'Türk milleti neden mutsuz!' seslendirme dosyası:
Son TÜİK verilerine göre Türkiye'de mutsuzların oranı %52'ye çıkmış, mutluların oranı %48'e inmiş. İnsanımızın mutsuzluğu ve hatta huzursuzluğunu görmek ve anlamak için TÜİK'e gerek yok. Komşunuzda, çevrenizde, dostunuzda, mahallenizde, iş yerinizde, yollarda, trafikte, hastanelerde, okullarda hatta ailenizde velhasıl toplumu ve insanı her gördüğünüz ortamda bunu tespit edebilirsiniz.
Bu mutluluk araştırmasında en ilginç bulgular ise gençlerde ve yüksek eğitim görenlerde mutsuzluk oranı en yüksek iken 65 yaş üstü ve okumamış kişiler daha yüksek mutluluk oranı göstermişlerdir.
Peki, mutluluk nedir? Mutluluk, kişinin hayatından, ailesinden, işinden, çevresinden, ülkesinden, toplumundan, devletinden, hükümetinden, belediyesinden, okulundan, refahından, adaletinden, maddi ve manevi olarak; fiziksel, ruhsal ve sosyal ilişki içinde olduğu ortamdan memnun olması anlamına gelir.
İnsanımızın mutlu olması için bedenen sağlıklı, ruhen huzurlu, toplumsal olarak saygılı ve sevgili, ekonomik olarak rahat olması gerekir.
Bütün bu değerlere bakıldığında son 18-20 yılda insanımızın beden, ruh ve toplum sağlığının bozulduğunu görebiliriz. Hastane başvuru sayısı ile beden hastalığı sayısı, başta antidepresan ilaç kulanım artışı ile ruh sağlığı, aile içi ve toplum içi şiddet artışı ile toplumsal sağlığının bozulduğunu gazete ve TV haberlerinden öğrenebilirsiniz.
Türk toplumu son dönemlerde başta gençler olmak üzere kendisini mutsuz, huzursuz, talihsiz, aciz, çaresiz (muhtaç) hissetmektedir. Bunun nedenlerine gelince başta işsizlik, güvensizlik, adaletsizlik, liyakatsizlik, adam kayırmacılık, amaçsızlık ve gelecekten umutsuzluk olmak üzere pek çok toplumsal ve sosyal nedenleri vardır.
Mutsuz çünkü işi yok evine ekmek götüremiyor. Üretemiyor; kendisine, ailesine, topluma katkıda bulunamıyor. Çünkü insanı en mutlu eden şey ürettiği bir değerle ülkesine, topluma ve ailesine tükettiğinden daha fazla oranda katkıda bulunmaktır.
İnsanı mutlu eden en önemli şey; içinde bulunduğu ortamda ürettiği ile yaptığıyla katkıda bulunmak ve bundan dolayı sevgi saygı görmektir. Eğer işiniz yoksa, üretemezseniz, topluma katkıda bulunamazsanız o zaman yaşamın anlamı ne olabilir ve nasıl mutlu olabilirsiniz?
İkinci önemli şey aile kurmaktır. İşi gücü olmayan bir genç nasıl bir aile kurabilir, onları geçindirebilir, ihtiyaçlarını karşılayabilir?
Üçüncü unsur ise yaşadığı toplumda saygı sevgi ilişkisine dayalı güvenli ilişki kurmaktır. Bunu da toplumda hem ekonomik, hem sosyal, hem toplumsal nedenlerle güven kaybı gelişmesi sonucunda toplum içi şiddet ve aile içi şiddetin arttığı bir ortamda nasıl oluşturabilirsiniz? Bu nedenle Türk gençleri geleceklerini, umutlarını Türkiye yerine yurt dışında aramaktadırlar.
Benim ABD'ye 1988-1989 yıllarında yaptığım bilimsel ziyarette pek çok ABD'ye gitmiş Türk ile tanışma imkânım oldu. Burada mühendis olarak yetişmişlerin benzin istasyonlarında pompacı, işletme fakültesini bitirmişlerin apartmanda kapıcı, doktor olarak gitmişlerin çocuk bakıcılığı gibi burada yüzüne bile bakmayacakları görevleri kabullendikleri ve oraya yerleşme, oranın vatandaşı olmak için nasıl gayret gösterdiklerini görseniz şaşırırdınız.
