Batılıların telkinleri hep aynı, özde hiç değişmiyor. Fakat telkinlere karşı yöneticilerimizin tepkileri, her dönemde aynı olmamıştır. Bazı yöneticilerimiz, o telkinlerin tam zıddını, bazıları da aynısını yapmıştır. Yapılsın yapılmasın, tutulsun tutulmasın, Batılılar, telkinlerden, fikir aşılamaktan geri durmadılar.Kendilerine karşı İstiklâl Savaşı veren Atatürk'e bile, akıllarınca telkinde bulundular. Siyasi bağımsızlığın, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkün olacağını bilen Atatürk, telkinlerin tersine ekonomik kalkınma seferberliği başlattı. O dönemin anlı şanlı ekonomistlerinden Hollandalı Visserıng, Alman Schacth ve Müller, 1928 yılında Atatürk'e şöyle dediler: "Siz sanayileşmeyi bırakın, topraklarınız verimli, tarıma yönelin. Merkez Bankası da kuramazsınız, o düşünceyi terk edin. Boşuna uğraşmayın, Batının yardımı olmadan kalkınamazsınız". Tabii olarak Atatürk, bunların hiçbirisine kulak asmadı. Kendi bildiği yolda yürüdü.Aradan yıllar geçti. Bin bir güçlüklerle kurulan Merkez Bankası bağımsızlaştırıldı. Bağımsızlaştırıldı ama kimden, kimin iradesinden? Merkez Bankası bağımsız, öyle mi? Madem ki bağımsız, neden IMF stand-by anlaşmasıyla Merkez Bankası'na kural koyuyor? "Şunları yapabilirsin, şunları da asla" diyebiliyor? Demek ki, Merkez Bankası, milletin temsilcilerinin iradesinden, dolayısıyla milletten bağımsızlaştırıldı. Batılılar yılmadan, usanmadan ısrarla telkinlerini sürdürdüler. 1933 yılında Amerikan uzmanlar grubu ciltler dolusu bir raporla yine Atatürk'e telkinde bulundular. Söz konusu raporda, Türkiye'nin demir çelik fabrikaları kurma yerine, yurtdışından ithal etmesinin daha yararlı olacağı vurgulanıyordu. Uzmanlar, Türkiye'nin tonu 41 Liradan çelik, tonu 33 liradan demir ithal edebileceğini söylüyorlardı. Onlara göre Türkiye, demirin tonunu en ucuz 40.5 Liraya, çeliğinkini de 51 Liraya üretebilir. Bu da, dünya fiyatlarının çok üzerinde bir rakam. Böyle bir rapor karşısında, bugünkü yöneticiler olsaydı ne yaparlardı? Hiç tereddütsüz, demir çelik fabrikalarını kurmaktan vazgeçerlerdi. "Bunu nereden biliyorsun?" diye sormaya kalkmayın. Stratejik kurumları, kâr getiren kuruluşları, gözünü kırpmadan satanlardan başka ne beklenebilir? Örnek Ereğli Demir Çelik Fabrikaları (Erdemir). Savunma sanayiinde kullanılan zırhlı çelik ve gemi sacı üreten Erdemir pazara çıkarıldı. Ekonomist Selim Somçağ, Erdemir'in satışı hakkında şunları diyor: "Böyle bir tesisin satılması için hiçbir ekonomik gerekçe bulmak mümkün değildir. Erdemir gibi stratejik ve kârlı bir kuruluş neden Hazine'nin bir haftalık faiz ödemesine denk gelen bir bedele satılmak istenmektedir?". Ekonomist Somçağ, sorduğu bu soruya yine kendisi ilginç bir cevap veriyor: "Çünkü satışın adresi belli: Fransa Alcelor. AKP, iktidar başarısını 'AB sürecine' bağladı. 17 Aralık öncesi gizli pazarlıklar yapıldı. Bunlardan biri de Erdemir'in Fransız çelik devi Arcelor'a satılması". Şimdi burada durun ve mukayese yapın. Nereden nereye, nasıl savrulduğumuzu müşahede edin."Bağımsızlığın güvencesi olsun" anlayışıyla temeli atılan demir çelik fabrikaları, işte bu anlayışla, bu şekilde haraç-mezat elden çıkarılıyor. Her iki anlayış arasındaki farkı, daha doğrusu zıtlığı görmek zorundayız. Esasen bu zıtlık, bağımsızlık anlayışından kaynaklanmaktadır. Bağımsızlığı korumakla görevli olanlar bile, "bağımsızlık anlayışı değişti" dedikleri için anlayış zıtlığından söz ediyoruz. Halbuki ortada zıtlık falan yok. Düpedüz mandacılık vardır, kölelik ve esarete razı olmak vardır.Türk milleti yapılanları, henüz tam olarak idrak edemediği için, şimdilik sessiz fakat endişeli izliyor. Ama bu, böyle geldi, böyle gidecek demek değildir. Er veya geç milletimiz uyunacak ve yapılanların hesabını soracaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018