İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan dengeler değişiyor. Dengelerle birlikte kurulan uluslararası kurumlar da önemini ve işlevini yitiriyor. Daha doğrusu uluslararası düzen bozulunca, uluslararası kurumlar da iflas ediyor. Bu kurumların varlıkları ve yoklukları açık açık tartışılıyor. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler Teşkilatı'dır. Bosna-Hersek'te ve ABD'nin Irak'ı işgalinde tamamen etkisiz kalan, hiçbir varlık gösteremeyen BM'ye, bundan sonra kim, nasıl güven duyacaktır? ABD Başkanı Bush, Irak'ı işgalden önce, eski Dışişleri Bakanımız Yaşar Yakış'a, "Bir vuruşta BM'yi dağıttım, 21. yüzyılda BM'nin gerekli olup olmadığını araştırıyorum" dememiş miydi? Başkan Bush'un bu sözleri, bilinen bir gerçeğin ifadesinden başka bir şey değildi. Çünkü BM'nin, son yıllardaki hali, kimsenin gözünden kaçmıyordu.
Dünyada işlevini yitiren ve tartışılan yalnızca BM değildir. IMF de aynı durumdadır. O da, tartışılan uluslararası kurumlar arasında yer almaktadır. Aslında IMF'nin varlığı, BM'den daha önce tartışma konusuydu. Hele Asya ve Rusya krizinden sonra IMF, tamamen sıfırı tüketmişti. Kimse dönüp de yüzüne bakmıyordu. İşin en ilginç yanı, IMF'ye en köklü ve kapsamlı eleştirileri yöneltenler, IMF'de üst düzeyde yöneticilik yapmış ekonomistlerdi. Hal böyle iken Türkiye, yine IMF ile stand-by anlaşmaları yaptı. Bundan dolayı dünya basınında "Türkiye, IMF'yi kurtarıyor" başlıkları atıldı, bu konuda makaleler yazıldı. Gerçekten de aynen söylenenler gibi oldu. Türkiye, kendini batırdı, ama IMF'yi şimdilik kurtardı. Şimdilik diyoruz, çünkü gelişmeler IMF'nin de işlevini tamamlamakta olduğunu ortaya koyuyor.
Bu işlev, ülkelerin ekonomilerini, diğer bir deyişle, milli ekonomileri dünya ekonomisi haline dönüştürmektir. Bu durum gerçekleştiğinde artık IMF'ye gerek kalmayacaktır. Millicilere göre de, IMF'ye gerek yok. Zira onlar, IMF'nin baş düşmanıdırlar. İşte dünya böyle bir yol ayırımında.
Biz, milli devletlerin dolayısıyla milli ekonomilerin yok olmayacağını, varlığını sürdüreceğini savunanlardanız. Söylendiği gibi küresel bir ekonomi kurulsa bile, bu uzun süre yaşayamayacaktır. Çünkü bu, hayatın gerçekleriyle çelişmektedir. Hayatın gerçeklerine uymayan kurum ve kuruluşların yaşama şansları yoktur. Ama üzülerek ifade edelim ki, ülkemizde de, bu görüşü savunanlar bir hayli fazla. Bu kişiler, ara sıra boy gösteriyor ve nabız yokluyorlar. Sloganları da çok ilginç: "Bağımlı devlet, bağımsız birey". Devleti bağımlı olan birey, nasıl bağımsız olacaktır? Bu soru sorulmuyor. Tam bir kandırma, uyutma ve avutma politikası uygulanıyor.
Kanadalı düşünür Marshall Mc. Luhan, "dünya küresel bir köye dönüştü" derken, Amerikalı Tom Peters ise, "dünya küresel bir köy değil, küresel bir çarşı oldu" diyor. Bu söylenenler maalesef büyük oranda gerçekleşti. Tam olarak gerçekleşmesine tek engel, milli devletlerdir. Onun için milli devletlere hücum ediyorlar. Esasen küreselleşmeciler, hedeflerine çok daha önce ulaşacaklarını umuyorlardı. Strobe Talbot'un şu sözleri bunun delilidir: "İddia ediyorum ki, önümüzdeki 100 yılda bizim bildiğimiz milli devletçiliğin modası geçecek ve tüm devletler tek bir küresel otoriteyi kabul edeceklerdir. Böylece 20. yüzyılın ortasında benimsenen dünya vatandaşlığı gerçekleşmiş olacaktır. Milli egemenlik ve bağımsızlık gibi kavramlar, yeni dünya düzenine yakışmayan abartılı ve ağdalı kavramlar olacaktır".
