Tarama süreci AB'cilerin kursağında kalacak

Baştan söyleyeyim; Türkiye'yi AB ve ABD'nin himmet ve tasarrufuna teslim edenlerin sevinçleri, kursaklarında kalacak. Hep beraber göreceğiz.Tablo ortada; AKP hükümeti, "toplumun hiçbir talebini ve umudunu karşılamayan icraatları"yla kamu vicdanında can çekişiyor. Son günlerini yaşıyor. Bu sebeple hükümet, 3 Ekim tiyatrosundan kendisine "son birkaç nefeslik iktidar ömrü" çıkartmak için AB manivelasını kullandı, kullanıyor. Bu bağlamda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AB tiyatrosundaki rolü gereği yaptığı çıkışlardan ziyade, "AB ne karar verirse versin, biz hiçbir şekilde yönümüzü AB'den başka bir tarafa çevirmeyeceğiz" şeklindeki kararlılığı, hem AKP'nin gerçek yüzünün, hem de son çırpınışlarının emaresidir. Belki kalp tekrar çalışır umuduyla ölünün kalbine yapılan son masajlardır bunlar.Ama artık vatandaş, 3 yıllık iktidarını dolduran AKP'nin AB'den başka bir bildiği yok mu, diye köpürüyor, sorguluyor.Bu bakımdan "ne AB'nin, ne de ABD'nin manuel masaj"ları AKP'yi artık diriltemez.Dahası, 17 Aralık'ta ve 3 Ekim'de AKP'den dilediği tavizleri kopartan AB şefleri, önümüzdeki "1 yıllık tarama süreci"nde artık asıl yüzlerini gösterecekler, gerçek kimliklerini daha net ortaya koyacaklar. Toplumumuzun en aymaz üyeleri dahi, bu tarama sürecinde Kıbrıs meselesinden güneydoğuya, Ermeni soykırımı iddialarından tarımsal prangalara kadar pek çok AB cüretkarlığını yaşayacak, açık ve net görecek.Bu süreç hızlandıkça, Türkiye'yi AB ve ABD'nin himmet ve tasarrufuna teslim edenlerin sevinçleri kursaklarında kalacak; AKP, bu süreçle birlikte daha çok eriyecek, daha hızlı yok olacak. 17 Aralık'ta verilen tavizler konuşulmadı. Bu süreçte konuşulacak. 3 Ekim tavizleri, Rum'un benzetmesinde dikkat çektiği "Kapalıçarşı işportacılığı vaveylası"na boğularak konuşulmadı. Lakin artık herşey konuşulacak.Zira AB, son vuruşlarını yapmaya hazırlanıyor.Toplum, ucu açık üyelik hayalinin, Türk insanına serbest dolaşım kısıtlamasının ilâ nihaye sürdürülmesinin, tarımsal ürünlerimizin dolaşımının katı biçimde kısıtlanmasının, ne demek olduğunu algılayacak.Bütün bunların ceremesini çekecek... Bu arada artık meteliğe kurşun dahi atamama darlığını yaşayacak.Toplumda AB fonlarından beslenen birkaç işbirlikçi dışındakiler, tam bir züğürt ağa olacak.Dün AB ham hayaliyle Yunanistan'ın NATO üyeliğine kafa sallandığı gibi, bugün aynı şekilde Kıbrıs Rum kesiminin NATO'ya üyeliğine kafa sallanıp onay verildiğini yerin altındakiler de ve üstündekiler de görecek.Bütün bu gelişmeler milletimizin canına tak ettikçe, milletimiz kendine gelecek.Şayet toplum, BTP'nin bu bağlamdaki ikazlarına kulak verseydi, bütün bu sıkıntıları yaşamayacaktık. Şayet toplum, BTP'nin ekonomik çözümleri dışında hiçbir çarenin kalmadığını fark etseydi, bu kıtlıklara muhatap olmayacaktık.Şayet toplum AKP'nin, önceki koalisyon ortakları gibi AB'ci, ABD'ci ve IMF'ci olduğunu görseydi, Türkiye bu kadar zorluğu ve darlığı yaşamayacaktı.Şimdi milletimiz, çok ama çok tecrübe ediniyor.Milletimiz, kendi düşen ağlamaz kabilinden, ağlama ve sızlamasını erteleyebildiği kadar erteliyor. Lakin bu ertelemenin üzerine düşen AB taviz ve tarama süreci, "tam bir milli dönüş"ü müjdeliyor.Önümüzdeki günler, AB'cilerin heveslerini kursaklarında bırakacak şekilde ekonomiden dış politikaya her alanda tam bir "milli duruş"a gebedir.Milletimizin bu süreçten yara almadan ve muvaffakiyetle çıkması için, güya kendinden yana görünen geçmişinAB-ABD-IMF çakallarına asla paçayı kaptırmaması ve aslan postuna bürünmüş AB, ABD ve IMF kulaklı eşeklerin "millicilik oyunları"na dikkat etmesi şarttır.