Ramazan ayını kıymetli kılan en önemli özelliği oruç ibadetinin de kaynağı olan Kur'an-ı Azimüşşanın bu ayda indirilmeye başlanmış olmasıdır.
"Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indiren O'dur" (Hadîd, 57/9) âyetiyle yüce kitabımızın insanlığı karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir. O halde bu ayı fırsat bilerek Kur'an ayetlerini okuyup üzerinde derin derin düşünmeliyiz.
"Onlar Kur'an'ı (tedebbür) düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?" (Muhammed, 24). Kur'an'ı sadece okumakla da yetinmeyip onu hayata geçirmeliyiz.
"Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyâmet gününde ehl-i Kur'an'a şefâatçi olacaktır." (Müslim, Müsâfirîn, 252).
"Kur'an'ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli meleklerle beraberdir. Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır." (Buharî, Tevhid, 52; Müslim, Müsafirîn, 243).
Bugün insanlığın geldiği noktada materyalist, kapitalist bir anlayış dünyayı kaplamış ve nihayetinde İslam dünyası da bu durumdan etkilenmiştir. Seküler bir toplum oluşmaya başlamıştır. Bu nedenle ebeveynler çocuklarına "bugün test çözdün mü?" veya "bugün ödevini yaptın mı?" sorusunu sorarlarken, "bugün Kur'an okudun mu?" yahut da "şu sure ne anlatıyor?" diye sormamaktadırlar. Peki, 1500 yıl önceki cahiliye anlayışı ile bugün arasındaki fark nedir? Cahiliye döneminde insanlar çocuklarını öldürüyordu. Şimdi durum farklı mı? Hayır. Bugün aileler onlara Kur'an, Peygamber (s.a.a), Ehl-i Beyt sevgisini aşılamayarak onları Kur'an'a yönlendirmeyerek yine öldürmektedirler.
Fark ise şudur; cahiliye döneminde bedenler, günümüzde ise gönüller zarar görmüştür. Gönülleri kararan ölçüsüz gençler ise toplum düzeni açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Günümüzde Kur'an ölçüsünden uzak yetişen bir birey ahlak-ı zemimenin çukurlarında yok olmaktadır. Hâlbuki Peygamber Efendimizin şu sözleri çocuklarımızın nasıl yetiştirilmesi gerektiği hususunda çok büyük bir müjdedir:
Sehl ibn-i Muâz el-Cuhenî (r.a) anlatıyor:
Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.).
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar." (Müslim, Müsâfirin, 212, (780); Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 2, (2780). Bugün evler kabirlere dönmüş durumda inşaallah bizim evlerimiz kabirlere dönmez.
Hz. Ali, Nehcü'l-Belağa adlı eserde bu konuda şunları söylemektedir: "Kur'an'ı öğrenin; zira Kur'an sözün en güzelidir, Kur'an'ı kavrayın; zira o kalplerin baharıdır. Onun nuruyla şifa arayın; zira o göğüslerin şifasıdır. Onu güzel okuyun; zira o haberlerin en yararlısıdır." (s.119).
İşte bu ahval ve şeraitte İcmal Gençliği milletin umududur. Kabirlere dönen evlere harabelere dönmüş gönüllere Kur'an, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisini aşılayacak örnek gençler ülkemizin dört tarafında bu bilinçle hem de tam donanımlı şekilde yetişmektedirler. Aldıkları Kur'an eğitimi ile de Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "Gençliğe Mesaj" şiirinde işaret ettiği noktaya gelmek için gayret göstermektedirler. "Yıkılmış harabeyi kaldırmak ve yükseltmek" için Hocamızın izinde yürümektedirler. Yarınlara bu vesile ile umutla bakabiliyoruz.
"Sen şehit doğuracak duvak altında gelin,
Yıkılmış harabeyi kaldırsın güçlü elin.
Sen ey genç, özlediğim, beklediğim emelsin,
Bu çökük harabeyi yükseltecek tek elsin.
Sen, ezel anasından doğdun ölmemek için,
Tecellilere ermek, maddeyi delmek için..."
"Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indiren O'dur" (Hadîd, 57/9) âyetiyle yüce kitabımızın insanlığı karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir. O halde bu ayı fırsat bilerek Kur'an ayetlerini okuyup üzerinde derin derin düşünmeliyiz.
