Arnavutluk'un başkenti Tiran'da aracımızı şehrin en büyük meydanına en yakın otoparka park edip hızlı hızlı meydana yürüyerek, kalabalık arkadaş grubumuzla meydana doğru ilerlemeye çalışıyoruz.
Meydana girerken hoca efendinin okuduğu yatsı ezanı bizleri İstanbul'un selâtin camilerinin yanından geçerken duyduğumuz ezan-ı Muhammedileri hatırlattı. Bu gönlü güzel, sesi güzel hoca efendi ile görüşmemiz, konuşmamız lazım!
Yatsı namazının hemen bitiminde, okuduğu amenerresulü ile tekrardan gönüllerimizi mest eden hoca efendi ile tanıştıktan sonra, Ethem Bey Camii'nin hiç duymadığımız bilmediğimiz hikâyesini, Ethem Bey Camii'nin İmam Hatip'i Osman Bey'den dinliyoruz.
Efendim, Ethem Bey Tiran'da yaşayıp İstanbul-Roma arası ticaretle uğraşan Arnavut asıllı mü'min bir tüccar. Ethem Bey üst üste üç gece rüyasında, dolunayın gökyüzünden inerek günümüzde caminin olduğu meydanda durduğunu görüyor.
Gördüğü bu ilginç rüyanın tevilini öğrenebilmek için güvendiği bir hoca efendiye rüyasını anlatıyor. Rüyasını tevil eden hoca efendi, tüccar Ethem Bey'e hiçbir haram para karıştırmadan bizzat kendisinin yaptığı ticaretten kazandığı helal para ile rüyasında gördüğü dolunayın gökyüzünden inip durduğu meydana bir camii inşa etmesi gerektiğini, söylüyor.
Ethem Bey de yirmi üç yıl boyunca yapmış olduğu ticaretten kazandığı helal para ile caminin inşaatını bitiriyor. Cami inşaatı bittiğinde, Ethem Bey, Kur'an-ı Kerim'de geçen cennet ile ilgili ayetleri caminin duvarına resmedecek bir ressam arıyor ve aradığı ressamı da, ticaret için çok gidip geldiği İtalya'da buluyor.
Ethem Bey İtalyan ressam ile fiyatta anlaştıktan sonra, cennetin envai çeşit nimetlerini, meyvelerini, bahçelerini, ırmaklarını, köşklerini, saraylarını anlatan Kur'an-ı Kerim'den ayet-i kerimeleri ressama anlattıkça, ressam da tasavvur ettiği cenneti, Ethem Bey'in yirmi üç yıl boyunca helal parasından kazanarak yaptırdığı camiinin duvarlarına resmetmeye başlıyor.
İtalyan ressam, anlatılan Kur'an-ı Kerim'in ayetleri ile tasavvur ettiği cenneti caminin duvarlarına resmettikçe, öyle bir manevi hale giriyor ki, ballar balını buldum kovanım yağma olsun misalinden hemen İslam dinine giriyor ve arkasından Ethem Bey ile antlaştığı paradan vazgeçip bu işi Allah rızası için bedavaya yaptığını söyleyip, ismini de caminin herhangi bir yerine imza etmeyi de kabul etmiyor.
Arnavutluk devleti, yakın tarihinde dünyadaki ilk ateist devlet olarak kendisini ilan etmesinden hemen sonra ülkedeki bütün camileri kapatmış, yalnız Ethem Bey Camii'ni kapatamayıp müze olarak açık bırakmış.
Ethem Bey Camii'nin müze olarak dahi olsa da açık olmasının hikmetini, Ethem Bey'in ticaretinin helal parasından mı, yoksa ressamın İslam dinine girmesinden mi olduğunu siz düşüne durun. Bence Ethem Bey Camii'nin müze olarak açık olmasının hikmeti ana kubbesini taşıyan dört yarım kubbesinin içinde yazılı ayet-i kerimelerde gizli.
Birinci yarım kubbede yazılı ayet-i kerime siz değerli okuyucularımızın çok yakından bildiği Tathir ayet-i kerimesi: "Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab, 33).
İkinci yarım kubbede yazılı ayet-i kerime Meveddet ayeti: "De ki (Muhammedim); 'Ben peygamberliğime karşılık sizden, Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka, hiçbir ücret istemiyorum." (Şura, 23).
Üçüncü yarım kubbedeki yazılı ayet-i kerime Ebrar ayet-i kerimesi: "Ve ona ihtiyaçları olduğu ve kendi canları çektiği halde Allah rızası için yiyeceklerini yoksula ve yetime ve esire yedirirler." (İnsan, 8).
Dördüncü yarım kubbede yazılı ayet-i kerime, İmam Ali (a.s.) müstehab bir namazın rükûunda iken önünde bir ihtiyaç sahibine İmam Ali (a.s.)'ın parmağından yüzüğü çıkarıp vermesi ile ilgili nazil olan; "Sizin veliniz ancak Allah, O'nun Peygamberi ve namaz kılan rükû halinde zekât veren mü'minlerdir. Kim Allah'ı, Peygamberini ve inanmış mü'minleri veli olarak kabul ederse; bilsin ki, şüphesiz Allah'ın hizbinde olanlar üstün gelirler." (Maide, 55-56).
Ne kadar enteresan değil mi? Camiinin kapanmama hikmeti bence Ehl-i Beyt sevgisinin ve üstünlüğünün kubbesine mühürlenmiş olması!
Ehl-i Beyt'in sevgisini, üstünlüğünü bizlere öğreten üstatların üstadı çok kıymetli Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı minnet ve özemle anar, Cenab-ı Mevla'nın O'nun yanında bizlere rahmeti ile muamele etmesini temenni ederim.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024