Bugün Belçika'da bir kartpostalda Fransızca şu ibare yazıyor: Türkiye Atatürk'ü Allah'a borçludur, geriye kalan her şeyi ise Atatürk'e borçludur. Bunu Fransız anlarken bizimkiler konuya Fransız kalıyorlar. Kur'an-ı Kerim ilk kez Türkçeye Rumi: 1338-Miladi: 1922 yılında Çağatay Lehçesiyle çevrilmişti fakat bu çeviri eser Osmanlı Türklerinin ihtiyacını karşılayacak durumda değildi. Keza Cumhuriyet dönemine kadar da fasih bir Kur'an-ı Kerim tercümesi yapılamamıştır.
Cumhuriyetin ilk Kur'an-ı Kerim tefsiri, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi'nin: "Hülasatü'l-Beyan (1927) adlı Tefsir eseridir. Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün talimatları ile hazırlanmış ilk tefsir eseri Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili" adlı eseridir. 1924 yılındaki meclis kararından sonra oluşturmaya başlanmış ve bu eser 1936 yılında basılmıştır. Söz konusu eser, 6433 sayfalık dev bir eserdir. Bu eser, o dönemin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye'nin dört bir yanına ücretsiz olarak dağıtılmıştır.
Diyanet Işleri Reisliği, Meclis'in tahsisatına binaen Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesi işini Mehmed Akif'e, tefsir kısmının yazımını Elmalılı Hamdi Yazır'a ve Buhari-i Şerif'in tercümesi işini de Babanzade Ahmed Naim'e havale etmiş, bazı siyasi saiklerle Mehmed Akif aldığı ücreti iade edince, ister istemez bu vazife de Elmalılı'nın üzerine kalmış, o da 1926'dan itibaren bu vazifeyi kemal-i itina ile yerine getirmeye başlamıştır.1934'de Babanzade'nin vefatı dolayısıyla, Buhari'nin tercümesini ikmal etmek vazifesi Kamil Miras'a verilmiştir. Cumhuriyet döneminde din adına yapılan hizmetlerden biri de Arapça okunan, dinleyenin anlamadığı, hutbe okuma işini Türkçeye dönüştürmektir (1932). Atatürk'ün Balıkesir Zağnos paşa camiindeki hutbesi ise tekrar tekrar okunup ibret alınması gereken bir hutbedir.
Bu hafta Türkiye geneli hutbelerde 19 Mayıs Atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramından hiç bahsetmedi peki neden? Diyanet işleri başkanlığı tüm milleti kucaklaması gereken bir kurumdur ve bugünde ülkemizin kurucu liderinin ismini anmamak büyük bir vefasızlıktır. Halbuki 3 Mart 1924 tarihinde diyanet işleri başkanlığı Atatürk öncülüğünde kurulmuştu. Bugün ise kendi görev yaptığı kurumun kurulmasına vesile olan bir lideri anmamakta ısrar eden bir kurum var ve bu durum çok garip. Atatürk diyanet işleri başkanlığını kurmasaydı FETÖ gibi kaç tane grup dini ve milli hassasiyetlerin içini boşaltacaktı.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) de buyurduğu gibi vatan sevgisi imandandır. Yani Atatürk'ü 19 Mayıs'ta Samsuna çıkaran ve ehli küffara karşı bir milletin uyanmasına vesile olan duygu içindeki vatan aşkıdır. İlahiyatçılar Atatürk'ün adını anınca kula kulluk etmekten mi korkuyorlar acaba? Müslümandaki olması gereken vefa duygusunun gereği ceddini ,atasını anması gerekir. Peki vefa nerede bizim ilahiyatçılar nerede ? Yoksa birilerinden mi korkuyorlar ve korkanken ne yapmış oluyorlar ve kime hizmet etmiş oluyorlar?
Allah Prof. Dr Haydar Baş Hocamızdan razı olsun. Milletimiz onun vesilesi ile Atatürk'ü ve onu nasıl sevmesi gerektiğini öğrendi. İşte bu sözde ilahiyatçı ile özde bir ilahiyatçı arasındaki fark olsa gerek.
