Biri size gelip; "gündem nasıl oluşturulur" diye bir soru yöneltirse, nasıl bir cevap verirsiniz? Sizi bilmem ama ben, hiç şüphesiz; "Erman Toroğlu'nu konuşturun, gündem kendiliğinden oluşur" derim. "Ne alaka" sorusuna ise şu cevabı veririm: "Çünkü bu adamın "fizik" gibi bir bilgisi yok. Fizikte kurallar vardır, bu kurallarda belirlidir. Hareket konusunda cisim kendi hareketinin, sınırının, yönünün dışına çıkamaz ve gideceği yönde kurallar dahilinde hareketini tamamlar." İşte bu adamla bağlantısını da buradan kurmaktayım. Bu adamın mecâzi anlamda bir hareketi ve yönü var. Hareketi sporculuk, yönü ise spor yorumculuğu. Ama her nedense arada bir çıkıp, ileri-geri konuşması, fizik kurallarını ihlâl ederek yönünün dışına, hareketinin ise üstüne çıktığını gösteriyor. Yani sözün özü "dengesiz" bu adam. Türkiye'de bazı konular çok hassastır. Din, Tarih, Cumhuriyet, Laiklik, İç ve Dış İlişkiler vs. Ayrı bir öneme sahip bir konu da, ekonomidir. Ekonomi hemen her şeyden etkilenir, yani adeta camdan bebektir. Bazı beyinler bu camdan bebeğin hassasiyetini hâlâ kavrayamamışlardır. İşte geçtiğimiz yıllarda hormonlu sebze-meyve üretilmesi konusunda yine ileri-geri konuşarak, gündemi ve üreticiyi sarsmıştı bu anti-fizikçi arkadaş. Sonra sebze-meyve üreticisi adeta kriz yaşamıştı. Bir de çıkıp "ben kendi sebze ve meyvemi kendim yetiştiriyorum" demesi, büsbütün üreticiyi ve sebze-meyve piyasasını çıkmaza sokmuştu. Geçtiğimiz günlerde de aynı adam Maraton programında, yine aynı anti-fizikçilik anlayışı içerisinde Genelkurmay Başkanlığı ataması konusuna el atmıştı. Topu bir ileri bir geri hareketiyle orta sahadan kaleye göndermişti. İşte söylenen söz aynen şu şekilde; "Ben Genelkurmay Başkanı'nı asker isterim ağabey. Özkök Paşa ayrıldı, onun için diyorlar ki çok demokratik, çok beyefendi, çok efendi. Tamam, öyle olsun. Ama ben çok demokratik bir Genelkurmay Başkanı istemiyorum ağabey. Benim Genelkurmay Başkanım kodu mu oturtacak, vurdu mu oturtacak!" İşte bu sözler anti-fizikçi arkadaşın son ihlâli. Benim en kızdığım konulardan bir tanesi olan ve genel olarak herkesten tepki alan bir konu da, emekli bir futbol hakeminin ve spor yorumcusunun kendi alanının dışında olan bu konulara girmesidir. Bu; "psikologun birinin, dâhiliye için gelen hastanın, benim boğazım şişti, öksürüyorum demesi üzerine, şöyle oturun sizi muayene edeyim", demesi kadar saçma, akıl almaz ve sinir bozucu bir durumdur ağabey? Erman'ın bu sözlerinden sonra olayı aslında farklı değerlendirmek lazım. Yani bu sözleri anti-fizikçilik fıtratı gereği sarf etmediğini düşünüyorum. Böylesine kritik ve hararetli bir dönemde bu sözlerin söylenmesi tesadüf değildir. Türkiye'de hiçbir sorunun ciddi boyutta kangren olmadığı bir süreçte, oluşturulan kamuoyları, gündemler, tartışmalar adeta ülke yöneticilerini istifa noktasına taşıma misyonu yüklenmiş. Bu ütopya rüzgârının etkisinde, havasında kalmış bazı çevrelerse bir takım beklentiler içerisine girmiştir. Bu beklentiler; ülkenin rejim sorunu olduğunu düşünerek yeni bir rejim oluşturma beklentisi ve bunun dışında Türkiye'nin yabancı olmadığı, hatta ve hatta bu ülkede "Cumhurbaşkanlığı yapmış bazı paşalarımızın, bugün olsun yine yaparım" diyebilecek kadar rahat yapılan bir devrim beklentisi.Yaşlı bir paşadan bunları beklemek ayıp olsa gerek. Bakın Sayın Ecevit'e o da çok yaşlı ama hâlâ ondan da bir şeyler bekleyenler var. Ama hastane de üç ayını bitirdi tık yok. Allah çektirmesin. Az önce bahsettiğim beklenti rüzgârıyla hayallere dalanlardan biri olan Erman'ın bu sözlerini değerlendirme açımız objektif olmak zorunda. Biz de öyle yapıyoruz. Ve şu soruyu herkese yöneltiyoruz; "Siz bu sözleri nasıl yorumluyorsunuz?" Verilen cevaplar aynı kapıda birleşiyor. "Bu adam bir tür beklenti içinde, gönlünden ve aklından geçeni bu sözleriyle söylemiş." Tabii ki Özkök Paşanın da dediği gibi "herkesin kafasında bir paşa şablonu vardır". Çok doğru ve yerli yerinde bir cevap.Ne diyebiliriz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012