Türk toplumunda psikososyal sorunları gittikçe arttığı gerek toplum içi şiddet gerek aile içi şiddet ve gerekse mahkemelerde davalı ve davacı sayısındaki artış ile net biçim görebiliriz.
Bunların nedenleri araştırıldığında psikolojik, sosyolojik, ekonomik nedenler dışında siyasilerin önce tüm toplumu kutuplaştırıcı, kin ve nefret tohumları atıcı, insanımızın yaşam biçimine yön vermeye çalışıcı, yalan ve iftiralarla dolu açıklamalarının büyük rolü vardır.
Televizyon dizi ve filmlerinde aldatma, sahtekarlık, hırsızlık, yalancılık, yolsuzluk, alkol, uyuşturucu kullanımı, saygısızlık, sevgisizlik, sadakatsizlik, lüks hayata düşkünlük, toplumsal ve aile içi şiddet, taciz ve tecavüz girişimlerinin gösterilmesi topluma kötü örnek değil sanki normal hayatın olağan biçimi olarak sunulması çocukların ve gençlerin ahlak ve vicdan dünyasını allak bullak etmiştir.
Bu sanal dünya insanları 'önce ben, hep ben ve tek ben' egosuyla toplumsal ve ailesel hoşgörüyü ortadan kaldırmıştır. Kendisine verilen tüm imkanlar sanki kazanılmış hak gibi görülmüştür.
Çocuklar, 'biz çektik, çocuklar çekmesin' anlayışı ile el üstünde tutulmuş arabaların arka camına 'arabada prens var, prenses var' yazılarıyla yüceltilmiş, egosu yükseltilmiş ve şımartılmıştır. Çocuk hak etmeden her şeyi elde etmek imkanına kavuşturulmuştur. Kendisine bir görev ve iş verildiğinde; 'bana ne', yanlış yaptığında uyarıldığında; 'sana ne ben ne istersem onu yaparım 'deme saygısızlığına girmiştir.
Aile ve toplumda karşılıklı saygı ve sevgi ve samimiyet kayıp olmuştur. Bunun sonucunda toplum içi ve aile içi şiddet gün geçtikçe artmıştır.
Ayrıca ülkemizde hak, hukuk ve adaletin yerlerde sürünmesi nedeni ile doğrunun haklı değil, güçlünün haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Toplumda adalete güven son derece azalmış suça karşı bakış açısı; 'çalanın yanına kâr, dövenin yanına kâr, öldürenin yanına kâr' şeklinde suçlunun cezalandırılmadığı tersine mükâfatlandırıldığı bir sonuca gitmiştir. Bu da adalete güveni son derece düşürmüştür. Bu da insanımızda kendi hakkını, kendi hukukunu ve kendi adaletini sağlama arayışına yöneltmiştir.
Siyasilerin 'atanmışlar (bürokratlar) seçilmişlere karışamazlar, bizler milli iradeyi temsil ediyoruz, bizi ancak sandıkta halk indirir, bu süreye kadar biz ne dersek o olur' anlayışı ve uygulamaları başta hukuk olmak üzere tüm kurumların bozulmasına yol açmış, tüm devlet memurları siyasilerin haksız, hukuksuz uygulamalarına karşı başta cumhuriyet savcıları olmak üzere siyasilerin kanun dışı uygulamalarına herhangi bir müdahale edemez hale getirilmiştir.
Bu nedenle Türk toplumundaki bozulmanın nedenlerinin psikolojik, sosyal, siyasal ve ekonomik birçok nedenlerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bunların düzelmesi için:
1 - Öncelikle idarecilerin ve siyasilerin kendi aralarında ve toplumu birleştirici, sakinleştirici ve hoşgörüyle, saygıyla, sevgiyle birbirine sarılması gerekir.
2 - Ardından toplumu kutuplaştırmaktan ve ötekileştirmekten vazgeçmesi gerekir.
3 - Türkiye'de suçlunun, çalanın yanına kar, dövenin yanına kar kalmaktan çıkarılıp gerçek adaletin sağlanması gerekir.
4 - Türkiye'deki TV dizilerinde ahlaksızlığı, sahtekârlığı, şiddeti ve aldatmayı övmek yerine, ahlakı, doğruluğu, sevgiyi yardımseverliği ortaya koyan dizilere ve filmlere dönmek gerekir.
5 - Türkiye'nin ekonomisini tüketim yerine çalışanın üretenin kazanabileceği istihdam politikalarına dönülmesi gereklidir.
6 - Doğrunun, çalışkanın, bilgilinin, üretkenin öne çıktığı liyakat sistemine göre kişiler kurumlar ve mesleklere alınması gerekir.
7 - Aile kurumunun tekrar güçlendirilerek anne ve babanın iyi bir evlat yetiştirebilmek için eski Atalarını örnek alması gerekir.
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021