Devletlerde aslolan kendi kendine yeterliliktir. Kendi kendine yeterliliğin birinci şartı, vatanı, kendi gücüyle düşman istilasından korumak, ikincisi de halkını doyuracak kadar gıda üretimi gerçekleştirmek, yani tarım ürünleri yetiştirmektir. Bundan dolayıdır ki, kendi kendine yeterliliği esas alan devletlerde, tarım ürünleri stratejik ürünler arasında yer alır ve ticaret ürünlerinden ayrı değerlendirilir. Tarıma bu gözle bakmayan devletlerin güvenliği ve geleceği tehlike altındadır.
Tarım konusunda bilinmesi gereken bir başka gerçek de şudur: Tarım ürünleri uluslararası ticarete açılmaz. Maalesef Türkiye, bu gerçeklere ters hareket ederek, stratejik hata yapıyor ve her geçen gün de bu hatayı büyütüyor. Halbuki en liberal ülkeler bile, tarım konusunda böyle davranmıyor. Kendi çiftçisini belli bir plan çerçevesinde destekleniyor, teşvik ediyor. Doğrusu da budur. Zira üretim planlaması yapmadan, destek ve teşvik sağlamadan, tarımda en küçük bir sorunu daha çözmeden mümkün değildir. Her devlet, hangi üründen ne kadar ürettiğini, hangi üründen ne kadar ürettiğini, hangi ürüne ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmek zorundadır. Bunlar bilinmez ve planlanmazsa, bazı ürünlerin bolluğu, bazılarının da kıtlığı yaşanır. Böyle bir planlama yapılmadığı içindir ki, Türkiye, zaman zaman bu dengesizlikle, bu çarpıklıkla karşı karşıya gelmektedir.
Bunun sebebi, küresel örgütlerin telkinlerine, daha doğrusu, direktiflerine boyun eğmemizdir. Bu örgütlerin biri Dünya Ticaret Örgütü'dür. Dünya Ticaret Örgütü, tarım ticaretinin de serbestleştirilmesini istiyor. Serbestleştirme ile ilgili en son 27-31 Temmuz 2004 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan toplantıda çerçeve anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalara göre, bundan böyle sınırlarımızı tarım ürünlerine tamamen açmamız gerekiyor. Artık gümrüklerle yerli üreticileri korumak tarihe karışacak. Tarım ürünü ihracatçısını korumak, kollamak, desteklemek yasak. Velhasıl, tarıma destek ve teşvik gibi kelimeler lügatlerden silinecek.
Peki, tarım ürünleri için gümrükler kalkarsa, çiftçiler hiçbir şekil de desteklenmezse, bundan hangi ülkeler karlı çıkar? Dünya Ticaret Örgütü yetkililerine göre, az gelişmiş ülkeler çok üretip, zengin ülkelere satacağı için karlı çıkacak olan onlardır. Bu iddia doğru mu? Uygulamanın sonuçlarına bakılırsa, iddianın tersi doğrudur. Zengin ülkelerin çiftçisi sermaye, bilgi ve teknoloji üstünlüğüne sahip. Az maliyetle, çok ürün elde ediyorlar, yani verimlilik oranı çok yüksek. Bu şartlarda fakir ülkelerin fakir çiftçisi, zengin ülkelerin çiftçisiyle asla rekabet edemez. Onlar için geriye bir tek seçenek kalıyor, zengin çiftçilere ırgatlık. Nitekim Anadolu'da bunu örnekleri görülmeye başlandı. Yabancılara kiraya verdiği tarlasında, Türk çiftçisi ırgatlık yapar hale düştü, düşürüldü.
ABD ve Batılı ülkeler, hiçbir zaman tarım üreticisini ve tarım ihracatçısını desteksiz bırakmazken, bize neden "siz desteklemeyin" diyorlar? Hiç düşündük mü, düşünüyormuyuz? Çiftçisine, yılda 50 milyar dolar destek sağlayan ABD, niçin Türk çiftçisine en ufak bir desteği çok görür? Sadece pamuk üreticisine yılda 12,5 milyar dolar, tarım ihracatçısına ise 15 milyar dolar destek sağlayan ABD değil mi? Burada oynana oyunu görmek zorundayız. Aksi halde, milletimizi yakın bir zamanda açlığa mahkum etmiş oluruz. 1970'li yıllarda gündeme gelen petrol ambargosunu hatırlayalım. O dönemlerde ABD'de Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, Arapları şu sözlerle tehdit etti: "ABD'nin gıda silahı, Arap petrolleriyle boy ülçüşecek durumdadır." Kissinger, siz petrol vermezseniz, biz de sizi aç bırakırız demek istedi. Kissinger, bu tehdidi yaptığı yıllarda ABD, dünya tahıl ticaretinin %80'ini elinde tutuyordu. Şimdi ise bu oran daha yüksekte.
