Yıllarca pişirilip pişirilip önümüze konulan meselelerden biri de söz de Ermeni soykırımıdır.
Siyasi arenada, yüzde yüz haklı olduğumuz meselelerde bile hakkımıza sahip çıkamaz duruma geldik.
Masa başı siyasette bizi hangi noktaya çekmek istiyorlarsa onu başarıyorlar. Yalnız bu başarının sebebi onların çok kabiliyetli olması değil, bizim beceriksizliğimiz.
Genelkurmay, internet sitesinde yaptığı açıklamada "Günümüzde sözde Ermeni soykırımı adı ile bütünleşmiş olarak görünen Ermeni sorununun, Türkiye'den tazminat almak ve ardından toprak talep etmek, PKK terör örgütüne örtülü de olsa destek vermek, Türkiye'de dost olmayan çevre ülkelerle ittifak kurmak suretiyle ülkemiz aleyhine faaliyetlerde bulunmak, Yukarı Karabağ ile Azerbaycan konusunda uzlaşmaz bir tutum içerisinde olmak gibi boyutları bulunmaktadır" uyarısını yapmıştır.
Muğla Üniversitesi Senatosu yaptıkları basın açıklamasında "Soykırım iddiaları faaliyetlerinin tek hedefi Türkiye'yi güçsüz bırakmak, Türkiye'den toprak talebinde bulunmak ve Büyük Ermenistan idealine hizmet etmektir" ifadelerine yer vermişlerdir.
Senato açıklamalarının devamında "Osmanlı imparatorluğu içinde, imparatorluğun diğer unsurlarıyla birlikte barış ve huzur içinde yaşayan ve ticaret, zanaat gibi işlerle meşgul olan Ermeniler, 1. Dünya Savaşı öncesi Batılı devletlerin kışkırtması ve Ermeni Kilisesi'nin öncülüğünde ayaklandı. Bir taraftan özellikle Doğu Anadolu bölgesinde masum halkı katletmişler, diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'nun cephede zor durumda kalmasına neden olmuşlardır. Ermeni Komitacılarının eylemlerinin önüne geçmek ve güvenliği sağlamak maksadıyla çıkarılan "tehcir" yasası, bilimsel hiçbir ölçüye dayanmadan -etik hiçbir ölçüye sığmadan- sırf siyasi amaçlar için asılsızca soykırım olarak nitelendirilmeye çalışılmaktadır" şeklinde ifade etmişlerdir.
Ermeni soykırımını iddia edenler, kaynak olarak İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin yazdığı "Mavi Kitap"ı göstermektedirler.
Yine bir İngiliz tarihçi olan Andrew Mango bakın bu kitap ve yazarı hakkında neler diyor:
"Mavi Kitap, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümeti tarafından propaganda yapmak amacıyla yayınlandı. O tarihlerde çok güçlü olan Alman propagandasını yıkmak ve ABD kamuoyunu müttefiklerin lehine çevirmek için 2 kitap hazırlandı: biri Almanların yaptıklarıyla, diğeri ise Ermenilerle alakalıydı. İkisi de savaş zamanı hazırlanmış ve propaganda maksatlıydı. Zaten, Ermeni sorunuyla ilgili kitabın 2 yazarından biri olan Arnold Toynbee, daha sonra itirafta bulunarak kitabın tek taraflı olduğunu söylemişti. Hiçbir tarihçi bu kitabı önemli bir belge olarak bakmamaktadır. Kitap Ermeniler tarafından o tarihlerde Amerikan Konsolosluğu'na verilen söylemleri içeriyor. Bunların çoğu misyonerlerin görüşleridir. Türklere ait bilgiler yok"
Mango devamında şunları da ilave ediyor:
"Bu konuyu milli efsane haline getirdiler. Bir çeşit kimlik arayışı. Zaten soykırım da söz konusu olamaz. Sürgün zamanında açlık, savaş, zor şartlar mevcuttu. Her iki tarafta da birçok kayıplar oldu. Soykırım olmuş olsaydı, Lübnan, Suriye, Fransa ve Ermenistan'da bu kadar Ermeni olur muydu? Ermeniler toprak peşinde oldukları zamanlarda ölenlerin sayısını 600 bin olarak gösteriyorlardı. Şimdi ise 1,5 milyona çıkarttılar."
İngiliz bir tarihçinin yalanla ve iftirayla dolu safsatalarını yine bir İngiliz tarihçinin cevap vermesi de ilginç.