Cumhuriyetin ilk Kur'an-ı Kerim tefsiri, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi'nin: "Hülasatü'l-Beyan (1927) adlı Tefsir eseridir. Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün talimatları ile hazırlanmış ilk tefsir eseri Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili" adlı eseridir. 1924 yılındaki meclis kararından sonra oluşturmaya başlanmış ve bu eser 1936 yılında basılmıştır. Söz konusu eser, 6433 sayfalık dev bir eserdir. Bu eser, o dönemin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye'nin dört bir yanına ücretsiz olarak dağıtılmıştır.
Diyanet Işleri Reisliği, Meclis'in tahsisatına binaen Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesi işini Mehmed Akif'e, tefsir kısmının yazımını Elmalılı Hamdi Yazır'a ve Buhari-i Şerif'in tercümesi işini de Babanzade Ahmed Naim'e havale etmiş, bazı siyasi saiklerle Mehmed Akif aldığı ücreti iade edince, ister istemez bu vazife de Elmalılı'nın üzerine kalmış, o da 1926'dan itibaren bu vazifeyi kemal-i itina ile yerine getirmeye başlamıştır.1934'de Babanzade'nin vefatı dolayısıyla, Buhari'nin tercümesini ikmal etmek vazifesi Kamil Miras'a verilmiştir. Cumhuriyet döneminde din adına yapılan hizmetlerden biri de Arapça okunan, dinleyenin anlamadığı, hutbe okuma işini Türkçeye dönüştürmektir (1932). Atatürk'ün Balıkesir Zağnos paşa camiindeki hutbesi ise tekrar tekrar okunup ibret alınması gereken bir hutbedir.
Bu hafta Türkiye geneli hutbelerde 19 Mayıs Atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramından hiç bahsetmedi peki neden? Diyanet işleri başkanlığı tüm milleti kucaklaması gereken bir kurumdur ve bugünde ülkemizin kurucu liderinin ismini anmamak büyük bir vefasızlıktır. Halbuki 3 Mart 1924 tarihinde diyanet işleri başkanlığı Atatürk öncülüğünde kurulmuştu. Bugün ise kendi görev yaptığı kurumun kurulmasına vesile olan bir lideri anmamakta ısrar eden bir kurum var ve bu durum çok garip. Atatürk diyanet işleri başkanlığını kurmasaydı FETÖ gibi kaç tane grup dini ve milli hassasiyetlerin içini boşaltacaktı.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) de buyurduğu gibi vatan sevgisi imandandır. Yani Atatürk'ü 19 Mayıs'ta Samsuna çıkaran ve ehli küffara karşı bir milletin uyanmasına vesile olan duygu içindeki vatan aşkıdır. İlahiyatçılar Atatürk'ün adını anınca kula kulluk etmekten mi korkuyorlar acaba? Müslümandaki olması gereken vefa duygusunun gereği ceddini ,atasını anması gerekir. Peki vefa nerede bizim ilahiyatçılar nerede ? Yoksa birilerinden mi korkuyorlar ve korkanken ne yapmış oluyorlar ve kime hizmet etmiş oluyorlar?
Allah Prof. Dr Haydar Baş Hocamızdan razı olsun. Milletimiz onun vesilesi ile Atatürk'ü ve onu nasıl sevmesi gerektiğini öğrendi. İşte bu sözde ilahiyatçı ile özde bir ilahiyatçı arasındaki fark olsa gerek.
Lütfi Doğan / diğer yazıları
- Sorular sorular… / 29.07.2023
- Bu rahatsızlık neden? / 30.04.2020
- Minik Serçe / 24.04.2020
- Sözünün eri olmak / 19.04.2020
- Andımız'ın dini açıdan tahlili / 28.08.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde?-2 / 05.06.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde? / 31.05.2017
- Yazı / yorum / 29.05.2017
- Bu rahatsızlık neden? / 30.04.2020
- Minik Serçe / 24.04.2020
- Sözünün eri olmak / 19.04.2020
- Andımız'ın dini açıdan tahlili / 28.08.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde?-2 / 05.06.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde? / 31.05.2017
- Yazı / yorum / 29.05.2017