Tekrar başa dönelim ve şu gerçeğin altını bir kere daha çizelim. Tarım ürünleri, stratejik ürünlerdir. Stratejik olduğunu anlamak için çok fazla düşünmeye ve incelemeye gerek yok. Tarım ürünlerinden yoksun kalan bir ordunun, düşmandan önce, açlığa yenileceği düşünmek yeterlidir.
Tarım konusunda bilinmesi gereken bir başka gerçek de şudur: Tarım ürünleri uluslararası ticarete açılmaz. Maalesef Türkiye, bu gerçeklere ters hareket ederek, stratejik hata yapıyor ve her geçen gün de bu hatayı büyütüyor. Halbuki en liberal ülkeler bile, tarım konusunda böyle davranmıyor. Kendi çiftçisini belli bir plan çerçevesinde destekleniyor, teşvik ediyor. Doğrusu da budur. Zira üretim planlaması yapmadan, destek ve teşvik sağlamadan, tarımda en küçük bir sorunu daha çözmeden mümkün değildir. Her devlet, hangi üründen ne kadar ürettiğini, hangi üründen ne kadar ürettiğini, hangi ürüne ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmek zorundadır. Bunlar bilinmez ve planlanmazsa, bazı ürünlerin bolluğu, bazılarının da kıtlığı yaşanır. Böyle bir planlama yapılmadığı içindir ki, Türkiye, zaman zaman bu dengesizlikle, bu çarpıklıkla karşı karşıya gelmektedir.
Bunun sebebi, küresel örgütlerin telkinlerine, daha doğrusu, direktiflerine boyun eğmemizdir. Bu örgütlerin biri Dünya Ticaret Örgütü'dür. Dünya Ticaret Örgütü, tarım ticaretinin de serbestleştirilmesini istiyor. Serbestleştirme ile ilgili en son 27-31 Temmuz 2004 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan toplantıda çerçeve anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalara göre, bundan böyle sınırlarımızı tarım ürünlerine tamamen açmamız gerekiyor. Artık gümrüklerle yerli üreticileri korumak tarihe karışacak. Tarım ürünü ihracatçısını korumak, kollamak, desteklemek yasak. Velhasıl, tarıma destek ve teşvik gibi kelimeler lügatlerden silinecek.
Peki, tarım ürünleri için gümrükler kalkarsa, çiftçiler hiçbir şekil de desteklenmezse, bundan hangi ülkeler karlı çıkar? Dünya Ticaret Örgütü yetkililerine göre, az gelişmiş ülkeler çok üretip, zengin ülkelere satacağı için karlı çıkacak olan onlardır. Bu iddia doğru mu? Uygulamanın sonuçlarına bakılırsa, iddianın tersi doğrudur. Zengin ülkelerin çiftçisi sermaye, bilgi ve teknoloji üstünlüğüne sahip. Az maliyetle, çok ürün elde ediyorlar, yani verimlilik oranı çok yüksek. Bu şartlarda fakir ülkelerin fakir çiftçisi, zengin ülkelerin çiftçisiyle asla rekabet edemez. Onlar için geriye bir tek seçenek kalıyor, zengin çiftçilere ırgatlık. Nitekim Anadolu'da bunu örnekleri görülmeye başlandı. Yabancılara kiraya verdiği tarlasında, Türk çiftçisi ırgatlık yapar hale düştü, düşürüldü.
ABD ve Batılı ülkeler, hiçbir zaman tarım üreticisini ve tarım ihracatçısını desteksiz bırakmazken, bize neden "siz desteklemeyin" diyorlar? Hiç düşündük mü, düşünüyormuyuz? Çiftçisine, yılda 50 milyar dolar destek sağlayan ABD, niçin Türk çiftçisine en ufak bir desteği çok görür? Sadece pamuk üreticisine yılda 12,5 milyar dolar, tarım ihracatçısına ise 15 milyar dolar destek sağlayan ABD değil mi? Burada oynana oyunu görmek zorundayız. Aksi halde, milletimizi yakın bir zamanda açlığa mahkum etmiş oluruz. 1970'li yıllarda gündeme gelen petrol ambargosunu hatırlayalım. O dönemlerde ABD'de Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, Arapları şu sözlerle tehdit etti: "ABD'nin gıda silahı, Arap petrolleriyle boy ülçüşecek durumdadır." Kissinger, siz petrol vermezseniz, biz de sizi aç bırakırız demek istedi. Kissinger, bu tehdidi yaptığı yıllarda ABD, dünya tahıl ticaretinin %80'ini elinde tutuyordu. Şimdi ise bu oran daha yüksekte.
Tekrar başa dönelim ve şu gerçeğin altını bir kere daha çizelim. Tarım ürünleri, stratejik ürünlerdir. Stratejik olduğunu anlamak için çok fazla düşünmeye ve incelemeye gerek yok. Tarım ürünlerinden yoksun kalan bir ordunun, düşmandan önce, açlığa yenileceği düşünmek yeterlidir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018