Ülkemizde mutsuzluk dışında huzursuzluk da belirgin derecede yükselmiştir. Bunun nedeni başta siyasilerin nefret dili, düşman dili, kutuplaştırma zihniyeti, kendilerinden olanı dost, karşıt görüş olanı terörist hain ilan etmelerinin büyük rolü vardır. Toplum artık dinci olan ile laik olan, Alevi olan ile Sünni olan, Türk Kürt ayrımı dâhil AKP taraftarları ve karşıtları, Atatürkçü olanlar ve karşıtları olarak kutuplara ayrılmıştır. Herkes karşıdakine düşman gözüyle bakmaktadır. Böyle bir toplumda huzurlu olunabilir mi? Ayrıca Suriye savaşı ile ülkemize gelen 5 milyon Suriyeli göçmenin hem toplumda hem ekonomide ve sosyal alanda yaratmış olduğu bir huzursuzluk, özellikle İstanbul, Gaziantep, Hatay, Kilis gibi şehirlerde başta olmak üzere ülkemizde hissedilmektedir.
Dördüncü olarak Türk toplumu kendisini talihsiz hissetmektedir. Bunun nedeni daha önce aydınlık liyakatle adalet kavramlarının gün geçtikçe kaybıyla kurumların topluma hakkıyla hizmet vermesi güçleşmiştir.
Beşinci olarak Türk toplumu kendisini aciz hissetmektedir. Hem ekonomik hem sosyal, toplumsal, psikolojik sorunlarına çözüm bulabilecek bir kaynak ortam görememektedir.
Altıncı olarak Türk toplumu kendisini çaresiz hissetmektedir. Hem kendi sorunlarına hem ülke sorunlarının çözülmesi için çareyi aramaktadır ancak bulamamaktadır.
Sonuç olarak Türk milleti kendisini adalet, ekonomik ve sosyal yönden yol göstericiye liyakate, refaha, ilime, pozitif bilime, aydınlığa muhtaç bir halde görmektedir. Çözüm önerileri olarak şöyle sıralayabiliriz.
1. Türk gençliğine yaşam umudu verecek bir iş ortamının sağlanması
2. Ülkesine, topluma ve ailesine hizmet edebilecek yaşam amacının sağlanması
3. Liyakat ön planda tutularak kişilerin işe alınması
4. Toplumdaki kutuplaşmanın önce siyasilerden başlamak üzere nefret dilinin giderilmesi
5. Dünyada, tarımda, sanayide, ekonomide, ilimde olan gelişmelerin ülkemize en kısa zamanda bilim adamlarımız tarafından getirilmesi
6. Türk gençlerine vatanına, milletine katkıda bulunması için aynı Atatürk'ün söylediği gibi muasır devletler seviyesine çıkarmak için yaşam amacının verilmesi
7. Adalet, liyakat, tarafsızlık, toplumda karşılıklı sevgi saygı, iş ve üretim ortamı sağlandığı zaman mutlu, huzurlu, sağlıklı bir toplum olabiliriz.
Bu mutluluk araştırmasında en ilginç bulgular ise gençlerde ve yüksek eğitim görenlerde mutsuzluk oranı en yüksek iken 65 yaş üstü ve okumamış kişiler daha yüksek mutluluk oranı göstermişlerdir.
Peki, mutluluk nedir? Mutluluk, kişinin hayatından, ailesinden, işinden, çevresinden, ülkesinden, toplumundan, devletinden, hükümetinden, belediyesinden, okulundan, refahından, adaletinden, maddi ve manevi olarak; fiziksel, ruhsal ve sosyal ilişki içinde olduğu ortamdan memnun olması anlamına gelir.
İnsanımızın mutlu olması için bedenen sağlıklı, ruhen huzurlu, toplumsal olarak saygılı ve sevgili, ekonomik olarak rahat olması gerekir.
Bütün bu değerlere bakıldığında son 18-20 yılda insanımızın beden, ruh ve toplum sağlığının bozulduğunu görebiliriz. Hastane başvuru sayısı ile beden hastalığı sayısı, başta antidepresan ilaç kulanım artışı ile ruh sağlığı, aile içi ve toplum içi şiddet artışı ile toplumsal sağlığının bozulduğunu gazete ve TV haberlerinden öğrenebilirsiniz.
Türk toplumu son dönemlerde başta gençler olmak üzere kendisini mutsuz, huzursuz, talihsiz, aciz, çaresiz (muhtaç) hissetmektedir. Bunun nedenlerine gelince başta işsizlik, güvensizlik, adaletsizlik, liyakatsizlik, adam kayırmacılık, amaçsızlık ve gelecekten umutsuzluk olmak üzere pek çok toplumsal ve sosyal nedenleri vardır.
Mutsuz çünkü işi yok evine ekmek götüremiyor. Üretemiyor; kendisine, ailesine, topluma katkıda bulunamıyor. Çünkü insanı en mutlu eden şey ürettiği bir değerle ülkesine, topluma ve ailesine tükettiğinden daha fazla oranda katkıda bulunmaktır.
