Yahudiler, boyutları kendilerince abartılsa da İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve süresince Avrupa'da ciddi haksızlıklara uğradılar. Başta Nazi Almanya'sı olmak üzere İtalya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde sahip oldukları servetlerini yitirdiler. Bu çerçevede Almanya'da Hitler'i Yahudilere zulmetmesi için destekleyen Yahudi zenginlerden bahsedilir. Yahudi sermayedarların bunda güttüğü hedef, kimi yazarlarca "Avrupa'dan İsrail'e olumsuz hayat şartları nedeniyle göçetmek istemeyen Yahudileri göçe zorlamak olarak" gösterilir. Nitekim bu süreçte başarılı olundu ve Filistin topraklarına göçen Yahudilerin sayısı 2'ye, 3'e katlandı.
Aşağıda ilginize sunacağımız yazı dünya çapında seçkin birkaç düşünürden biri olan Filistin asıllı İngiliz Edebiyatı Profesörü Edward Said'e ait. Said, aynı zamanda "Şarkiyatçılık" adlı, ülkemizde de birkaç baskı yapan kitabın yazarı. Said'in Londra'da Arapça yayınlanan El-Hayat Gazetesi'nde yayınlanan makalenin bazı pasajlarını ilginize sunuyorum. Makalede Yahudilerin Avrupa'da kendilerine uygulanan soykırımın bir benzerini "güçsüz Filistinlilere" uyguladığı vurgulanıyor.
Her insanı felaket
farklıdır ama...
"60 yıl önce Avrupalı Yahudiler toplumsal mevcudiyetlerinin en dip noktasındaydı. Vagonlara hayvanlar gibi sürü halinde konulmuşlardı; Nazi askerleri tarafından gaz fırınlarında sistematik olarak yok edildikleri ölüm kamplarına gönderilmişlerdi. Polonya'da bir parça direnmişlersede, çoğu yerde önce mevkilerini kaybettiler, sonra işlerinden çıkarıldılar. Ardından da ... yok edilmesi gereken resmi düşmanlar olarak tanımlandılar ve sonunda da bir bölümü öldü.
Her insani felaket farklıdır, bu yüzden biri ile diğeri arasında denklik aramaya çalışmanın faydası yoktur ama kesinlikle doğru olan bir evrensel gerçek var ki, o da Yahudi soykırımının bir daha onların başına gelmemesi gerektiğinden başka, acımasız ve trajik bir toplu ceza olduğu ve hiçbir halkın başına gelmemesi gerektiğidir. Fakat her ne kadar denklik aramanın faydası yoksa, benzer durumlarda "aynılık"lar görmede bir fayda vardır.
Hatalar ve yanlış yönetimlerle dolu geçmişi bir yana Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Yahudilerin devletinde kendisini avlanan bir Yahudi olarak hissetmesi sağlanmaktadır. Ramallah'ta yıkılmış merkezinde İsrail ordusu tarafından kuşatılmış olmasındaki en büyük kara mizahın Arafat'ın çetin imtihanının, Yahudi halkını temsil ettiğini iddia eden psikopat bir lider (İsrail Başbakanı Şaron) tarafından planlandığı ve yürütüldüğü gerçeğini söyleyerek karlı çıkmış olmayacağız. Benzerliği daha fazla ileri götürmek istemiyorum ama, İsrail işgali altındaki Filistinlilerin 1940'taki Yahudiler kadar güçsüz olduğunu söylemek doğru olacaktır. ABD tarafından sürekli desteklenen İsrail ordusu, hava ve deniz kuvvetleri, işgal altındaki Bati Şeria ve Gazze'deki tamamen savunmasız sivil halk üzerinde taş üstüne taş bırakmıyor...
İsrail politikasını eleştirmek Siyonistler ve onların müttefikleri tarafından Yahudi düşmanlığı (anti-semitizm) ile eş tutuluyor
. Ve hala Şaron İsrail'in Filistin terörü (!) karşısında ayakta kalmak için mücadele ettiği davasını ileri sürüyor. Üstelik bu Arap katili, F-16'larını, saldırı helikopterlerini ve yüzlerce tankını silahsız ve tamamen savunmasız halka yöneltirken... Bu iddiadan daha garip birşey var mı acaba? Genel protestolar tüm dünyada artarken, örgütlü Siyonist tepkisi sadece antisemitizmin artmasından şikayet etmek oldu...
Bundan çıkarılacak sonuç nedir? İsrail'in politikasının bütün bölge için bir felaket olduğudur. Güçlendikçe etrafındaki ülkelerde daha fazla tahribat tohumları ekiyor, Filistin halkına yönelik yürüttüğü felaketler hakkında hiç birşey söylemedikçe daha çok nefret ediliyor. Bu kötü niyetle kullanılan bir güçtür, kesinlikle kendini müdafaa değildir. Yahudi devletinin diğerleri gibi normal bir devlet olacağına dair Siyonist rüyası, Filistin'in yerli halkının, liderlerinin hayatına pamuk ipliğiyle bağlı iken, İsrail tanklarının ve buldozerlerinin onun etrafındaki herşeyi enkaza çevirmeye devam etmesidir. Binlerce insanın uğruna öldüğü Siyonist hedef bu mudur? Şaron'un korkunç hareketlerinin onları temsil etmediğini hisseden insanların bu davranışlara dur demesinin zamanı gelmedi mi?"
