Türk tarihinin her devrinde milletimizde hakim olan zihniyet, "güçlü devlet" isteğidir. Bozkır hayatından başlayan bu istek devleti daha enerjik, daha güçlü bir potansiyel haline sokmaktadır. Günümüzde en gelişmiş yönetim şekli, demokrasi ile idare edilen yönetim şeklidir. Demokrasi yönetimlerinde ise eşitlik, hürriyet, hak, adalet, fırsat eşitliği? gibi özelliklerin bulunması neticesinde ortaya çıkmış, Fransız İhtilali ile de yayılmıştır. Türk milleti de dâhil olmak üzere, bütün milletler bu ihtilal neticesinde kendine geldiğini ve uyandığını söyleyerek, bunun hararetle savunuculuğunu yapmaktadırlar. Hâlbuki Türk milletinin devlet yapısı, bugün demokrasi dediğimiz yönetim şeklinin aynısıdır. Biz de bu yapı M.Ö. III. Yy'dan beri vardır.(Cemal Anadol, Fazile Abbasova, Nazile Abbaslı, Türk Kültür ve Medeniyeti, İstanbul 2002. s. 655,656).Maddi ve manevi sağlamlık, yüksek onur, verilen söze sadık kalmak, ihanet edenlere karşı acımasızlık, ırkçılığın olmaması, çok belirgin askeri anlayış ve buna uygun özel nitelikler, gözü peklik, üste kesin itaat anlayışı, toplumsal sınıflar arasında birinden diğerine geçmede kolaylık, bilim ve sanat koruyuculuğu? gibi özelliklerin Türk karakteri olduğunu söylemek yadırganmamalıdır. (Turgut Akpınar, Türk Kültür Tarihinden Esintiler, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2003. s. 15).İşte Hunlar devrinden gelen bu karakter, idari ve hukuki anlayış, hakan ve sultanların babalık vazifeleri arasında mühim bir mevki almış ve cidden "Devlet Baba" telakisini doğurmuştur. Böylece milli şuur, babalık sıfatı ve siyasi hâkimiyet türesi, Türk hükümdarlarını demokratik bir ruha eriştirmiştir.(Turan, a.g.e, s. 120, 121).Öte yandan yakın tarihimizde örnek verecek olursak, "verdiği kurtuluş savaşıyla ezilen halkların özgürlük mücadelesinde öncü olan Türk milleti, tarihten gelen birikim ve tecrübesiyle, bu günün kapitalist sistemi içinde ezilen ve sömürülen milletler için yine önder olmak mecburiyetindedir. Bu vazifesini yerine getirebilmesi için, her sahada tam bağımsızlığı esas alarak, varlığını devam ettirebileceği milli bir devlet anlayışını ve bağımsızlığın, güçlü devlet olmanın belki de en önemli göstergesi olan "milli bir ekonomi sistemini" hayata geçirmek zorundadır. Mili Devlet tezi bütün sömürülen ve ezilen milletlere, Türk milletinin ve Türk kültürünün, inancının, tarihinin ve medeniyetinin bir armağanıdır.(Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s. 28).Güçlü bir devlet için güçlü bir liderin olması gerektiğini de Mustafa Kemal Atatürk şöyle ifade etmiştir;"Baylar, tarih söz götürmez bir biçimde ortaya koymuştur ki, büyük işlerde başarı için, yeteneği ve gücü sarsılamaz bir önderin varlığı çok gereklidir"(Mustafa Kemal Atatürk, Söylev, Cilt I-II, Basıma Hazırlayan: Hıfzı Veldet Velidedoğlu, Baskı, Kurtiş Matbaacılık, İstanbul 2001. s. 71).Bu demek oluyor ki ortada lidere bağlı bir millet vardır ve liderin güçlü olması gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011