Böyle bir dünyada "IMF'siz olmaz, IMF'yi tanımazsanız, dünya da siz tanımaz" sözlerini nasıl anlamalı, okumalı ve yorumlamalı? Bunun takdirini okuyuculara bırakarak şunu söylemek istiyoruz: Milletler, milli kimliğini koruduğu sürece, milli devletler de, milli ekonomiler de var olacaktır. Uluslararası kurumların yıkılması veya işlevini yitirmesi, yeni bir başlangıcın habercisidir. Bunu çok iyi görmemiz gerekmektedir.
Dünyada işlevini yitiren ve tartışılan yalnızca BM değildir. IMF de aynı durumdadır. O da, tartışılan uluslararası kurumlar arasında yer almaktadır. Aslında IMF'nin varlığı, BM'den daha önce tartışma konusuydu. Hele Asya ve Rusya krizinden sonra IMF, tamamen sıfırı tüketmişti. Kimse dönüp de yüzüne bakmıyordu. İşin en ilginç yanı, IMF'ye en köklü ve kapsamlı eleştirileri yöneltenler, IMF'de üst düzeyde yöneticilik yapmış ekonomistlerdi. Hal böyle iken Türkiye, yine IMF ile stand-by anlaşmaları yaptı. Bundan dolayı dünya basınında "Türkiye, IMF'yi kurtarıyor" başlıkları atıldı, bu konuda makaleler yazıldı. Gerçekten de aynen söylenenler gibi oldu. Türkiye, kendini batırdı, ama IMF'yi şimdilik kurtardı. Şimdilik diyoruz, çünkü gelişmeler IMF'nin de işlevini tamamlamakta olduğunu ortaya koyuyor.
Bu işlev, ülkelerin ekonomilerini, diğer bir deyişle, milli ekonomileri dünya ekonomisi haline dönüştürmektir. Bu durum gerçekleştiğinde artık IMF'ye gerek kalmayacaktır. Millicilere göre de, IMF'ye gerek yok. Zira onlar, IMF'nin baş düşmanıdırlar. İşte dünya böyle bir yol ayırımında.
Biz, milli devletlerin dolayısıyla milli ekonomilerin yok olmayacağını, varlığını sürdüreceğini savunanlardanız. Söylendiği gibi küresel bir ekonomi kurulsa bile, bu uzun süre yaşayamayacaktır. Çünkü bu, hayatın gerçekleriyle çelişmektedir. Hayatın gerçeklerine uymayan kurum ve kuruluşların yaşama şansları yoktur. Ama üzülerek ifade edelim ki, ülkemizde de, bu görüşü savunanlar bir hayli fazla. Bu kişiler, ara sıra boy gösteriyor ve nabız yokluyorlar. Sloganları da çok ilginç: "Bağımlı devlet, bağımsız birey". Devleti bağımlı olan birey, nasıl bağımsız olacaktır? Bu soru sorulmuyor. Tam bir kandırma, uyutma ve avutma politikası uygulanıyor.
Kanadalı düşünür Marshall Mc. Luhan, "dünya küresel bir köye dönüştü" derken, Amerikalı Tom Peters ise, "dünya küresel bir köy değil, küresel bir çarşı oldu" diyor. Bu söylenenler maalesef büyük oranda gerçekleşti. Tam olarak gerçekleşmesine tek engel, milli devletlerdir. Onun için milli devletlere hücum ediyorlar. Esasen küreselleşmeciler, hedeflerine çok daha önce ulaşacaklarını umuyorlardı. Strobe Talbot'un şu sözleri bunun delilidir: "İddia ediyorum ki, önümüzdeki 100 yılda bizim bildiğimiz milli devletçiliğin modası geçecek ve tüm devletler tek bir küresel otoriteyi kabul edeceklerdir. Böylece 20. yüzyılın ortasında benimsenen dünya vatandaşlığı gerçekleşmiş olacaktır. Milli egemenlik ve bağımsızlık gibi kavramlar, yeni dünya düzenine yakışmayan abartılı ve ağdalı kavramlar olacaktır".
Böyle bir dünyada "IMF'siz olmaz, IMF'yi tanımazsanız, dünya da siz tanımaz" sözlerini nasıl anlamalı, okumalı ve yorumlamalı? Bunun takdirini okuyuculara bırakarak şunu söylemek istiyoruz: Milletler, milli kimliğini koruduğu sürece, milli devletler de, milli ekonomiler de var olacaktır. Uluslararası kurumların yıkılması veya işlevini yitirmesi, yeni bir başlangıcın habercisidir. Bunu çok iyi görmemiz gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018