Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi’nin TNS aracılığıyla 18 ilde yaptığı anket Türk halkının, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine karşı olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre, halkın yüzde 85’i Türkiye’nin bir tampon bölge kurmasına karşı…
Halkın yüzde 92’si Suriye’de terör estiren isyancılara silah desteği verilmesine karşı…
Halkın yüzde 56,2’si ise Suriye’ye her türlü müdahaleye karşı…
AKP hükümetinin Türk halkının bu bakış açısına rağmen ABD’nin talepleri doğrultusunda bir Suriye müdahalesini gerçekleştirmesi zor görünüyor.
Eğer Türk halkının desteğini almadan siyasi irade ABD’nin taleplerini yerine getirirse kendi ipini çekmiş olur. Zaten bu sebeple Suriye’ye karşı yapılan sert söylemler sadece söylem boyutunda kalıyor, fiili konularda ise ayak sürtülüyor.
ABD ve yandaşları bu gerçekleri gördüğü için bir taraftan AKP hükümetine Suriye’ye müdahale yapsın diye her türlü siyasi, ekonomik, askeri baskıyı uygularken, müdahaleye karşı olan Türk halkının ikna olması için de her türlü kara propaganda yöntemlerini, yalanı iftirayı kullanıyor.
CNN, BBC, El Cezire, El Arabiya gibi birçok batı ve batı yanlı medya ve basın organının yalan haberleri açığa çıktığı gibi, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın yalanlarını da yine ABD Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili açığa çıkarmıştı.
Daha önceki yazılarımızda bunlara etraflıca değindik. Yeni yeni yalanlar da ortaya atılmaya devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek.
Son yalan Le Figaro gazetesinden… Gazete, Rusya’nın Suriye’nin Türkiye sınırına bir radar üssü kurduğunu ve Türkiye’deki NATO üslerini izlediğini yazdı. Gazete aklınca Türkiye’yi kışkırtmayı planlıyor. Hatta tereddüt etmeyelim diye de, radarın Esad rejimine sadık Ermeni ve Nusayri nüfusun yoğunlukta olduğu bir yerde olduğunu ifade ediyor.
Ermeni ve Nusayri vurgusu yapıyor ki, amaç Türk halkını yanıltarak direncini kırmak…
Fransa’nın Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un açıklamaları ise katmerli yalan özelliği taşıyor. Fabius, Rusya’nın Esad konusunda sabit fikirli olmadığını hatta Esad sonrası dönemi konuştuklarını iddia ediyor ve şunları söylüyor: “Onun bir tiran ve katil olduğunu görüyorlar. Fakat yerini kimin alacağı konusunda endişeleri var. Tartışmalar bunun hakkında”
Tabi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransız mevkidaşının bu iddialarını hemen yalanladı. Fransız gazetesinin buradaki hedefi de yine Türkiye… “Bakın siz Rusya ve Çin’den çekiniyorsunuz ama onlar da bizim gibi düşünüyor” demeye getiriyor.
Rusya’nın Esad konusunda sabit olmadığını iddia etmek tam bir iftiradır. Bir ülke Esad konusunda sabit değilse neden Esad’ın yönettiği Suriye için savaş gemilerini, füzelerini göndersin? Neden Esad’ın yönettiği Suriye’ye BM yaptırımlarını ve NATO müdahalesini engelleyecek bir vetoda bulunsun?
Rusya’nın Esad’ı katil gördüğü iddiaları da yalan, bunu doğrulayan en ufak bir haber ve demeç olmadığı gibi, bilakis isyancıları ve onlara her türlü desteği sağlayan batı ülkelerini suçlayan birçok ifadeleri var.
Bu ve benzeri birçok yalan ve iftirayla komşumuz olan Suriye’ye bizi müdahaleye zorlayanların kirli tezgahlarına düşmemeliyiz. Türk halkı olarak bu oyunlara kanarsak ve ABD’nin taleplerine boyun eğersek emin olunki bunun sonu büyük bir hüsran olacaktır.
Siyasi irade, gelişmeler ne yönde olursa olsun Suriye’ye müdahalede bulunmamalıdır, çünkü Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelecektir ve Irak’ın işgali nasıl ABD’nin müttefiki Saddam’ın başını yaktıysa, Türkiye’nin işgali durumunda da ABD’ye ne kadar hizmet edildiğinin bir anlamı kalmayacak ve Saddam’ın kaderi yaşanacaktır.
Bu gidişatı önlemek ancak, ABD’nin BOP tezgahını bozmakla mümkündür.
