NATO'ya üye olmak isteyen Finlandiya ve İsveç, Türkiye'nin vetosunu aşmaya çalışıyor. Bunun için dört koldan Türkiye'yi ikna etme amacıyla diplomatik trafik hızla işletiliyor.
Bugüne kadar çok sık duymadığımız Türkiye'nin gururunu okşayan sözler duyar olduk NATO'daki ortaklarımızdan.
Son açıklamasında Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği bağlamında dile getirdiği endişelerinin meşru olduğunu söyleyen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın üyelik başvurusuyla ilgili sorunları hızlıca çözmek istediğini belirtti.
Stoltenberg "Hedefim, sorunu olabildiğince hızlı bir biçimde çözmek. Birden fazla ülke konuya müdahil olduğu için tam olarak ne zaman bunu çözeceğimizi söyleyemem ama İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya tam üye olacağından eminim" diye konuştu.
Dikkat ettiniz mi NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'den, 'İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye'nin endişelerini gidereceğinden eminim' diye bir cümle hiç duyulmadı.
Ancak aynı genel sekreter bu iki ülkenin NATO'ya tam üye olacağından, yani Türkiye'nin vetosunu geri çekeceğinden emin.
NATO bundan nasıl emin olabiliyor?
Üstelik gördüğümüz kadarıyla Ankara, en azından şu ana kadar duruşundan taviz vermedi.
Geçtiğimiz günlerde NATO'nun Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında üçlü görüşme yapılması yönündeki davetini de reddetmiş.
Haklı olarak müzakerelere başlamadan önce İsveç ve Finlandiya'nın terörizmle ilgili endişelerimiz konusunda somut adımlar atmasını bekliyoruz.
İki İskandinav ülkesi şu ana kadar bazı adımlar atıyormuş gibi yaptı ve Türkiye'ye bu adımlarıyla ilgili bazı belgeler de gönderdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği için Türkiye'ye gönderdikleri belgelerin Türkiye'nin beklentilerini karşılamaktan çok uzak olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 15 Haziran'da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'le yaptığı telefon görüşmesinde Finlandiya ve İsveç'ten Türkiye'nin beklentilerinin karşılandığı somut adımlar görmeden, terörizmle mücadele ve savunma sanayi iş birliği konusunda paradigma değişikliğine gidileceğine dair yazılı taahhütler verilmeden süreçte ilerleme sağlanamayacağını vurgulamıştı.
NATO, Finlandiya ve İsveç cephesinden gelen açıklamalarda hep PKK'nın terör örgütü kabul edildiğine vurgu yapılıyor. Bugüne kadar kâğıt üstünde kalmış olan bu kabul yeterli olsaydı sanırım Türkiye veto hakkını hiç gündeme getirmezdi.
Türkiye, PKK, FETÖ ya da başka terör örgütlerine destek veren sivil toplum örgütü kisvesindeki yapılanmaların da engellenmesini istiyor.
Siyasi yapıları itibarıyla bu Avrupa ülkelerinde böyle bir karar alınması yahut da Türkiye'ye yazılı bir taahhüt verilmesi bana göre imkânsız.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye, kararlılığından taviz vermezse Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğinin yakın bir gelecekte gerçekleşmesi mümkün değil.
Yakın Türkiye tarihinde pek çok kez yaşadığımız gibi hiç tutulmayacak sözlü bir garantilerle Ankara'daki siyasilerin aklı çelinmezse, Finlandiya ve İsveç bize istediklerimizi vermeden NATO'nun kapılarını onlara açmayız.
Ancak bize istediğimizi vermeden her türlü psikolojik baskıyla üzerimize gelineceğini de bilmek gerekiyor. İnşallah Türkiye geçmişteki yanlışları yapmaz ve istediğini tamamen alıncaya kadar elindeki tek koz olan vetoyu heba etmez.
Ancak NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in Türkiye'nin vetosunu geri çekeceğinden eminmiş gibi konuşması beni endişelendirmiyor da değil…
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024