Su uyur, Ermeniseverler uyumaz

Güzel Türkiye'miz baştanbaşa terör, Van depremi, sonrasındaki artçı depremde ölen depremzedelerin yası ile depreşirken, bir de deprem bölgesinde kötü hava koşulları yasımızı daha da arttırdı. Lütfen gözlerinizi kapatın, çadır yaşamını ve 'kar'ı eksi 15'lerdeki Van'da, Erciş'te düşünün. Depremde büyük bir ihmal sergileyen Bayram Otel'in sahiplerinin bile ılık Antalya'ya kaçmak için çaba göstermiş olduğunu bir de televizyon ekranlarından anımsayın. Hadi bunlar neyse de, Ermeniseverlerimizin Diyarbakır'da sergiledikleri Ermeni Milli Ayinine ne dersiniz? Ama unutmayalım, "Su Uyur Ermeniseverler Uyumaz." Hele Ermeni aktivistleri ise hiç uyumaz ve her fırsatı değerlendirir, çünkü ucunda Dolar, Euro olduğu için, kendi şahsi emellerini müstevlilerin menfaatleriyle birleştirmekten bir an bile geri durmazlar. 

Evet, sevgili okurlar, gerçek Türk yurttaşları yasımızla baş başa iken, geçen hafta sonu 12–13 Kasım Cumartesi ve Pazar günlerinde Diyarbakır'da, Sümerpark Toplantı Merkezi'nde, "Diyarbakır ve Çevresi Toplumsal ve Ekonomik Tarihi" başlıklı bir bilimsel toplantı düzenlendi. Bu toplantıyı kimler mi düzenledi? Katkıda bulunanlar bilinenler... Kimler yok ki? Bir kere başrollerde Hrant Dink Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA), Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı... Barbara J. Merguerian, Raymond Kévorkian, George Aghjayan, Vahé Tachjian gibi Ermeni aktivistleri yanında Janet Klein, Benjamin Trigona–Harany, Mehemed Malmîsanij, Jelle Verheij, David Gaunt, Hans Lukas Kieser, Jessie Hanna Clark gibi Ermeniseverler de toplantıya katılmışlardır. Bizden katılan onlardan ayırt edilmeyen (embedded)'leri yazmağa gerek yok, reklamını yapmak bile hoş bir şey değil… Toplantının adını, içeriğini bir kenara bırakıyorum. Bu kadar yasın içersinde Ermeni konusunu kaşımanın anlamını ya da mealini anlamakta ben güçlük çekiyorum, sizlerden de aynı sesleri duyar gibiyim. 

Bilimsel toplantı demeye dilim varmıyor, söylenilse söylenilse ancak buna Ermeniler–Ermeniseverler tarafından Diyarbakır'da düzenlenen "Ermeni Milli Ayini" denilebilir. Bir de Osman Köker'in hazırladığı "Eski Diyarbakır'da Ermeniler" adlı serginin Surp Giragos Kilisesi'nde sergilenmesi etkinliğe çeşit katmasını da hesaba katmak gerek. 

Toplantının gözdesi kuşkusuz bütün toplantıları aksatmadan takip eden Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Baskın Oran'dı. Fazla ileri gitmeye gerek yok. Ülkemizde Ermeni kilise ayinlerini bile takip eden, kilise korosunda mugannilik bile yapmaya yeltenen Mülkiye hocası Baskın Oran… Geçen yıllarda İskenderun'un Musa Dağında tek Ermeni köyü Vakıflı'daki eğlencelerde muhterem eşleri ile boy boy dans ederken resimleri basında yer alan Ermenisever Akademisyen Baskın Oran... Bu toplantıda ne yaptı derseniz? Oturum yönetti, yıllardır aynı konuyu dile getirmekten baydı ama yine aynı konuyu "1839'dan sonra Anadolu: Devlet, Müslümanlar ve Gayrimüslimler" başlıklı bildirisini sundu. Onun biricik bildirisiydi, çünkü bu. 

İki gün süren toplantıda toplam 9 panel bir de "Genel Değerlendirme" toplantısı icra edildi. Toplantı programında Diyarbakır'ın ismi "Diyerbekir" olarak özellikle değiştirilmişti. Siz istediğiniz kadar Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçe deyiniz, sunularda Kürtçe (Kırmanço), Ermenice özellikle kullanıldı. 4. Panel'in adı özellikle "Diyarbakır'da Şiddet, Pogrom ve Soykırım"olarak seçilmişti Burada sunulan tüm bildirilerin başlıkları "Diyerbekir" olarak belirtilmişti. Burada dikkati çeken nokta, Diyarbakırlı tarafından Ermenilere uygulananın "Pogrom ve Soykırım" olduğu kabul gördüğü izlenimi verilmek istenilmişti. Nedir Pogrom? Soykırım sözcüğü Raphael Lemkin tarafından 1944 yılında icat edilmeden önce tüm şiddet hareketlerini nitelemek için kullanıldığından bu sözcük seçilmişti. Bir başka ifadeyle Pogrom dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketlerini içermektedir. Bu şiddet hareketleri genellikle hedef kitlenin evlerini, işyerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek yada öldürmek için kullanılır. Soykırımı biliyorsunuz, bu iki sözcüğü kullanmak suretiyle hem geçmişte hem de günümüze kadar olan zaman sürecinde yapılanları jenosit olarak nitelemek için özellikle seçilmişti. Toplantı Baydemir'in başta Yazar Mıgırdıç olmak üzere müracaat etmeleri halinde Ermenilere toprak vereceğine söz vermesi ve Hamidiye Alaylarında görevli dedelerinin dedelerini reddetmesiyle son buldu. Kendince tarihiyle yüzleşmiş, geçmişini karanlık sayfa, iğrenç ve alçaklık olarak nitelemekte hiçbir beis görmemiş ve yine kendince böyle bir kirliliği reddetmişti. İsterseniz size ev ödevi vereyim. Toplantıların video görüntülerini <http://www.hrantdink.org> dan izleyebilirsiniz. 

Sevgili okurlar, hiç yüksünmenize gerek yok, atalarımız bizlerin yüzlerini kızartacak, hesap veremeyeceğimiz "soykırım" gibi yüz kızartıcı, insanlığa karşı işlenen bir suçu bizlere miras bırakmamışlardır. Onlar reddetse de sizler aile, kültür ve halkınızın geçmişiyle övünebilirsiniz. 1915 olayları bir soykırım değildir, çünkü halkımızın zihninde Antisemitizm gibi bir Antiermeniyan düşünce hiç olmamıştır. Tarihin hiçbir evresinde "En iyi Ermeni, Ölü Ermenidir" dememişlerdir. Bu düşünce ancak ve ancak bin yılda oluşabilecek bir düşüncedir.