Vatan sevgisi ve iman

Başka ülkelerin toprakları üzerinde menfur hesapları olanların en büyük tuzaklarından birisi, o topraklar üzerinde yaşayan insanların gönüllerindeki vatan sevgisini yok etmeye çalışmak olmuştur.

"Vatan karnının doyduğu yerdir" yalanıyla milli dirençleri kırılan milyonlarca insan vatan cüda haline getirilirken, işgalciler onların terk ettikleri toprakları büyük bir iştahla talan etmişlerdir.

Sosyal Devlet Milli Devlet tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz de dini bütünlüğümüzün teminatıdır" diyerek, dini ve milli değerlerin her ikisinin de milletimiz için önemini vurgulamıştır.

Elbette ki, milli bütünlüğümüzün en önemli yapıtaşlarından birisi, üzerinde yaşadığımız, uğrunda birçok şehitler verdiğimiz vatan toprağımızdır.

Bugün ibadetlerimizi yapabiliyorsak, ezanlar okunuyorsa, namusumuzu koruyabiliyorsak bu vatanımız ve bu vatanı bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesindedir. Onları rahmetle, saygıyla anıyoruz.

Bana bu yazdıran, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın geçtiğimiz hafta sonu Ankara'da düzenlenen Gençlik Çalıştayı'ndaki veciz sözleri oldu. Bu sözler beni oldukça duygulandırdı.

BTP lideri Baş özetle şunları söyledi:

* "Bize düşen bu ülkeyi korumaktır, yaşatmaktır. Bize düşen bize bırakılan bu ülkeyi bizden sonraki nesillere bırakabilmektir. İman da budur."

* "İstediğiniz kadar namaz kılın, oruç tutun, bütün malınızı mülkünüzü hayır hasenat yapın. Eğer size bırakılan bu vatan emanetini size bırakanlar gibi fedakârlıkla gelecek nesillere bırakmak için dirayet göstermezseniz tam anlamıyla iman etmiş sayılmazsınız."

* "Vatana sadakati olmayan bir imanın temizliği, saflığı, duruluğu bence konuşulamaz. Bu vatan bizim için böyle kutsal bir yerdir."

* "Bu vatanı bugüne kadar her zaman gençler kurtarmış, korumuş ve bugünlere getirmiştir. Bugünden sonra da bunu yine gençler yapacaktır."

Ne güzel ifade ediyor değil mi, Sayın Baş…

İmanımızın büyüklüğü bize emanet edilen vatanımıza sahip çıkmamızla doğru orantılı… Ceddimiz canıyla, kanıyla bunu en güzel bir şekilde ispatlamış, şimdi sıra bizlerde… İçeriden ve dışarıdan ülkemize, vatanımıza göz dikenlere 'dur' demeliyiz.

"Vatan" deyince, vatanın düşman işgalinden kurtulması uğruna hayatını ortaya koymuş olan Atatürk'ü hatırlamamak olmaz. Bakın "vatan"la ilgili neler söylüyor:

* "Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz."

* "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür."

* "Vatan sevgisi, ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgardır."

* "Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır."

* "Bizim milletimiz vatanı için, özgürlüğü ve egemenliği için özverili bir halktır; bunu kanıtladı."

* "Yurtta sulh, cihanda sulh."

* "Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer bir vatandır."

* "Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz."

Vatan sevgisinin Allah Resulü'nde de (s.a.v.) zirvede olduğunu görüyoruz.

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi, ondan daha da fazla Medine'yi sevdir..." (Buhârî, Deavât, 43)

Abdullah b. Adî b. Hamrâ anlatıyor: "Resûlullah'ın Hazvere denilen mevkide durup şöyle buyurduğunu gördüm: (Ey Mekke!) Vallahi sen Allah'ın en hayırlı ve Allah'a en sevimli olan beldesisin. Senden (zorla) çıkarılmış olmasaydım seni asla terk etmezdim." (Tirmizî, Menâkıb, 68; İbn Mâce, Menâsik, 103)

Hz. Selmân'ın (r.a.) işittiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

"Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet (kişi nöbette) ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder, rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur." (Müslim, İmâre, 163) Burada vatan ve millet için nöbet tutmanın önemi vurgulanmaktadır.

İbn Abbâs'ın işittiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz." (Tirmizî, Fedâilü'l-cihâd, 12)

Cenab-ı Hak, bizleri vatanımızdan çıkarmak isteyenlerle dostluk kurmamızı yasaklamıştır. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:

"Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır." (Mümtehine suresi, 8-9)

Cenab-ı Hak, vatanımıza göz diken düşmanlara karşı askeri hazırlık yapmamızı emretmektedir. Ayet-i kerime şöyledir: "Onlara karşı gücünüz yettiği kadar Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah'ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Allah yolunda sarf ettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir." (Enfal suresi, 60. ayet)

Yazımızı İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un şu dizeleriyle bitirelim:

Bastığın yerleri "toprak" diyerek geçme tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı;

Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.