Araştırmaya göre, halkın yüzde 85’i Türkiye’nin bir tampon bölge kurmasına karşı…
Halkın yüzde 92’si Suriye’de terör estiren isyancılara silah desteği verilmesine karşı…
Halkın yüzde 56,2’si ise Suriye’ye her türlü müdahaleye karşı…
AKP hükümetinin Türk halkının bu bakış açısına rağmen ABD’nin talepleri doğrultusunda bir Suriye müdahalesini gerçekleştirmesi zor görünüyor.
Eğer Türk halkının desteğini almadan siyasi irade ABD’nin taleplerini yerine getirirse kendi ipini çekmiş olur. Zaten bu sebeple Suriye’ye karşı yapılan sert söylemler sadece söylem boyutunda kalıyor, fiili konularda ise ayak sürtülüyor.
ABD ve yandaşları bu gerçekleri gördüğü için bir taraftan AKP hükümetine Suriye’ye müdahale yapsın diye her türlü siyasi, ekonomik, askeri baskıyı uygularken, müdahaleye karşı olan Türk halkının ikna olması için de her türlü kara propaganda yöntemlerini, yalanı iftirayı kullanıyor.
CNN, BBC, El Cezire, El Arabiya gibi birçok batı ve batı yanlı medya ve basın organının yalan haberleri açığa çıktığı gibi, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın yalanlarını da yine ABD Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili açığa çıkarmıştı.
Daha önceki yazılarımızda bunlara etraflıca değindik. Yeni yeni yalanlar da ortaya atılmaya devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek.
Son yalan Le Figaro gazetesinden… Gazete, Rusya’nın Suriye’nin Türkiye sınırına bir radar üssü kurduğunu ve Türkiye’deki NATO üslerini izlediğini yazdı. Gazete aklınca Türkiye’yi kışkırtmayı planlıyor. Hatta tereddüt etmeyelim diye de, radarın Esad rejimine sadık Ermeni ve Nusayri nüfusun yoğunlukta olduğu bir yerde olduğunu ifade ediyor.
Ermeni ve Nusayri vurgusu yapıyor ki, amaç Türk halkını yanıltarak direncini kırmak…
Fransa’nın Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un açıklamaları ise katmerli yalan özelliği taşıyor. Fabius, Rusya’nın Esad konusunda sabit fikirli olmadığını hatta Esad sonrası dönemi konuştuklarını iddia ediyor ve şunları söylüyor: “Onun bir tiran ve katil olduğunu görüyorlar. Fakat yerini kimin alacağı konusunda endişeleri var. Tartışmalar bunun hakkında”
Tabi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransız mevkidaşının bu iddialarını hemen yalanladı. Fransız gazetesinin buradaki hedefi de yine Türkiye… “Bakın siz Rusya ve Çin’den çekiniyorsunuz ama onlar da bizim gibi düşünüyor” demeye getiriyor.
Rusya’nın Esad konusunda sabit olmadığını iddia etmek tam bir iftiradır. Bir ülke Esad konusunda sabit değilse neden Esad’ın yönettiği Suriye için savaş gemilerini, füzelerini göndersin? Neden Esad’ın yönettiği Suriye’ye BM yaptırımlarını ve NATO müdahalesini engelleyecek bir vetoda bulunsun?
Rusya’nın Esad’ı katil gördüğü iddiaları da yalan, bunu doğrulayan en ufak bir haber ve demeç olmadığı gibi, bilakis isyancıları ve onlara her türlü desteği sağlayan batı ülkelerini suçlayan birçok ifadeleri var.
Bu ve benzeri birçok yalan ve iftirayla komşumuz olan Suriye’ye bizi müdahaleye zorlayanların kirli tezgahlarına düşmemeliyiz. Türk halkı olarak bu oyunlara kanarsak ve ABD’nin taleplerine boyun eğersek emin olunki bunun sonu büyük bir hüsran olacaktır.
Siyasi irade, gelişmeler ne yönde olursa olsun Suriye’ye müdahalede bulunmamalıdır, çünkü Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelecektir ve Irak’ın işgali nasıl ABD’nin müttefiki Saddam’ın başını yaktıysa, Türkiye’nin işgali durumunda da ABD’ye ne kadar hizmet edildiğinin bir anlamı kalmayacak ve Saddam’ın kaderi yaşanacaktır.
Bu gidişatı önlemek ancak, ABD’nin BOP tezgahını bozmakla mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025