Son olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bu meseleyle ilgili şu tarihi yorumuyla ve siyasilerimize ve tarihçilerimize yaptığı şu önemli ikazla yazımıza son verelim:
"Olayın aslı şu: Ermeni teşkilatlarının, Hınçak, Taşnak teşkilatlarının organize ettiği, ayaklandırdığı Ermeniler ki bunlar millet-i sadıka diye de unvan almışlardı; kışkırtmalar neticesinde, baskınlar yapıyorlar, evleri basıyorlar, yolları kesiyorlar, öldürülenler Türk vatandaşları oluyor. Yani Türkler, Ermeniler tarafından öldürülüyor. İşte bu yol kesen, ev basan insanlara karşı çıkılmıştır. Buna bizim dilimizde "mukatele" denir. Bu, karşılıklı vuruşmadır. Bu vuruşmada senden de adam gidecek, ondan da adam gidecektir. Burada soykırım diye bir şey yok. Bugün siyasetten beklenmesi gereken tavır, "Bu mukateledir. Biz, ölenlerin hiçbirini kabul etmiyoruz. Ama bu mukatelede müsaade et de benim de elim taş toplamıyor, ben de üzerime düşeni yapayım. Nitekim de bu yapılmıştır" diyeceği yerde "Biz tarihçileri getirelim konuşturalım" diyorlar.
Haydar Bey burada tarihçileri karşılaştırmanın yanlış bir tavır olduğunu ve soykırım iddiasında bulunan tarihçiler kendilerine göre bir takım masa başında hazırlanan deliller ortaya koyarsa bu durumun aleyhimize olduğunu ifade etmektedir.
Kerkük Türk şehri olmasına rağmen oynanan oyunlarla nasıl elimizden çıktığını gördük. Kıbrıs'ta siyasi iktidarın iktidarsızlığı sebebiyle yaşanılan durumu görüyoruz ve yavaş yavaş elimizden çıkıyor.
Batılıların Ermeni meselesinde de masa başında böyle oyunlar oynayacağını nereden biliyorsun? Mutlaka yapacaklar. Haydar Bey'in de ikaz ettiği gibi İktidarın da muhalefetin de "tarihçileri bir araya getirelim" mantığı aleyhimize olan bir karardır. Siyasi irade olarak bu konuda dikkatli olmalıyız.
Siyasi arenada, yüzde yüz haklı olduğumuz meselelerde bile hakkımıza sahip çıkamaz duruma geldik.
Masa başı siyasette bizi hangi noktaya çekmek istiyorlarsa onu başarıyorlar. Yalnız bu başarının sebebi onların çok kabiliyetli olması değil, bizim beceriksizliğimiz.
Genelkurmay, internet sitesinde yaptığı açıklamada "Günümüzde sözde Ermeni soykırımı adı ile bütünleşmiş olarak görünen Ermeni sorununun, Türkiye'den tazminat almak ve ardından toprak talep etmek, PKK terör örgütüne örtülü de olsa destek vermek, Türkiye'de dost olmayan çevre ülkelerle ittifak kurmak suretiyle ülkemiz aleyhine faaliyetlerde bulunmak, Yukarı Karabağ ile Azerbaycan konusunda uzlaşmaz bir tutum içerisinde olmak gibi boyutları bulunmaktadır" uyarısını yapmıştır.
Muğla Üniversitesi Senatosu yaptıkları basın açıklamasında "Soykırım iddiaları faaliyetlerinin tek hedefi Türkiye'yi güçsüz bırakmak, Türkiye'den toprak talebinde bulunmak ve Büyük Ermenistan idealine hizmet etmektir" ifadelerine yer vermişlerdir.
Senato açıklamalarının devamında "Osmanlı imparatorluğu içinde, imparatorluğun diğer unsurlarıyla birlikte barış ve huzur içinde yaşayan ve ticaret, zanaat gibi işlerle meşgul olan Ermeniler, 1. Dünya Savaşı öncesi Batılı devletlerin kışkırtması ve Ermeni Kilisesi'nin öncülüğünde ayaklandı. Bir taraftan özellikle Doğu Anadolu bölgesinde masum halkı katletmişler, diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'nun cephede zor durumda kalmasına neden olmuşlardır. Ermeni Komitacılarının eylemlerinin önüne geçmek ve güvenliği sağlamak maksadıyla çıkarılan "tehcir" yasası, bilimsel hiçbir ölçüye dayanmadan -etik hiçbir ölçüye sığmadan- sırf siyasi amaçlar için asılsızca soykırım olarak nitelendirilmeye çalışılmaktadır" şeklinde ifade etmişlerdir.
