Bu gün 1 Mayıs. 1 Mayıs nedir, nereden çıktı, ne isteniyor vs. gibi soruların cevaplarını bende herkesin bildiği kadar bilirdim. Biraz detaylara bakayım, dedim.
1850'lerde batıda işçiler gün doğumundan, gün batımına kadar çalıştırılıyormuş. Ücrette az. İşçilere liderlik eden birkaç kişiyle, çalışma saatlerinin 12 saate düşürülmesi, ücretlerin arttırılması için eylemler başlamış.
Çok daha sonraları bu isteklerini '8 saatten fazla çalışmayız', şeklinde güncellemişler ve bu istekler, dünyanın birçok yerinde kabul görmüş ve resmileşmiştir.
Ücret konusunda ise az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, daha net ifade ile emperyalistlerin kurguladıkları yeni dünya düzeninde işçiler hiçbir zaman hak ettikleri ücreti alamamışlardır. Hatta hak ettikleri ücreti isteme cesaretini dahi gösterememişlerdir.
Ülkemizde ise yasal olarak işçi bayramı ilk kez 1 Mayıs 1975'te kutlanıyor. 1976'da da yine ilk kez toplu kutlamalar yapılıyor. 1977 ise ülkemizin üzerinden hiç kalkmayan o kanlı el (emperyalistlerin eli), Taksim'de tetiğe basıyor. 36 insanımız katlediliyor.
Sonrasında patlak veren planlanmış sağ-sol çatışmaları, darbe yılları, Özal'ın liberal ekonomiye geçişi derken ilk yasal 1 Mayıs kutlaması 1988'de yapılıyor.
Sonraki yıllarda yapılan kutlamalarda her daim provokatörler meydanlarda, işçi hakları başlığıyla hükümetlere değil devlete meydan okuma eylemleri ile gerçekleştiriliyordu.
Bu provokatörler eliyle Türkiye'de 1 Mayıs demek, devletle milletin veya işçilerle, polisin karşı karşıya gelmesi daha doğrusu getirilmesi demek, şeklinde bir algı oluşturuldu.
Bu algı her zaman iktidarların ve patronların işine yaramıştır. Çünkü milletin seçtiği iktidarlar ve millet adına muhalefet eden partiler hiçbir zaman gerçek emekten, emekçiden, emeğin karşılığından, alın terinin bedelinden yana olmamışlar ve de vermemişlerdir. Halimiz ortada.
Yasakları kaldıracağız, diye yola çıkan AKP her alanda yasakçı oldu. Yasaya rağmen toplantı, gösteri protesto, eleştiri yasak. Haber yasağı, haber yasağının yasaklandığı haberi bile yasak.
Haliyle 1 Mayıs'ta, Taksim'de yasak. Neden? Çünkü iktidar, dip dalgadan korkuyor. Bana göre çok yanlış yapıyor.
Ben olsam hiç yasaklamazdım. Çünkü bu ülkede, muhalefet partileri, sendikalar, sivil toplum örgütleri gibi insanların önüne geçenler, toplanan kalabalıklara karşı ateşli konuşmalar yaparlar, iktidarı yerden yere vururlar.
Böylece hem konuşanlar, hem dinleyenler rahatlar. Sonra konuşanlar sefa sürmek için lüks araçlarına biner gider.
Kalabalıklar ise alın teri dökmek için tıklım tıklım toplu taşıma araçlarına biner, işe gider. Emin olun hepsi bu kadar!
Sloganlara kanan bir millet olduk
Gerçek bu. Ülkemizde insanlar fikir, söylem ve yaşam tercihlerine göre isimlendirilmiş ve bu sınıflandırmalar partilerin ve sosyal yapıların arka bahçesi haline getirilmiştir.
Örneğin ülkücüler, muhafazakarlar, çağdaşlar, ulusalcılar, dinciler, özgürlükçüler, devrimciler, sosyalistler gibi. Bazı meşhur sloganlarını hatırlayalım.
İşçiyiz, haklıyız, söke söke alırız.
İşçiler kardeş, patronlar kalleş.
Sahip olduklarınız bizden çaldıklarınızdır.
Kanımız aksa da zafer İslâm'ın! Hak yol İslâm!
Ya dincisiniz ya da işbirlikçi.
İşçi-köylü birleşsin, iktidara yerleşsin
Yıkılsın ağalık, yaşasın cumhuriyet
Topraklar köylüye, üreten Türkiye
Türk - Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir
Ezan dinmez, bayrak inmez
Her şey Türkiye için!
İşimiz hizmet, gücümüz millet
Bağımsızlık, devrim, sosyalizm
Durmak yok yola devam!
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!
Önce ahlak ve maneviyat
Boyun eğme, memlekete sahip çık gibi nice sloganlar.
Sloganlar manidar ama dediğim gibi bir araya gelip bu sloganlar atıldıktan sonra her şey ağaların ve o, ağalara kulluk edenlerin istediği gibi.
Ey benim işçi kardeşim! Ey benim emekçi kardeşim! Ey benim hak, adalet, özgürlük diyen kardeşim!
Ey benim bağımsız Türkiye diyen kardeşim! Ey benim AB'ye, ABD'ye hayır diyen kardeşim! Bir aynaya bak, birde gittiğin yola bak. Neredesin?
Dünya tarihinde ilk kez bir Türk evladı bir ekonomi modeli yazdı. Yüzlerce bilim adamı bu modeli değişik ortamlarda değerlendirdi.
Ortak karar, insanlığı kurtaracak model bu modeldir, denildi. Rusya çağırdı modelin sahibini; Gel, hocam şu işi bize öğret, diye.
Ne mi vardı modelde? Kısaca onurlu bir hayat vardı. Tam bağımsız Türkiye vardı.
Detaylarını BTP Lideri Hüseyin Baş devamlı anlatıyor. Sen duyana, anlayana dek anlatacağına da eminim.
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025