Aşağıda ilginize sunacağımız yazı dünya çapında seçkin birkaç düşünürden biri olan Filistin asıllı İngiliz Edebiyatı Profesörü Edward Said'e ait. Said, aynı zamanda "Şarkiyatçılık" adlı, ülkemizde de birkaç baskı yapan kitabın yazarı. Said'in Londra'da Arapça yayınlanan El-Hayat Gazetesi'nde yayınlanan makalenin bazı pasajlarını ilginize sunuyorum. Makalede Yahudilerin Avrupa'da kendilerine uygulanan soykırımın bir benzerini "güçsüz Filistinlilere" uyguladığı vurgulanıyor.
Her insanı felaket
farklıdır ama...
"60 yıl önce Avrupalı Yahudiler toplumsal mevcudiyetlerinin en dip noktasındaydı. Vagonlara hayvanlar gibi sürü halinde konulmuşlardı; Nazi askerleri tarafından gaz fırınlarında sistematik olarak yok edildikleri ölüm kamplarına gönderilmişlerdi. Polonya'da bir parça direnmişlersede, çoğu yerde önce mevkilerini kaybettiler, sonra işlerinden çıkarıldılar. Ardından da ... yok edilmesi gereken resmi düşmanlar olarak tanımlandılar ve sonunda da bir bölümü öldü.
Her insani felaket farklıdır, bu yüzden biri ile diğeri arasında denklik aramaya çalışmanın faydası yoktur ama kesinlikle doğru olan bir evrensel gerçek var ki, o da Yahudi soykırımının bir daha onların başına gelmemesi gerektiğinden başka, acımasız ve trajik bir toplu ceza olduğu ve hiçbir halkın başına gelmemesi gerektiğidir. Fakat her ne kadar denklik aramanın faydası yoksa, benzer durumlarda "aynılık"lar görmede bir fayda vardır.
Hatalar ve yanlış yönetimlerle dolu geçmişi bir yana Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Yahudilerin devletinde kendisini avlanan bir Yahudi olarak hissetmesi sağlanmaktadır. Ramallah'ta yıkılmış merkezinde İsrail ordusu tarafından kuşatılmış olmasındaki en büyük kara mizahın Arafat'ın çetin imtihanının, Yahudi halkını temsil ettiğini iddia eden psikopat bir lider (İsrail Başbakanı Şaron) tarafından planlandığı ve yürütüldüğü gerçeğini söyleyerek karlı çıkmış olmayacağız. Benzerliği daha fazla ileri götürmek istemiyorum ama, İsrail işgali altındaki Filistinlilerin 1940'taki Yahudiler kadar güçsüz olduğunu söylemek doğru olacaktır. ABD tarafından sürekli desteklenen İsrail ordusu, hava ve deniz kuvvetleri, işgal altındaki Bati Şeria ve Gazze'deki tamamen savunmasız sivil halk üzerinde taş üstüne taş bırakmıyor...
İsrail politikasını eleştirmek Siyonistler ve onların müttefikleri tarafından Yahudi düşmanlığı (anti-semitizm) ile eş tutuluyor
. Ve hala Şaron İsrail'in Filistin terörü (!) karşısında ayakta kalmak için mücadele ettiği davasını ileri sürüyor. Üstelik bu Arap katili, F-16'larını, saldırı helikopterlerini ve yüzlerce tankını silahsız ve tamamen savunmasız halka yöneltirken... Bu iddiadan daha garip birşey var mı acaba? Genel protestolar tüm dünyada artarken, örgütlü Siyonist tepkisi sadece antisemitizmin artmasından şikayet etmek oldu...
Bundan çıkarılacak sonuç nedir? İsrail'in politikasının bütün bölge için bir felaket olduğudur. Güçlendikçe etrafındaki ülkelerde daha fazla tahribat tohumları ekiyor, Filistin halkına yönelik yürüttüğü felaketler hakkında hiç birşey söylemedikçe daha çok nefret ediliyor. Bu kötü niyetle kullanılan bir güçtür, kesinlikle kendini müdafaa değildir. Yahudi devletinin diğerleri gibi normal bir devlet olacağına dair Siyonist rüyası, Filistin'in yerli halkının, liderlerinin hayatına pamuk ipliğiyle bağlı iken, İsrail tanklarının ve buldozerlerinin onun etrafındaki herşeyi enkaza çevirmeye devam etmesidir. Binlerce insanın uğruna öldüğü Siyonist hedef bu mudur? Şaron'un korkunç hareketlerinin onları temsil etmediğini hisseden insanların bu davranışlara dur demesinin zamanı gelmedi mi?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016