Teknikte en ileriye gitmiş, teknoloji sahasında dünya pazarına hakim dünya devletleri yeni hammadde kaynakları bulmanın, ürettikleri fazla mamulleri satacak farklı pazarların arayışındadırlar. Küreselleşme kavramı bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Gümrük Birliği anlaşmasıyla bu pazarlardan biri de Türkiye olmuş, Avrupa'nın yani bir pazarı haline gelmiştir.
Sözkonusu devletler arasında aynı zamanda AB üyesi de olan Fransa, Almanya, İngiltere dünyanın ilk sömürgeci ülkeleridir.
Sömürgelerini biraz daha çoğaltmak, mamullerine yeni pazarlar oluşturmak gayesiyle yüz yıllarca yaptıkları vahşetler, katliamlar hala hafızalardadır.
Fransa'nın Kuzey Afrika'yı sömürge yapmak için uyguladığı katliamlar, İngiltere'nin kendi mamulleri satılsın diye Hindistan'daki yerli dokuma işçilerinin kollarını kesmekten çekinmemesi bilinen hakikatlerdir.
Batının toprak ve para için bu kadar kolay insan öldürmesi gayet tabiîdir. Zira bu medeniyetin temeli insan değil, menfaatlerdir. Sömürü çarkının başındaki güçlerin menfaatlerine uygun olarak kurallar belirlenir ve insan ancak bu kurallara göre hareket edebilir.
Halklar ve hürriyetler menfaat dengesine göre verilir. Başkalarına zarar vermeden yapılabilecek her şey olarak tanımlanan Batı'nın hürriyet anlayışında, global güçlerin menfaatleriyle çatıştığı anda hürriyet sona erer.
Sömürgeci bir zihniyet ile yalnız kendi menfaatleri için dünyayı kullanma örnekleriyle dolu Batı, kullandığı araçları değiştirirse de bugün de aynı amaçtadır.
Aramızdaki medeniyet farkı da buradan kaynaklanmaktadır. Menfaatler üzerine kurulu Batı medeniyeti yerine bizde, temeli tevhid akidesine dayalı bir insan medeniyeti vardır.
Geleceği ve hürriyeti başka ülkelerde özellikle Avrupa'da arayan insanımızın bu noktayı iyi görmesi lazımdır.
İnsan hakları, çağdaşlık, dünyaya ayak uydurma, küreselleşme gibi süslü ifadelerden asıl maksat değerlerimizde, kimliğimizden koparılmış, dünya dengelerine hakim devletlerin menfaatlerine tam teslimiyetle hizmet edecek köle halklar yetiştirmektir.
Çağdaş sömürgecilik anlayışında bu gaye için çok sinsi taktikler geliştirilmiş olup, büyük devletlerin kültürleri pompalanarak milletler içten kazanılmaktadır.
Kendi kültürlerine, markalarına, giyim tarzlarına, müzik türlerine özendirerek her sahada birden, büyük bir asimile operasyonuyla milletler farklılaştırılarak ele geçirilmektedir.
Bugün Türk milletini bekleyen en büyük tehlike de budur.
Batı ile ilişkilerimizde değerlerimizi iyi korumalıyız. Onların teknolojilerini almamız gerekirken, bize özendirilen kültürlerini alırsak, Türk kimliğinden ve öz değerlerinden uzak, adeta Türküm demekten utanan bir millet ortaya çıkar ki, bu da özenilen, taklit edilen kültüre kulluktan başka bir netice getirmez.
Sözkonusu devletler arasında aynı zamanda AB üyesi de olan Fransa, Almanya, İngiltere dünyanın ilk sömürgeci ülkeleridir.
Sömürgelerini biraz daha çoğaltmak, mamullerine yeni pazarlar oluşturmak gayesiyle yüz yıllarca yaptıkları vahşetler, katliamlar hala hafızalardadır.
Fransa'nın Kuzey Afrika'yı sömürge yapmak için uyguladığı katliamlar, İngiltere'nin kendi mamulleri satılsın diye Hindistan'daki yerli dokuma işçilerinin kollarını kesmekten çekinmemesi bilinen hakikatlerdir.
Batının toprak ve para için bu kadar kolay insan öldürmesi gayet tabiîdir. Zira bu medeniyetin temeli insan değil, menfaatlerdir. Sömürü çarkının başındaki güçlerin menfaatlerine uygun olarak kurallar belirlenir ve insan ancak bu kurallara göre hareket edebilir.
Halklar ve hürriyetler menfaat dengesine göre verilir. Başkalarına zarar vermeden yapılabilecek her şey olarak tanımlanan Batı'nın hürriyet anlayışında, global güçlerin menfaatleriyle çatıştığı anda hürriyet sona erer.
Sömürgeci bir zihniyet ile yalnız kendi menfaatleri için dünyayı kullanma örnekleriyle dolu Batı, kullandığı araçları değiştirirse de bugün de aynı amaçtadır.
Aramızdaki medeniyet farkı da buradan kaynaklanmaktadır. Menfaatler üzerine kurulu Batı medeniyeti yerine bizde, temeli tevhid akidesine dayalı bir insan medeniyeti vardır.
Geleceği ve hürriyeti başka ülkelerde özellikle Avrupa'da arayan insanımızın bu noktayı iyi görmesi lazımdır.
İnsan hakları, çağdaşlık, dünyaya ayak uydurma, küreselleşme gibi süslü ifadelerden asıl maksat değerlerimizde, kimliğimizden koparılmış, dünya dengelerine hakim devletlerin menfaatlerine tam teslimiyetle hizmet edecek köle halklar yetiştirmektir.
Çağdaş sömürgecilik anlayışında bu gaye için çok sinsi taktikler geliştirilmiş olup, büyük devletlerin kültürleri pompalanarak milletler içten kazanılmaktadır.
Kendi kültürlerine, markalarına, giyim tarzlarına, müzik türlerine özendirerek her sahada birden, büyük bir asimile operasyonuyla milletler farklılaştırılarak ele geçirilmektedir.
Bugün Türk milletini bekleyen en büyük tehlike de budur.
Batı ile ilişkilerimizde değerlerimizi iyi korumalıyız. Onların teknolojilerini almamız gerekirken, bize özendirilen kültürlerini alırsak, Türk kimliğinden ve öz değerlerinden uzak, adeta Türküm demekten utanan bir millet ortaya çıkar ki, bu da özenilen, taklit edilen kültüre kulluktan başka bir netice getirmez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002