Bilmenin ayrı anlamanın ise apayrı şeyler olduğunu bilir ama aradaki farkı anlamazdım. Ta ki Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ı tanıyıncaya kadar. Evet, Sayın Baş'ı eserleriyle, sohbetleriyle, sosyal, siyasi, ekonomik ve maneviyat alanındaki değerlendirmelerini görmeye başlayınca bilginin çok farklı, anlamanın ise çok daha farklı şeyler olduğunu gördüm.Mesela! Kuran'ın ilk ayeti "oku" diye başlıyor. Bu ayeti hep İslam'ın ilme, bilime verdiği önemi anlatmak için örnek verirdik. Tabii ki İslam Dini ilme, bilime önem veriyor. Zaten Kuran'ın bir özelliği de ayetlerinin birden çok anlam taşımasıdır.Bu ayetle ilgili Sayın Baş'ın bir sohbetini dinlerken düşünmeye başladım. Hz. Muhammed (sav) okuma yazma bilmiyordu. Ama Hz. Muhammed'i ve onun hürmetine mahlûkatı yaratan, her şeyi bilen Yüce Allah, "oku" diyordu. Oku, oku da, okuma bilmeyen Hz. Muhammed neyi okuyacaktı?Muhterem Hocam Sayın Baş şöyle diyordu; Allah-u Teâlâ, Hz. Muhammed'e, oku, derken Beni oku, Beni tanı, Beni bil, diyordu."İyi de! Allah-u Teâlâ nasıl okunur? Nasıl tanınır? Nasıl bilinir? Bu soruların cevabını Sayın Baş şöyle veriyordu; "Allah'ı bilmek, tanımak ancak ibadetle mümkündür? Zaten başka bir ayette Alla-u Teâlâ, insanları ve cinleri yaratmasının sebebini açıkça belirtmişti; "Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)"Kendini bilen, Rabbini bilir" sözünü hepimiz biliriz. Peki, kendimizi nasıl bileceğiz? Biz kimiz? Nerden ve niçin geldik? Nereye gideceğiz? İşte bu soruları düşününce ilk emrin "oku" olmasının mahiyeti de ortaya çıkıyor. Rahmet-el lil Âlemin adlı eşsiz eserinde Muhterem Hocam Sayın Baş konuya şöyle bir bakış açısı daha getiriyor; "?İnsanın yaratılışının sebebi Allah'ı (c.c) bilmek, bulmak ve tanımaktır. Nitekim ilk ayette "SENİ YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU." (Alak 1) buyrulmaktadır."Rab" kelimesi terbiye eden, demek olduğuna göre görmek, işitmek, koklamak ve hissetmeyi sağlayan organların bu vazifeyi kusursuz yapmalarının hikmeti, Allah'ın (c.c) onlara verdiği terbiyedendir.Aklın, beynin, kalbin çalışmalarının noksansız ve kusursuz olmaları da Allah'ın (c.c) koyduğu esasa kesinlikle itaatlerini ifade etmektedir. Böylece insanın maddi ve manevi bünyesine bu kabiliyeti verenin yani 'Rabbin' adıyla denmesinin hikmeti, Allah'ın (c.c) sanatını düşünerek bizi, kendi zatını tanımaya davet etmesidir?" (Rahmet-el lil Alemin Hz. Muhammet (sav) -1- sh:81)İlk emirle başlayan tebliğ tam 23 yıl sürdü. Müşrikler, Hz. Peygamber'i (sav) bu yoldan çevirmek için saltanat teklif ettiler. Kabul etmeyince bin bir işkenceye maruz bıraktılar. Ona tabi olanları vahşice katlettiler. Ölüm kararı aldılar. Yurdundan çıkardılar. Allah Resulü yolundan dönmedi. Medine'de tebliğine devam etti. Müşrikler, Yahudiler ve Hıristiyanlar Medine'de de bin bir oyun, entrika ve iftiralar ortaya koydular. Ama Hz. Peygamberi ve Ona sarılanları asla saptıramadılar. Ve Peygamberimiz Veda Haccını gerçekleştirdi. Açıkça bir daha aranızda olamayacağım, diyerek artık öbür aleme gideceğinin haberini verdi. Mekke'den ayrılmıştı ki, Gadr-ı Hum denilen yerde Kuran'ın sondan bir önceki ayeti geldi. Yüce Allah, 23 yıl her türlü zulme, cefaya, eziyete karşı görevini eksiksiz yerine getiren Habibine diyordu ki; "Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah, seni insanlardan korur." (Maide 67)Allah'tan inen tebliğ neydi? Bu tebliğe karşı insanlar nasıl bir tehlike oluşturacaklardı ki, Allah (c.c) Habibine koruma garantisi veriyordu? İşte bu ve daha birçok sorunun cevabını da yine Muhterem Hocamın, İmam Ali ve Ehl-i Beyt külliyatını okuyunca anladım. Yüce Allah, Habibi Muhammed'den (sav) kendinden sonra hilafet ve velayetin sahibinin İmam Ali olduğunu ilan etmesini istiyordu. Hz. Peygamberde bu emri Gadr-i Hum'da gerçekleştirdi. İmam Ali'nin, Hz. Muhammed'in vasisi, halifesi, velayetin başı olduğu ilan edilince Allah (c.c) son ayeti gönderdi; "Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam'ı beğendim."Demek ki, dinin kemale ermesi, İslam nimetinin tamamlanması İmam Ali'nin hilafet ve velayetinin açıklanmasıyla olmuş. O halde bize düşen bu yola teslim olup, bu yolun hizmetkarlarına sadık kalmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025