"Onlar Kur'an'ı (tedebbür) düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?" (Muhammed, 24). Kur'an'ı sadece okumakla da yetinmeyip onu hayata geçirmeliyiz.
"Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyâmet gününde ehl-i Kur'an'a şefâatçi olacaktır." (Müslim, Müsâfirîn, 252).
"Kur'an'ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli meleklerle beraberdir. Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır." (Buharî, Tevhid, 52; Müslim, Müsafirîn, 243).
Bugün insanlığın geldiği noktada materyalist, kapitalist bir anlayış dünyayı kaplamış ve nihayetinde İslam dünyası da bu durumdan etkilenmiştir. Seküler bir toplum oluşmaya başlamıştır. Bu nedenle ebeveynler çocuklarına "bugün test çözdün mü?" veya "bugün ödevini yaptın mı?" sorusunu sorarlarken, "bugün Kur'an okudun mu?" yahut da "şu sure ne anlatıyor?" diye sormamaktadırlar. Peki, 1500 yıl önceki cahiliye anlayışı ile bugün arasındaki fark nedir? Cahiliye döneminde insanlar çocuklarını öldürüyordu. Şimdi durum farklı mı? Hayır. Bugün aileler onlara Kur'an, Peygamber (s.a.a), Ehl-i Beyt sevgisini aşılamayarak onları Kur'an'a yönlendirmeyerek yine öldürmektedirler.
Fark ise şudur; cahiliye döneminde bedenler, günümüzde ise gönüller zarar görmüştür. Gönülleri kararan ölçüsüz gençler ise toplum düzeni açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Günümüzde Kur'an ölçüsünden uzak yetişen bir birey ahlak-ı zemimenin çukurlarında yok olmaktadır. Hâlbuki Peygamber Efendimizin şu sözleri çocuklarımızın nasıl yetiştirilmesi gerektiği hususunda çok büyük bir müjdedir:
Sehl ibn-i Muâz el-Cuhenî (r.a) anlatıyor:
Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.).
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar." (Müslim, Müsâfirin, 212, (780); Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 2, (2780). Bugün evler kabirlere dönmüş durumda inşaallah bizim evlerimiz kabirlere dönmez.
Hz. Ali, Nehcü'l-Belağa adlı eserde bu konuda şunları söylemektedir: "Kur'an'ı öğrenin; zira Kur'an sözün en güzelidir, Kur'an'ı kavrayın; zira o kalplerin baharıdır. Onun nuruyla şifa arayın; zira o göğüslerin şifasıdır. Onu güzel okuyun; zira o haberlerin en yararlısıdır." (s.119).
İşte bu ahval ve şeraitte İcmal Gençliği milletin umududur. Kabirlere dönen evlere harabelere dönmüş gönüllere Kur'an, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisini aşılayacak örnek gençler ülkemizin dört tarafında bu bilinçle hem de tam donanımlı şekilde yetişmektedirler. Aldıkları Kur'an eğitimi ile de Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "Gençliğe Mesaj" şiirinde işaret ettiği noktaya gelmek için gayret göstermektedirler. "Yıkılmış harabeyi kaldırmak ve yükseltmek" için Hocamızın izinde yürümektedirler. Yarınlara bu vesile ile umutla bakabiliyoruz.
"Sen şehit doğuracak duvak altında gelin,
Yıkılmış harabeyi kaldırsın güçlü elin.
Sen ey genç, özlediğim, beklediğim emelsin,
Bu çökük harabeyi yükseltecek tek elsin.
Sen, ezel anasından doğdun ölmemek için,
Tecellilere ermek, maddeyi delmek için..."
Lütfi Doğan / diğer yazıları
- Sorular sorular… / 29.07.2023
- Bu rahatsızlık neden? / 30.04.2020
- Minik Serçe / 24.04.2020
- Sözünün eri olmak / 19.04.2020
- Andımız'ın dini açıdan tahlili / 28.08.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde?-2 / 05.06.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde? / 31.05.2017
- Yazı / yorum / 29.05.2017
- Bu rahatsızlık neden? / 30.04.2020
- Minik Serçe / 24.04.2020
- Sözünün eri olmak / 19.04.2020
- Andımız'ın dini açıdan tahlili / 28.08.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde?-2 / 05.06.2017
- Kur'an hayatımızın neresinde? / 31.05.2017
- Yazı / yorum / 29.05.2017