Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in vefatı ile ülkemizde gerçek vatanseverler, samimi dindarlar ve Atatürk'ü sevenler büyük bir mateme gark oldular. Lakin bir de vatanımızda gözü olan, ülkemize hasım dış mihraklar ve iş birlikçilerini korkutuyor. Onların inanç ile ilgili hassasiyeti örümcek ağı gibidir. Mesele Kur'an'da şu şekilde açıklanıyor: "Allah'tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer. Örümcek, (ağını) kendine bir yuva yapar ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" (Ankebut, 41).
Aslında sırtını dayadıkları güçler, putlar ve makamların faydasız ve çürük olduğunun farkındalar. Peki, neden i'la-yı kelimetullah gayesine husumet besliyorlar? Aslında Hocamın izah ettiği hakikatler nisan yağmuru gibi nebatatı yeşertirken yılana da zarar veriyor. Prof. Dr. Haydar Baş "Rahmeten lil Alemin" adlı eserinde bu konuya da ışık tutuyor. Bu nedenlerden bazılarını inceleyelim:
1- Dün müşriklerde zenginler ayrıcalıklı kabul edilirdi. Bugün de mevki ve makam sahiplerinin, para baronlarının, kapitalistlerin, bankaların, sermaye patronlarının kısacası düzenlerinin bozulmasını istemeyen merkezlerin nüfuzlarını kaybetme endişesi başta geliyor.
2- Menfaat kaybetme endişesi yani sadece paranın gücü ile herkesi sömürmeye alışmış olan tabakanın düzeninin sona erecek olması da aynı mihrakları hasımlığa sürüklüyor. Çünkü emeksiz kazanca alışmışlar. Haram ise baldan tatlı hale gelmiş durumda.
3- Taassup hastalığının beyinlere sirayet etmesidir. Bağnazlık, cehaletten kaynaklı körü körüne bağlılık da diyebileceğimiz bu hastalık da toplumun belli kesimlerinde oldukça yaygın. Örneğin müzik ile ilgili bir konuda cübbeli tayfanın sevenlerinden olan bir şahıs haram diye tutturuyor. Konuya ayet ve hadis ile açıklama getiriyorsunuz kabul etmiyor. Daha sonra aynı kişiye İmam Rabbaniden alıntı ile cevap verildiğinde ikna oluyor.
O kadar hasta bir ruh hali ki ayet ve hadis ile ikna olmayan insan, inandığı bir yazar ile ikna oluyor. Buna benzer görüntüyü yirmi yıl önce de yaşamıştık. Dinlerarası diyalog ile ilgili kapı kapı gezip ayetleri okuduğumuz birçok insan da inanmamıştı. Aslında iman ettikleri kitaba inanmamışlardı.
4- İktidar ile ilgili yanlış kanaatler de bir diğer neden. Günümüzdeki kokuşmuş siyaset anlayışında bir kişi siyasete atılmak için aday adaylığı sürecinde dahi milyonlarca lira para harcar. Yaş ve statü itibariyle belli bir doygunluğa ulaştıktan sonra siyaset merakı başlar. Kimse de sormaz kazansa dahi harcadığı kadar kazanamayacağı yatırımı insan neden yapar? Acaba çalmak için olabilir mi?
5- Pragmatist bir hayat yaşayan bu güruhun inanmış kadrolara tahammül edememeleri de bir diğer neden olabilir. Menfaatleri olmasa selam bile vermeyecek insanların dava şuurundan bahsetmeleri mümkün değildir. Konuyu Mehmet Akif Ersoy şu dizelerle dile getiriyor:
"Aldanma insanların samimiyetine!
Menfaatleri gelir her şeyden önce.
Vaad etmeseydi Allah cenneti,
O'na bile etmezlerdi secde..."
İşte böyle olunca Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosuna olan hazımsızlık yeni genel başkan Hukukçu Hüseyin Baş için de devam ediyor. Genç, dinamik, aydın, karizmatik, vizyon sahibi ve tuttuğunu koparan bir lider olduğunu öğrenince paçaları tutuşmuş olabilir.
Korkunun ecele faydası yok. Bu kadro inandığı doğruların yolunda ve kıymetli Prof. Dr. Haydar Baş hocanın izinde yürümeye devam edecek. Ne demiş atalarımız: "İt ürür, kervan yürür."
- Bu rahatsızlık neden? / 30.04.2020
- Minik Serçe / 24.04.2020
- Sözünün eri olmak / 19.04.2020
- Andımız'ın dini açıdan tahlili / 28.08.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde?-2 / 05.06.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde? / 31.05.2017
- Yazı / yorum / 29.05.2017