Tarihi bilmek konusunda pek çok özlü sözler söylenmiştir. Bunlardan ikisi şöyledir: "Tarihini bilmeyen millet, hafızasını kaybetmiş insan gibidir". "Tarihinden habersiz bir milletin, çocuktan farkı yoktur". Tarihin önemini vurgulayan bu sözlere uymayan milletler, rüzgâr önündeki yaprak gibi savrulurlar. İnsan ömrü sınırlıdır. İnsanın her şeyi yaşayarak tecrübe etme imkânı yoktur. Onun için tarihten, tarihi tecrübelerden yararlanmak şarttır. Tarihi tecrübelerden ve belgelerden biri de hatıratlardır. Bu bakımdan devlet ve siyaset adamlarının hatırat yazması adettendir. Hatta adetten de öte, bir vazifedir. Zira, o mevki ve makamlar milletindir. Orada yaşananlar, edinilen bilgi ve birikimler de milletin malıdır, millete emanet edilmelidir. Bu haktan, milleti mahrum bırakanlar, yani hatırat yazma konumunda olup da yazmayanlar, sorumludurlar. Evet, hatırat yazılmalı, ama doğru dürüst yazılmalıdır. Her şey olduğu gibi, yazanın aleyhine olsa bile nakledilmelidir. Ancak bu şekilde yazılan hatıratların bir değeri olur. Bunun aksi, tarihe yalan karıştırmaktır. Böyle yapanlar yok mu? Elbette vardır. Bu sebepten, hatıratlara ihtiyatlı ve temkinli yaklaşılmaktadır.Öyle veya böyle, İsmet İnönü ve Celâl Bayar hatırat bırakmışlar. Ama 1960'lı, 70'li, 80'li, hatta 90'lı yıllara damgasını vuran siyaset adamlarımızdan Süleyman Demirel'in ve Bülent Ecevit'in hatıratı yok. Merhum Turgut Özal'ın böyle bir teşebbüsü olduğu, fakat ömrünün vefa etmediği bilinmektedir. Bunu yapması gereken Demirel ve Ecevit, kalkmış tarih üzerinde atışıyorlar. Demirel, "Vahdettin hain değildir" diyen Ecevit'e, bütün gücüyle yükleniyor. "Ecevit, Atatürk'ün yanlışını mı çıkarıyor?" diyerek, onun Atatürkçülüğünü tartışmaya açıyor. Ecevit cevap veriyor: "Benim Atatürkçülüğüm konusunda kimsenin kuşkusu herhalde yoktur. Ben Vahdettin'i yücelteyim, Atatürk'ü küçülteyim gibi bir düşünce içinde hareket etmedim". Ecevit, Atatürk'ün, Vahdettin'in veliahtken yaveri olduğunu ve aralarındaki yakınlığın çok eskiye dayandığını hatırlatıyor ve şöyle diyor: "Mustafa Kemal'in Bandırma Vapuru'yla ve resmi görevli olarak Samsun'a yola çıkmasından Padişah Vahdettin'in ve İngilizlerin haberi olmaması mümkün değildir".Ecevit'in bu davranışını yerinde bulan tarihçi İlber Ortaylı diyor ki: "Tarihçilerin yazıp söyledikleri hele bizim gibi memleketlerde çok fazla etkili olmuyor. Ambargoları kaldıranlar asıl sözü dinlenir siyasi liderler oluyor" (Milliyet Gazetesi, 19 Temmuz 2005). Doğru, siyasi liderlerin etkileri inkâr edilemez. Ama Ecevit, artık siyasi lider değil, etkili bir konumda da bulunmuyor. Bu sözleri, etkili ve yetkili olduğu dönemlerde söyleseydi, çok daha büyük gürültü koparırdı.Bunca yıldır susan Ecevit, neden bugün, fincancı katırlarını ürkütecek tarzda konuştu? İnsanın aklına bin bir çeşit soru geliyor. Neyse, hepsini geçelim, Ecevit'in samimiyetini sorgulamadan şu sözünün altını çizelim: "Benim söylediğim, sadece hain nitelenmesinden önce o dönemi artık 80 küsur yıl geçtikten sonra daha ayrıntılı incelemek gerektiğidir". Maksat, tarihi incelemekse, bu görüşe biz de katılıyoruz. Tarihi incelemek, gerçekten elzemdir. İbn Haldun'un dediği gibi, "Hadiseler yalnız nakil ve rivayetlere dayanır ise, tarih yanlışlıklardan ve esassız haberlerden kurtulamaz". Öyleyse, ne yapmak lâzımdır? Yine İbn Haldun'u dinleyelim: " Hadiselerin doğruluğunu anlamak için, o hadiselerin örf, adet ve siyasi kaidelere, sosyal hayata, insan cemiyetlerinin gözle görülen ve akıl ile açık bilinen duruma aykırı olmaması ilk şarttır".Bu mantık içerisinde tarihimizin yeniden incelenmesinde sayısız faydalar vardır. Çünkü, tarihimiz, özellikle de yakın tarihimiz, övgü ve yergi üzerine bina edilmiştir. Bunu, biliriz, ama söylemeyiz, söyleyenlere de kızarız. İyi de, bunun devlete ve millete ne faydası olacak?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018