Türk müsün, yoksa Müslüman mısın? - I

Bazı cahillerin, özellikle gençlerimize yönelttiği bir sorudur bu. Meselenin hakikatini bilmeyenin içinden çıkması da kolay değildir. Soru, muhatabını öyle bir yönlendiriyor ki, sanki Türk'üm dersen Müslümanlığından vazgeçmiş olacaksın, Müslümanım dersen Türklüğünü inkâr edeceksin. Çok profesyonelce hazırlanmış, toplum mühendisliği çalışmasının ürünü bir tuzak.

Bizler binlerce yıldır bu coğrafyada yaşayan bir milletiz. 1071'deki Malazgirt savaşından önce de bu topraklarda yaşıyorduk. İskit-Saka Devleti'nin M.Ö. sekizinci ve M.S. ikinci yüzyıllar arasında bu toprakları da içine alan bir coğrafyada hükümran olduğu bilinmektedir. M.Ö. 500 yılı civarında yapılan Truva Savaşı'ndan adını duyduğumuz Truvalıların da Türk olduğunu tarih bilimi ortaya koymaktadır. Ne var ki, biz Truva Savaşı'nı eski çağda yaşamış Yunanlı Homeros'un anlattığı İlyada Destanı'ndan öğrendiğimiz için, pek çoğumuz Truvalıları da Yunan zannederiz. Anadolu'yu içine alan bir medeniyet kurmuş olan Eti, diğer adıyla Hititler de Turanî bir kavimdir. Yazıyı ilk bulanlar da Hititler olarak kabul edilir. Yazıyı icat ettikleri zaman, M.Ö. 4000 yılı dolaylarındadır diye kabul edilir. Yani yazılı medeniyetin atası, bu tarih yaklaşımına göre Türklerdir. Bu coğrafyadaki varlıkları da 1071 Malazgirt Savaşı ile başlamaz, beş bin yıl öncesinde de buraları vatan tuttuğunu tarih bilimi bize ispat ediyor. 

Tarih bilimi demişken hemen hatırlatalım, tarih ne zaman başlar sorusunun cevabı, "M.Ö. 4000 yıllarında yazının icadıyla başlar" şeklindedir. Yani tarihi başlatan da yine aynı yaklaşıma göre Türklerdir.

Türk kelimesinin anlamı ve ne zaman dan beri kullanılmakta olduğu konusu araştırılırken ilginç yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Bazılarına göre Türk kelimesine ilk olarak eski Çin yazılı belgelerinde rastlanmaktadır. Ancak kelimeler, isimler, kavramlar yazı ile beraber kullanılmaya başlanmadı ya. Çok öncesinden beri konuşula geldiği muhakkak. Ancak bu yaklaşım tarihi yazının icadıyla başlattığı için, öncesine dair bir şey söylemesi de beklenemez.

Gelelim bir başka tarih hesabına… 

İnancımıza göre, insanlığın atası Hz. Adem'dir. Dikkatinizi çekerim sevgili okurlar, İslam inancına göre diyorum. Hz. Adem yeryüzüne gönderilirken de ona her şeyin ismi öğretilmiş, konuşma öğretilmiş, nelerin yenip yenmeyeceği öğretilmiş, avlanma ve tarım öğretilmiş, en çok dikkatinizi çekmek istediğim nokta işte burası, okuma ve yazma da öğretilmiş. 

İslam itikadına göre Hz. Adem'e 10 suhuf verilmiştir. Yani ilk insan, aynı zamanda ilk peygamber; okumayı yazmayı bilen ve Allah tarafından kendisine kitap verilmiş bir kişidir. Böyle olunca tarih ilmi, eğer yazı ile başlıyorsa ilk insanla, Hz. Adem ile başlar. 

Bu anlattığım dinler tarihine göre değil ha, yanlış anlaşılmasın. Dinler tarihine bakarsanız ilk insanların inancı korkularına dayanır. Gök gürültüsünden, fırtınalardan, şimşekten, yıldırımdan korkar ve bunlardan zarar gelmesin diye onlara kulluk etmeye başlar. Daha sonra güneş gibi, yağmur gibi kendisine faydalı olan şeyleri rab edinir. Tabiat olayları ile başlayan ilah arayışı zamanla bunların rab olamayacağına evrilir ve bu defa ruhsal bir ilah arayışı başlar. Yo efendim ilkel kabile dinleri zamanla daha sistematik çok tanrılı dinlere, daha sonra da gelişerek, olgunlaşarak tek tanrılı dinlere dönüşmüştür diye safsatalar anlatır durur. Sakın ha bunlara aldırış edeyim demeyin, din dairesinin dışına çıkarsınız. Tabi İslam'a göre. 

İnancımıza göre din bir tanedir. Âl-i İmrân suresinin 19. ayetinde Allah şöyle buyuruyor: "Allah katında tek din İslam'dır" diyor. Hz. Adem'den beri süregelir, tevhid esasına dayanır. Yani bir tek Allah vardır. Bundan başka, Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e (S.A.A.) kadar gönderilen peygamberlere de, kitaplara da, meleklere de, kaza ve kadere de, ölümün ve ölümden sonra dirilişin, hesaba çekilmenin yani ahiret gününün olduğuna da inanmak bu dinin iman esaslarındandır. Çağlar boyunca gelen peygamberlerin anlattığı din hep bu din, İslam dini olmuştur. Şunu da ifade edelim, bazı peygamberlere şeriat verilmiştir. Şeriat, insanın hayatında uygulayacağı kurallar bütünüdür. Tabii ki Allah'a göre. Bu şeriat verilen peygamberlerin ve bütün peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (S.A.A.) ile de din tamama ermiştir. Bundan başka bir din ile Allah'ın huzuruna gelenlerin dinini Allah kabul etmemektedir. Maide Suresi'nin 3. ayetinde Allah böyle emrediyor.