden çoraplarını çıkarırken belini bükmekte zorlandı, zorlandı... Gidip abdeslikten ağır adımlarla bir çift takunya giydi. Tuvalete girdi... Yaklaşık 15-20 dakika içeride kaldı. İdrar yolları rahatsız olduğundan bin bir zahmetle dışarı çıktı. Kemerini titreyen elleriyle bağlamaya çalışırken ayakları bükülüyor, omuzları eğiliyordu... Ellerini yıkayıp ağır adımlarla gelip abdest alma yerine oturdu. Tam yanımdaydı. Onunla bir an konuşmak geldi içimden. Ama bana öyle bir baktı ki bütün hislerimi okurcasına ve konuşma isteğimi kibarca kabul etmeyişini belli edercesine...
Bismillah deyip kollarını sıvazladı. 70'lik ellerini bütün tarihî çizgileriyle musluğun altına uzattı ve şunu dedi: "Ya Rabbi bu halime şükürler olsun"...
(Bu yazıya devam etmeye takatim kalmadı.)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021