Türkiye, öyle bir kokuşma ve bağbozumu sürecini yaşıyor ki, devlet ve milletin adeta tutunacak dalı kalmadı.Çok partisi siyaset sürecinde milli, dinî, sosyal, kültürel her türlü değer istismar edildi. İçi boşaltıldı. Bu değerler, milletin devletinden kopartılması için, devletin milletine karşı olduğu ve devletin millet ile hiçbir alakası kalmadı kanaatini kökleştirmek üzere istismar edildi.Din dediler, dinin bütün mukaddes değerlerini millet ile devletin karşı karşıya getirilmesinde kullandılar. Milleti devletine karşı bileğilediler; buna paralel vaziyette bu istismarcıların haklı olduğu zannını ve kanaatini uyandıracak tarzda devlet icraatları ortaya konuldu. Böylece milleti aradan çıkarttılar, milletin tutunacak dallarını yok ettiler. Milleti için var olan devleti, birçok uygulamalarıyla "varoluş temeli ve dayanakları"ndan uzaklaştırarak, tabansız, temelsiz, köksüz, dayanaksız bırakıverdiler.Milletin kulağına, temel hak ve hürriyetlerini ancak AB ve sair ecnebilerin himmetiyle elde edebileceğini üflediler; Müslümanları da Vatiakn rıhtımına sürükleyip demişrlediler. Devletin de adam olması için ancak AB ve ABD'nin su yoluna girmesiyle adam olacağını yaydılar; Haçlı'ya uydu ve kuyruk haline getirdiler.Millet, milliyet dediler, hatta devlet dediler; lakin yine bu değerleri millet ile devletin karşı karşıya getirilmesinde kullandılar. Milliyetçi ve devletçi postuna bürünerek milleti el altından "devlet sopası" ile haklarından mahrum ettiler, sindirdiler, linç ettiler, milleti kendi devletine karşı vaziyete sürüklediler. Devleti de uyum paketleriyle AB'nin ve IMF'nin kucağına oturttular.Atatürkçü ve devletçi geçinenlerin vaziyeti de, Müslüman ve milliyetçi kılığına bürünen istismarcılarınkinden farklı değil? Devletçiliği, halkçılığı ve Atatürkçülüğü kullandılar; milleti kendi devletinden kopartarak devletin, halkın ve Atatürkçülüğün kökünü kazımak için oyun üstüne oyun kuran AB'nin, ABD'nin ve IMF'nin tuzağına düşürdüler.Bu arada küresel sömürü güçlerinin devlet ve milletimizi soyup soğana çevirdiğinin millet tarafından fark edilmeye başlanması üzerine, Adil Düzen kamuflajıyla yeşil kapitalizm türettiler. Liberal-kapitalizmin temel yaklaşımlarını ve ekonomi düzenlemelerini, serbest piyasa düzeninin temel esaslarını yeşile boyadılar; muhafazakar tabana İslamcı ekonomi diye yutturmaya kalkıştılar. Faizi nema yaptılar; muhafazakar tabanın kaynaklarını sömürdüler, sömürttüler. Yetmeyince naylon holdinglerle olta attılar. Faiz kurumlarının temel enstrümanlarını birebir kullanmanın ötesinde bir açılım ortaya koyamayan, kör-topal oluşturulmuş emek-sermaye-risk ortaklıklarına dayalı enstrümanların kullanılmasında da yarı yoldan dönen finans kurumlarının faize teşne vaziyetini, yeşile boyayıp faizsiz banka diye piyasaya saldılar. Milletin anasını ağlattılar.Böyle bir kokuşmuşluk ve bağbozumu sürecinde sarsılmış ve hatta kimisi sökülmüş temelleri devlet, millet ve medeniyetimiz adına yeniden yapılandırmak, imar etmek, AB, ABD ve IMF gibi sömürücü ve bölücü odakların eksenine aykırı vaziyette yeniden dizayn etmek elbette kolay olmasa gerektir. İğdiş edilmiş bir millet, iğdiş edilmiş ve adı kötüye çıkartılmış bir devlet yapısı, darmadağın olmuş bir değerler manzumesi söz konusudur.Devlet deyince, toplum, hafızasındaki devlet imajıyla korkuyor, kaçıyor. Din deyince, toplum, hafızasındaki din tablosuyla ürküyor, kaçıyor. Millet, milliyet deyince, toplum, hafızasındaki milliyet argümanlarıyla telaşlanıyor, kaçıyor. Milli Ekonomi deyince, toplum, hafızasındaki Adil Düzen mavalıyla "bu da mı acaba" diyor. Böylesi bir kokuşmuşluğu ve dağınıklığı kısa zamanda toparlamak elbette kolay olmasa gerektir.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin ve etrafındaki samimi ve donanımlı kadrosunun zorluğu belki burada yoğunlaşmaktadır. Ancak bu zorluk, vahim gidişatın hayra çevrilemeyeceği anlamına gelmez? Bilakis söz konusu bağbozumu ve kokuşma sürecinin "vahim semereleri", çok kötü tablolar olarak ortaya çıksa bile, devlet ve milletimizin ayıkmasını ve kendine gelmesini hızlandıracak açık gerçeklerdir.Hak ve hukukun üstünlüğünü asla aşmadan, donanımlı, samimi ve haklı olma yolundan şaşmadan, haklı ve çözüm sahibi olmanın getirdiği yüksek moral ve istikrarlı gayretin önünü yerli veya yabancı hiçbir istismar, hiçbir yanlış, hiçbir sömürü kesemez. Yeter ki nasibimizi kapatacak bir vaziyeti zorlamayalım; devlet ve milletimizin bahtı, BTP ile açıktır! Gayret bizden, şayet yoksa bir nasipsizlik, muvaffakiyet Allah'tandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019