Ermeni soykırımını iddia edenler, kaynak olarak İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin yazdığı "Mavi Kitap"ı göstermektedirler.
Yine bir İngiliz tarihçi olan Andrew Mango bakın bu kitap ve yazarı hakkında neler diyor:
"Mavi Kitap, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümeti tarafından propaganda yapmak amacıyla yayınlandı. O tarihlerde çok güçlü olan Alman propagandasını yıkmak ve ABD kamuoyunu müttefiklerin lehine çevirmek için 2 kitap hazırlandı: biri Almanların yaptıklarıyla, diğeri ise Ermenilerle alakalıydı. İkisi de savaş zamanı hazırlanmış ve propaganda maksatlıydı. Zaten, Ermeni sorunuyla ilgili kitabın 2 yazarından biri olan Arnold Toynbee, daha sonra itirafta bulunarak kitabın tek taraflı olduğunu söylemişti. Hiçbir tarihçi bu kitabı önemli bir belge olarak bakmamaktadır. Kitap Ermeniler tarafından o tarihlerde Amerikan Konsolosluğu'na verilen söylemleri içeriyor. Bunların çoğu misyonerlerin görüşleridir. Türklere ait bilgiler yok"
Mango devamında şunları da ilave ediyor:
"Bu konuyu milli efsane haline getirdiler. Bir çeşit kimlik arayışı. Zaten soykırım da söz konusu olamaz. Sürgün zamanında açlık, savaş, zor şartlar mevcuttu. Her iki tarafta da birçok kayıplar oldu. Soykırım olmuş olsaydı, Lübnan, Suriye, Fransa ve Ermenistan'da bu kadar Ermeni olur muydu? Ermeniler toprak peşinde oldukları zamanlarda ölenlerin sayısını 600 bin olarak gösteriyorlardı. Şimdi ise 1,5 milyona çıkarttılar."
İngiliz bir tarihçinin yalanla ve iftirayla dolu safsatalarını yine bir İngiliz tarihçinin cevap vermesi de ilginç.
Son olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bu meseleyle ilgili şu tarihi yorumuyla ve siyasilerimize ve tarihçilerimize yaptığı şu önemli ikazla yazımıza son verelim:
"Olayın aslı şu: Ermeni teşkilatlarının, Hınçak, Taşnak teşkilatlarının organize ettiği, ayaklandırdığı Ermeniler ki bunlar millet-i sadıka diye de unvan almışlardı; kışkırtmalar neticesinde, baskınlar yapıyorlar, evleri basıyorlar, yolları kesiyorlar, öldürülenler Türk vatandaşları oluyor. Yani Türkler, Ermeniler tarafından öldürülüyor. İşte bu yol kesen, ev basan insanlara karşı çıkılmıştır. Buna bizim dilimizde "mukatele" denir. Bu, karşılıklı vuruşmadır. Bu vuruşmada senden de adam gidecek, ondan da adam gidecektir. Burada soykırım diye bir şey yok. Bugün siyasetten beklenmesi gereken tavır, "Bu mukateledir. Biz, ölenlerin hiçbirini kabul etmiyoruz. Ama bu mukatelede müsaade et de benim de elim taş toplamıyor, ben de üzerime düşeni yapayım. Nitekim de bu yapılmıştır" diyeceği yerde "Biz tarihçileri getirelim konuşturalım" diyorlar.
Haydar Bey burada tarihçileri karşılaştırmanın yanlış bir tavır olduğunu ve soykırım iddiasında bulunan tarihçiler kendilerine göre bir takım masa başında hazırlanan deliller ortaya koyarsa bu durumun aleyhimize olduğunu ifade etmektedir.
Kerkük Türk şehri olmasına rağmen oynanan oyunlarla nasıl elimizden çıktığını gördük. Kıbrıs'ta siyasi iktidarın iktidarsızlığı sebebiyle yaşanılan durumu görüyoruz ve yavaş yavaş elimizden çıkıyor.
Batılıların Ermeni meselesinde de masa başında böyle oyunlar oynayacağını nereden biliyorsun? Mutlaka yapacaklar. Haydar Bey'in de ikaz ettiği gibi İktidarın da muhalefetin de "tarihçileri bir araya getirelim" mantığı aleyhimize olan bir karardır. Siyasi irade olarak bu konuda dikkatli olmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025