Koalisyon ortaklarının ve Kemal Derviş'in "sümenaltındaki batık bankalar"la ilgili son manevraları, çok ciddi bir "samimiyet tartışması" başlatacak niteliktedir. Yapılan iş, ne ekonomik tablomuza sığar, ne profesyonelliğe, ne de olması gereken "devlet adamı dürüstlüğü"ne...
Herkesin malumu; fatura zaten kabarık. 26.5 milyar dolarlık kaynağın aktarıldığı batıklara ilave olarak, şimdi de "sümenaltı batıkları"na 6-7 milyar dolar daha "hibe" kabilinden ek destek çıkılması için gerekle yasal düzenlemeler yapılıyor.
Önce, samimiyetle şu sorunun cevabını bulalım...
Batıklara akıtılan değirmenin suyu nereden geliyor?
Ortaklar ve Kemal Derviş gibi, belki siz de diyeceksiniz ki; IMF'den...
Hayır. Her ne kadar para, faizli borç olarak IMF'den geliyor gibi görünse de, Derviş'in bulduğu kredi gibi algılansa da; bu sadece bir "algı yanılması"dır. Kimse kimseyi kandırmasın; para, eninde sonunda milletin cebinden, milletin kesesinden çıkmaktadır.
Esnaf, sanayici, imalatçı üretimin stoplandığı bir süreçte, ciğeri kanayarak, kalbi parçalanarak veya böbreğini satarak vergisini, pirimini ödemeye çalışacak... Borcunu bine katlayan temerrut faizini dişinden tırnağından artırarak ödeyecek, üzerimde "devlet borcu" kalmasın diye çırpınacak... Aynı şekilde zam sağanağı altında anası ağlayan dar gelirli büyük kitle, ödediği KDV ile, göğüs germeye çalıştığı zamla devletin kasasını dolduracak... Yeter ki devlet zeval görmesin diyecek; bağrına taş basacak. Bütün bu zorluklarla damlaya damlaya oluşturulan devletin kasasından yarın öbür gün ödemesi yapılacak olan "faizli IMF kredileri", "sümenaltı batıkları"na sunulacak.
Sağda solda söylendiği gibi, ne IMF'nin kasasından, ne koalisyon ortaklarının kesesinden, ne de Derviş'in cebinden çıkıyor paralar. Milletten çıkıyor. 160 milyar doları aşan dış borç yükü bir yana, 2002 yılı bütçesinde ödemesi planlanan sadece faiz borcu 43 katrilyondur. Bütün bu ödemeler, zamlarla, vergilerle milletin ciğerinden sökülecek.
Bu şartları herkesten çok iyi bildiği, hatta üretime, istihdama ve yatırıma bir kuruş bile ayıramadığı halde, hala aldığı borcu batıklara aktarmayı planlayan siyasi irade veya iradelerin sadece samimiyeti değil, sizce de herşeyleri tartışmaya açık değil midir?
Bu bağlamda IMF politikalarına yıllarca gözü kapalı destek veren ve yandaş müteahhitlerinin devletten alacağı hususunda ümitsizliğe düşünce feveranı basan kimi sendika başkanları, kimi ticaret odası yöneticilerinin karneleri de bunlardan farklı değildir. Daha önce toplu destek verdikleri Ankara'yı, herşeye rağmen üretim kampanyaları başlatarak, dolara hayır nutukları atarak sıkıştırmaya çalışan bu aziz dostlar, yoksa IMF'den gelen paradan üç-beş kuruşluk da olsa bal tutunca mı, devletteki taahhüt işi alacaklarından bir nebze de olsa tahsil edince mi dut yemiş bülbüle döndüler? Ülke ekonomisinin düzelmesi, bu alacaklarla ilgili miydi? Yoksa ekonomi düzeldi de, biz mi farkında değiliz? Zira malum gürlemeler, meşhur tepkiler bir anda bıçak gibi kesiliverdi.
Bu bakımdan aylardan beri batık bankalara aktarılan ve şu anda da "sümenaltı batıkları"na aktarılacak olan "tüyü bitmemiş yetimlerin hakları"nın hesabı konusunda siyasiler kadar, onlarla iş, taahhüt, dirsek ve destek teması halindeki kartvizit sahipleri de sorumludur.
Bu çıkmazdan kurtuluşun yolu yok mudur?
Elbette var...
Görmüyor musunuz, "16 yıldız halakasının ortasında hilal" amblemli Bağımsız Türkiye Partisi tarafından parti programına dahil edilen Prof. Dr. Haydar Baş beyin "Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli" piyasaya çıktıktan sonra ekranlara tüneyen ekonomi papağanları "radikal tedbirler"den söz açıyorlar. IMF politikalarının iflas ettiğinden, emisyon hacminin genişletilmesi gerektiğinden bahis açıyorlar. Emek ve üretimin üzerine faizi bir karabasan gibi musallat eden global liberalizmin içteki kopyacıları bile vergi alınmamasından dem vuruyorlar. Bir yerlerden kopya çektikleri her hallerinden belli; zira ayakları çelişkiler yumağına takıldığı için debelenip duruyorlar.
İyisi mi siz, vakit kaybetmeden yakınınızdaki bir BTP teşkilatına uğrayıp kendinize "Milli Ekonomi Modeli" kitapçığı edinin. Böylece bu kitapçıkta, hem bu çöküşten kurtuluşun gerçek adresini bulacak, hem de vizyonsuz yeniyetme "milli model kopyacıları"nın foyalarını ortaya çıkaracaksınız. Bundan böyle artık Kuvay-ı Milliye'nin ve BTP'nin bu milli modeli konuşulacak. Çünkü başka çıkış yok.