İnsanı mutlu eden en önemli şey; içinde bulunduğu ortamda ürettiği ile yaptığıyla katkıda bulunmak ve bundan dolayı sevgi saygı görmektir. Eğer işiniz yoksa, üretemezseniz, topluma katkıda bulunamazsanız o zaman yaşamın anlamı ne olabilir ve nasıl mutlu olabilirsiniz?
İkinci önemli şey aile kurmaktır. İşi gücü olmayan bir genç nasıl bir aile kurabilir, onları geçindirebilir, ihtiyaçlarını karşılayabilir?
Üçüncü unsur ise yaşadığı toplumda saygı sevgi ilişkisine dayalı güvenli ilişki kurmaktır. Bunu da toplumda hem ekonomik, hem sosyal, hem toplumsal nedenlerle güven kaybı gelişmesi sonucunda toplum içi şiddet ve aile içi şiddetin arttığı bir ortamda nasıl oluşturabilirsiniz? Bu nedenle Türk gençleri geleceklerini, umutlarını Türkiye yerine yurt dışında aramaktadırlar.
Benim ABD'ye 1988-1989 yıllarında yaptığım bilimsel ziyarette pek çok ABD'ye gitmiş Türk ile tanışma imkânım oldu. Burada mühendis olarak yetişmişlerin benzin istasyonlarında pompacı, işletme fakültesini bitirmişlerin apartmanda kapıcı, doktor olarak gitmişlerin çocuk bakıcılığı gibi burada yüzüne bile bakmayacakları görevleri kabullendikleri ve oraya yerleşme, oranın vatandaşı olmak için nasıl gayret gösterdiklerini görseniz şaşırırdınız.
Ülkemizde mutsuzluk dışında huzursuzluk da belirgin derecede yükselmiştir. Bunun nedeni başta siyasilerin nefret dili, düşman dili, kutuplaştırma zihniyeti, kendilerinden olanı dost, karşıt görüş olanı terörist hain ilan etmelerinin büyük rolü vardır. Toplum artık dinci olan ile laik olan, Alevi olan ile Sünni olan, Türk Kürt ayrımı dâhil AKP taraftarları ve karşıtları, Atatürkçü olanlar ve karşıtları olarak kutuplara ayrılmıştır. Herkes karşıdakine düşman gözüyle bakmaktadır. Böyle bir toplumda huzurlu olunabilir mi? Ayrıca Suriye savaşı ile ülkemize gelen 5 milyon Suriyeli göçmenin hem toplumda hem ekonomide ve sosyal alanda yaratmış olduğu bir huzursuzluk, özellikle İstanbul, Gaziantep, Hatay, Kilis gibi şehirlerde başta olmak üzere ülkemizde hissedilmektedir.
Dördüncü olarak Türk toplumu kendisini talihsiz hissetmektedir. Bunun nedeni daha önce aydınlık liyakatle adalet kavramlarının gün geçtikçe kaybıyla kurumların topluma hakkıyla hizmet vermesi güçleşmiştir.
Beşinci olarak Türk toplumu kendisini aciz hissetmektedir. Hem ekonomik hem sosyal, toplumsal, psikolojik sorunlarına çözüm bulabilecek bir kaynak ortam görememektedir.
Altıncı olarak Türk toplumu kendisini çaresiz hissetmektedir. Hem kendi sorunlarına hem ülke sorunlarının çözülmesi için çareyi aramaktadır ancak bulamamaktadır.
Sonuç olarak Türk milleti kendisini adalet, ekonomik ve sosyal yönden yol göstericiye liyakate, refaha, ilime, pozitif bilime, aydınlığa muhtaç bir halde görmektedir. Çözüm önerileri olarak şöyle sıralayabiliriz.
1. Türk gençliğine yaşam umudu verecek bir iş ortamının sağlanması
2. Ülkesine, topluma ve ailesine hizmet edebilecek yaşam amacının sağlanması
3. Liyakat ön planda tutularak kişilerin işe alınması
4. Toplumdaki kutuplaşmanın önce siyasilerden başlamak üzere nefret dilinin giderilmesi
5. Dünyada, tarımda, sanayide, ekonomide, ilimde olan gelişmelerin ülkemize en kısa zamanda bilim adamlarımız tarafından getirilmesi
6. Türk gençlerine vatanına, milletine katkıda bulunması için aynı Atatürk'ün söylediği gibi muasır devletler seviyesine çıkarmak için yaşam amacının verilmesi
7. Adalet, liyakat, tarafsızlık, toplumda karşılıklı sevgi saygı, iş ve üretim ortamı sağlandığı zaman mutlu, huzurlu, sağlıklı bir toplum olabiliriz.
Prof. Dr. Hidayet Sarı / diğer yazıları
- Türkiye’de hekime şiddetin nedenleri / 25.05.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021