Herkesin malumu; fatura zaten kabarık. 26.5 milyar dolarlık kaynağın aktarıldığı batıklara ilave olarak, şimdi de "sümenaltı batıkları"na 6-7 milyar dolar daha "hibe" kabilinden ek destek çıkılması için gerekle yasal düzenlemeler yapılıyor.
Önce, samimiyetle şu sorunun cevabını bulalım...
Batıklara akıtılan değirmenin suyu nereden geliyor?
Ortaklar ve Kemal Derviş gibi, belki siz de diyeceksiniz ki; IMF'den...
Hayır. Her ne kadar para, faizli borç olarak IMF'den geliyor gibi görünse de, Derviş'in bulduğu kredi gibi algılansa da; bu sadece bir "algı yanılması"dır. Kimse kimseyi kandırmasın; para, eninde sonunda milletin cebinden, milletin kesesinden çıkmaktadır.
Esnaf, sanayici, imalatçı üretimin stoplandığı bir süreçte, ciğeri kanayarak, kalbi parçalanarak veya böbreğini satarak vergisini, pirimini ödemeye çalışacak... Borcunu bine katlayan temerrut faizini dişinden tırnağından artırarak ödeyecek, üzerimde "devlet borcu" kalmasın diye çırpınacak... Aynı şekilde zam sağanağı altında anası ağlayan dar gelirli büyük kitle, ödediği KDV ile, göğüs germeye çalıştığı zamla devletin kasasını dolduracak... Yeter ki devlet zeval görmesin diyecek; bağrına taş basacak. Bütün bu zorluklarla damlaya damlaya oluşturulan devletin kasasından yarın öbür gün ödemesi yapılacak olan "faizli IMF kredileri", "sümenaltı batıkları"na sunulacak.
Sağda solda söylendiği gibi, ne IMF'nin kasasından, ne koalisyon ortaklarının kesesinden, ne de Derviş'in cebinden çıkıyor paralar. Milletten çıkıyor. 160 milyar doları aşan dış borç yükü bir yana, 2002 yılı bütçesinde ödemesi planlanan sadece faiz borcu 43 katrilyondur. Bütün bu ödemeler, zamlarla, vergilerle milletin ciğerinden sökülecek.
Bu şartları herkesten çok iyi bildiği, hatta üretime, istihdama ve yatırıma bir kuruş bile ayıramadığı halde, hala aldığı borcu batıklara aktarmayı planlayan siyasi irade veya iradelerin sadece samimiyeti değil, sizce de herşeyleri tartışmaya açık değil midir?
Bu bağlamda IMF politikalarına yıllarca gözü kapalı destek veren ve yandaş müteahhitlerinin devletten alacağı hususunda ümitsizliğe düşünce feveranı basan kimi sendika başkanları, kimi ticaret odası yöneticilerinin karneleri de bunlardan farklı değildir. Daha önce toplu destek verdikleri Ankara'yı, herşeye rağmen üretim kampanyaları başlatarak, dolara hayır nutukları atarak sıkıştırmaya çalışan bu aziz dostlar, yoksa IMF'den gelen paradan üç-beş kuruşluk da olsa bal tutunca mı, devletteki taahhüt işi alacaklarından bir nebze de olsa tahsil edince mi dut yemiş bülbüle döndüler? Ülke ekonomisinin düzelmesi, bu alacaklarla ilgili miydi? Yoksa ekonomi düzeldi de, biz mi farkında değiliz? Zira malum gürlemeler, meşhur tepkiler bir anda bıçak gibi kesiliverdi.
Bu bakımdan aylardan beri batık bankalara aktarılan ve şu anda da "sümenaltı batıkları"na aktarılacak olan "tüyü bitmemiş yetimlerin hakları"nın hesabı konusunda siyasiler kadar, onlarla iş, taahhüt, dirsek ve destek teması halindeki kartvizit sahipleri de sorumludur.
Bu çıkmazdan kurtuluşun yolu yok mudur?
Elbette var...
Görmüyor musunuz, "16 yıldız halakasının ortasında hilal" amblemli Bağımsız Türkiye Partisi tarafından parti programına dahil edilen Prof. Dr. Haydar Baş beyin "Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli" piyasaya çıktıktan sonra ekranlara tüneyen ekonomi papağanları "radikal tedbirler"den söz açıyorlar. IMF politikalarının iflas ettiğinden, emisyon hacminin genişletilmesi gerektiğinden bahis açıyorlar. Emek ve üretimin üzerine faizi bir karabasan gibi musallat eden global liberalizmin içteki kopyacıları bile vergi alınmamasından dem vuruyorlar. Bir yerlerden kopya çektikleri her hallerinden belli; zira ayakları çelişkiler yumağına takıldığı için debelenip duruyorlar.
İyisi mi siz, vakit kaybetmeden yakınınızdaki bir BTP teşkilatına uğrayıp kendinize "Milli Ekonomi Modeli" kitapçığı edinin. Böylece bu kitapçıkta, hem bu çöküşten kurtuluşun gerçek adresini bulacak, hem de vizyonsuz yeniyetme "milli model kopyacıları"nın foyalarını ortaya çıkaracaksınız. Bundan böyle artık Kuvay-ı Milliye'nin ve BTP'nin bu milli modeli konuşulacak. Çünkü başka çıkış yok.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019